11 Aralık 2001 22:00

İsrail'in gerçek politikası: Böl ve yönet

New York Times muhabiri Christopher Hedges, Harper's dergisinin ekim ayı sayısına dikkat çekici bir makale yazmış.

Paylaş
İsrail'in gerçek politikası: Böl ve yönetAhmed Bouzid (Jordan Times) New York Times muhabiri Christopher Hedges, Harper's dergisinin ekim ayı sayısına dikkat çekici bir makale yazmış. Hedges, Han Yunus mülteci kampının eteklerinde, neredeyse her gün ve saat 16.00 civarında, hoparlörden yükselen bir sesin Arapça küfürler savurduğunu anlatıyor: "Hadi gelin köpekler!... Sizi ... çocukları..." Hedges, büyük bir şaşkınlıkla, hoparlörlerin, Filistin kampının hemen dışına park etmiş zırhlı İsrail araçlarının üzerine yerleştirildiğini fark ediyor. Kısa bir süre sonra, hakaretlere dayanamayan, çoğu 10-11 yaşlarındaki Filistinli çocuklar, zırhlı araçlara doğru koşuyor ve askerlere taş atmaya başlıyorlar. Ardından, askerler ateş açıyor.Hedges, kanlı bir sahneyi şöyle anlatıyor: "Bir el bombası patladı. 10-11 yaşındaki çocuklar, ağır kum üzerinde hantalca koşarak dağılıyorlar. Silah sesi çıkmıyor. Askerler susturucu kullanıyorlar. M-16 tüfeklerin mermileri, küçük bedenlere art arda saplanıyor. Yapılanın ne olduğunu daha sonra, hastanede görüyorum. Karınlar parçalanmış, kollar ve gövdelerde kanlı delikler..."

Kasıtlı provokasyonlarAmerikalılar için İsrail'in, bırakın çocukları, Filistinlileri böyle kışkırtması inanılmaz geliyor. Oysa İsrail'in asla kendini savunmadığı, aksine, rahatça askeri operasyonlarını yürütebileceği bir ortam yaratmak için kasıtlı provokasyonlar yaptığına dair pek çok kanıt var. Kudüs ve Tel Aviv'de, 1 ve 2 Aralık tarihlerindeki trajik bombalama eylemlerinden birkaç hafta öncesine dönelim.7 Kasım: Kızılay, İsrail askerlerini, yaralı bir arkadaşları kurtarılamayınca, gözaltında tuttukları üç yaralı Filistinliyi soğukkanlılıkla öldürdüler.13 Kasım: İsrailli insan hakları örgütü B'tselem, ordunun, Filistinli çocuklara ateş açıp onları öldüren askerler hakkında soruşturma açmama politikasını yürürlüğe koyduğunu ortaya çıkardı.22 Kasım: Yaşları 6 ila 14 arasında değişen beş çocuk, İsrail ordusu tarafından sivil Filistin topraklarına yerleştirilen cephanenin patlaması sonucu öldü.23 Kasım: Çocukların cenaze törenine ateş açıldı ve dört Filistinli öldürüldü. Bunlardan biri, 14 yaşında bir çocuktu.Ama son olayları ateşleyen, elbette, 23 Kasım'da Hamas liderlerinden Mahmud Ebu Hanud'un, 4 Filistinliyle birlikte içinde bulunudğu takside öldürülmesi oldu. Tahmin edildiği gibi, Hamas intikam yemini etti. Hamas yetkilisi Abdülaziz Rantisi, "Tecrübe göstermiştir ki, Hamas'ın militan kanadı, İsrail'in suçlarına daima karşılık verir. İnşallah bu, acı veren bir karşılık olacaktır" diyordu. Öyle de oldu.İsrail böylesi bir tepki bekliyor muydu? Elbette bekliyordu. Gazze'nin hakarete uğrayan çocukları, işkenceci askerlere nasıl taş atıyorsa; suikastler, kalabalık bölgelerin bombalanması, evlerin yıkılması, toprakların gasp edilmesi ile tahrik edilen Hamas ve İslami Cihad da, kendi tercihleri olan intihar saldırılarıyla yanıt verecekti.Peki o zaman İsrail, neden böylesi provokasyonlar gerçekleştiriyor?Camp David'in gösterdiği üzere, Filistinliler, bağımsız bir Filistin devletinin aşağısına razı olmayacaklar. İsrailliler ise, bağımsız bir devleti andıran bir şey bile vermeye niyetli değil. Askeri olarak İsrail karşısında hiçbir şansları olmayan Filistinliler, birçok kez, koşulsuz görüşme masasına dönülmesi talebinde bulundular.Askeri avantaja sahip olan İsrailliler ise, görüşmeler yolu ile, hedefledikleri yarı-özerk Filistin devletine ulaşamadıklarını görünce, iyi bilinen böl ve yönet politikasını tercih ettiler: Filistinliler arasında iç çatışma yaratmak, bir kaos ortamı oluşturmak ve böylece, sorunu siyasi olmaktan çıkarıp bir güvenlik krizine dönüştürmek. Ardından da, Filistin topraklarını daha da parçalamak, ilhak etmek ve denetimi sağlamlaştırmak.Bütün bunların ışığında, İsraillilerin, Yaser Arafat'ın Filistin'e düzen getirmesini nasıl olanaksız kıldığını (sadece siyasi olarak değil, artık fiziksel olarak da) anlamak mümkün hale geliyor. 1993-2000 yılları arasında, Filistin eylemleri sonucu 400 İsrailli yaşamını yitirdi. Aynı dönemde 3000 Filistinli öldü. İsrail kayıplarının neredeyse sıfırlandığı tek dönem, geçen yıl, Ehud Barak iktidarı sırasındaydı. Filistinliler, bu dönemde, çetin mücadelelerinin sonuca doğru gittiğini samimiyetle hissetmekteydiler. Bu, umudu canlı kılıyor ve şiddet döngüsünün kırılmasını sağlıyordu.Bugünkü şiddet döngüsünün kırılmasının tek koşulu; İsrail'in, böl-yönet stratejisini, provokasyon ve kolektif cezalandırma taktiklerini bırakmasıdır.
ÖNCEKİ HABER

Yunan üreticiler ayakta

SONRAKİ HABER

Eşitsizlik derinleşti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...