07 Aralık 2001 22:00

Yaşananlar gerçeğin kendisi

Moshen Makhmalbaf 1979 öncesinde Marksistken, Şah'ın devrilmesiyle radikal bir İslamcıya evrilmesini, yükselen değerleri dikkatle izleyip her devirde ayakta kalabilmeyi garantilemek için yaptığı manevralar olarak nitelendiriliyor.

Paylaş
Yaşananlar gerçeğin kendisiTürkiyeli sinemaseverin yakından tanımaya başladığı ünlü İranlı Yönetmen Moshen Makhmalbaf'ın 11 Eylül öncesinde çektiği ve Cannes'da da gösterilen filmi "Kandahar'a Yolculuk" isimli filmi dün gösterime girdi. Bir kadının kız kardeşini almak için Kandahar'a gitmesini konu edinen film aynı zamanda bir belgesel niteliğinde. Moshen Makhmalbaf'ın ağustos ayında yani Amerika'ya yönelik saldırılardan önce İngiliz Guardian gazetesinde yer alan söyleşisinden bir bölüm yayınlıyoruz. Kandahar'a Yolculuk adlı filmi çekmeye neden karar verdiniz?Yanı başımızda olup bitenler için nasıl duyarsız kababiliriz ki... Ben önemli bir şey yapmadım. Bir sinemacı olarak dünyanın 20 yıldır seyirci kaldığı bir durumu sinemalaştırdım. Bütün elimden gelen buydu. Bizler bu bölge içinde sıkışıp kaldık. Dünya parçalara bölündü. Bizler ise paramparça bir gezegende yaşıyoruz. Sadece Taliban dönemi değil. Afganistan Taliban döneminden önce de yüzyıl geriden yaşıyordu. Belki geç bile kaldık. Ama hayır, elimizden gelen buydu. Aslında neden yaptığımla ilgili konuşmak istemem.Kandahar'a Yolculuk'un bazı sahneleri adeta bir Bunuel filminin gerçeküstülüğüne sahip. Ama biz gerçek olduğunu biliyoruz.. Afganistan gerçeği başlı başına gerçeküstü zaten! 10 milyon kadın nüfusu var ve bu nüfusun yüzü yok, kapalı! İşte böyle bir ülke Afganistan. Onları baştan aşağı kapanmış bir şekilde çölde yürürken gördüğünüzde hiçbir görüntünün, fotoğrafın daha gerçeküstü olabileceğine inanamıyorsunuz. Mayınlar yüzünden bacağını kaybetmiş ve bacak yerine kürekle idare edip, yürümeye çalışan sayısız insanı gördüğünüzde her şey size çok gerçeküstü görünüyor, ama bu orada yaşanan gerçeğin ta kendisi...Filminizi Afganistan sınırında çektiğinizi biliyoruz, ama siz ayrıca gizlice Afganistan'a girdiniz değil mi?Evet, ilk elden her şeyi görmek ve anlamak istedim ve gizlice Afganistan'a giriş yaptım. Kuşkusuz gördüklerim benim için bir şoktu. Tabii ki olanları duyuyor ve biliyorduk ama kendi gözlerinizle tanık olmak ayrı bir şey. Taliban yönetiminin düşünce sistemini gördüm. Son yirmi yılda 6.5 milyon insan ülkeden kaçtı ve iltica etti. Daha önce Afganistan'da bir film çektiniz değil mi? 1988'de The Cyclist'i çektim. Afganistan sinemacıların hoş karşılandığı bir yer olmadı hiç, öyle değil mi?Evet, kameraların ülke sınırları içine sokulması yasaktı. Bu nedenle orada film çekmek tabii ki hayal ya da çok zor. Kandahar'a Yolculuk'u yapmak yaşamınız açısından büyük bir risk taşıdı mı?Tabii ki çok ciddi bir risk taşıyorsunuz. Taliban İran'daki karşıtlarını öldürtüyordu, bizim dolaştığımız yerlerde bile bu tür cinayetler oluyordu. Afganistan'da ne zaman ne olacağını asla bilemezsiniz. Belki bir gün beni de öldürtebilir, kim bilir...Burada kuşkusuz büyük de bir ironi var. Bir sanatçı olarak özgürce duygularınızı ifade ettiniz ama aynı şeyi kendi memleketiniz İran için yapabilir miydiniz?Tabii ki hayır! Eğer Afganistan için söylediklerimin yüzde onunu İran için söyleseydim ve İran'da olup bitenleri sinema yapsaydım, filmim İran'da yasaklanırdı ve ben İran'a belki de hiç dönemezdim. The Nights of Zayandeh-Rood (1991) ve Time of Love (1990) adlı filmlerim halen İran'da gösterilmesi yasak. Kandahar'a Yolculuk gibi bir film yapıyorsunuz, çok ciddi sorunları sinemalaştırıyorsunuz ama sinemanız ve siz hâlâ enerjik ve esprili kalabiliyorsunuz..Sorun yaşama nasıl baktığınız. "Kandahar'a Yolculuk"ta da gördüğünüz gibi ironi dozu yüksek. Olaylara, sorunlara göründüğü gibi yaklaşamazsınız. Zaten her olayın içerdiği trajedi kadar dram da var, yani çelişkilerin oluşturduğu ironi de var. Aksi takdirde gerçeküstü gibi görünen bu olayları nasıl anlatabilirsiniz ki... Ben de kişilik olarak iyimser bir insanım zaten ama bu olumsuz bir iyimserlik değil tabii ki. Trajedilerin dramını, ironisini yapıyorum. Hiçbir şey tek başına değildir zaten, her türlü insan stratejisini ve durumunu barındırır.Peki İran'da işler nasıl gidiyor, sansürle aranız nasıl?Bir filmi yapmamı engellediklerinde hemen bir başka projeye geçiyorum. Benim de sansür ve devlet görüşleriyle mücadelem böyle. Projeler bitmiyor yani...
ÖNCEKİ HABER

IMF'ye öncelikli ödevler listesi

SONRAKİ HABER

Tekelleşmiş bilginin adı: patent

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...