03 Aralık 2001 22:00

Mücadeleyi yaşayarak öğrendik

"Bir işçinin alnının teri kurumadan o insana hakkı verilmek zorundadır." Aktif Dağıtım işçilerinden Hasan Dağeri, bu sözü kendine başlangıç yaparak direnişteki yerini almış.

Paylaş
Mücadeleyi yaşayarak öğrendikSerpil İlgün Dört aya yaklaşan bir süredir sendikalı olma mücadelesini yürüten Aktif Dağıtım işçileri, saldırılara ve maddi imkânsızlıklara karşı da direniyorlar. Büyük çoğunluğunu sendika, örgütlenme, mücadele kavramlarıyla ilk kez tanışanların oluşturduğu işçiler direnişlerinin her gününde mücadeleden yeni şeyler öğreniyorlar. Direniş sürecini konuştuğumuz işçilerden Hasan Dağeri de "105 gün önceki Hasan'la aynı değilim" diyor. Tesisatçılık ve sigortacılık gibi işlerde çalışan Hasan Dağeri, Aktif Dağıtım'dan önce 3.5 yıl postanede çalışmış. Burada ücretlerinin yükseltilmesi için eylem yaptıklarını söyleyen Dağeri, şunları anlatıyor: "15 gün işbıraktık. Fakslar çektik. Ama karşımızda postane müdürlüğü var. Taşerondaydık, örgütümüz yoktu. Bir şey yapamadık. Bir yıl öncede yaklaşık 140 milyon lira ücretle Aktif Dağıtım'da işe başladım."

Sendikayı seçti27 yaşındaki Dağeri, Aktif'te başlayan sendikalaşma faaliyetlerini ve neden sendikalı olmak gerektiğini arkadaşlarından öğrendiğinde iki günlük bir düşünme süresi istemiş. "İnançlı biri olarak şunu düşünüyordum: Bir işçinin alnının teri kurumadan o insana hakkı verilmek zorundadır. Kul hakkı diye bir şey vardır ve haksızın karşısında susmamak gerekir. Sendika da buna parelel olarak olayları anlattı. Anlatılanlar yaşadığım şekle uygundu. Başka işlerde de çalıştım ve gördüm ki biz hep patronlar karşısında ezildik" diyen Dağeri, toplumda bulunan "Ekmek kapısına karşı hiçbir şey yapma" mantığının zararlarını da şöyle dile getiriyor: "Yani patron ne diyorsa yapmak zorundasın. Alttan aldıkça daha fazla üstümüze geliyor. Nereye kadar? Patrona karşı bir şey yapmamız, örgütlü olmak gerekiyor. Güç olduğumuzu, patron karşısında haklarımız olduğunu öğrendik. Ve sendikalaşmayı seçtim" diyor. Direnişle birlikte Aktif patronlarına, saldırılara ve bunlara ek olarak kendisine destek vermeyen ailesiyle mücadele günleri de başlamış. İki çocuk babası Dağeri, "Boşu boşuna bu işlere giriyorsun. Bunun sonu yok, ayrıl" gibi ifadeler kullanan ailesini ikna çabalarını sürdürdüğünü söylüyor ve şu soruyu soruyor: "Haksızlık varsa mücadele etmek gerekiyor. Ben de çekip gidersem, o da çekip giderse kim sürdürecek bunu?"

'Destek bekliyoruz'Hiç direniş yaşamadığı için ilk günlerde tedirginlik yaşadığını söyleyen Dağeri, 15 gün sonra ne patron ve adamlarından ne de patronu koruyan polisten yana korkularının kalmadığını belirtiyor. Dağeri, "Sözlü olarak anlatılsaydı sendikacılık şudur budur diye çok şey olmazdı. Biz anlatımı direkt yaşadık. Yaşayarak öğrendik bu işleri" diye konuşuyor.Sendikalı olmak ve insanca yaşayabilecek bir ücret istediklerini belirten Dağeri, "Bunu istiyoruz diye saldırılara uğradık, arkadaşlarımız gözaltına alındı. Biz patronlardan emeğimizin karşılığını istedik. Yurtdışı tatili, jip istemedik. Bize cephe aldılar, 'terörist' dediler. Kazanılmış haklarımızla işimize dönmek istiyoruz" diyerek direnişlerini talepleri yerine gelinceye kadar sürdüreceklerini söylüyor. Kadıköy'de oturduğu eve 75 milyon lira kira ödeyen Dağeri, arkadaşları gibi, sendikanın verdiği 100 milyon ve mavi kart yardımıyla geçinmeye çalışıyor. Sendikaları TÜMTİS'in bu yardımının dışında desteğe ihtiyaçları olduğuna vurgu yapan Dağeri, kendilerine yeterli destek verilmediğinden yakınıyor: "Çok zor durumda olanlar var. Kirası, icrası olanlar, hastası olanlar var. Maddi destek gelirse daha rahat oluruz. Yine devam ediyoruz ama kafamız daha rahat olur. İşçi arkadaşlardan destek bekliyoruz."

Seve seve ama...Ülkede yaşanan krize de değinen Dağeri, IMF'nin boyunduruğundan çıkılmadıkça krizin aşılamayacağını ifade ediyor. Krizin faturasını ödemek istemediklerini belirten Dağeri, "Biz bu ülkede yaşıyoruz, bu ülke için bir şey yapmak isteriz ama ülke yönetiminin de bize bir şey vermesi gerekir. Ben anayasal hakkım olan sendikal hakkımı arayamıyorum, elimizden haklarımız alınıyor. Sonra da 'bu ülke için seve seve' diyorlar. Ben 170 milyon maaşla bu ülke için seve seve ne yapabilirim? Bir taraftan birileri açız diye bağırıyor, bir taraftan birileri 'seve seve' diyor. İnandırıcı olmuyor."
ÖNCEKİ HABER

Emekçiler sonuç istiyor

SONRAKİ HABER

Yoksul hastalığı geri döndü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...