30 Kasım 2001 22:00

Tek hedef faizleri ödemek

Hükümet 2002 Bütçesini Meclis komisyonlarında görüşüyor. IMF'nin "faiz dışı fazla" dayatması ile şekillenen 2002 bütçesinin neredeyse tek hedefi borç faizlerini ödemek.

Paylaş
Tek hedef faizleri ödemekBedri Tekin (*)2002 yılı bütçe tasarısı TBMM Genel Kurulu'nda görüşülerek yasalaşacak. Bütçeler kaynak toplama ve kaynakların dağıtımını belirleyen önemli belgeler olduklarından toplumun tüm kesimlerini ilgilendirmektedir. Ancak bu yazıda bütçe karşısında yalnızca kamu çalışanlarının durumu değerlendirilecektir. Yıllardır bütçe tasarıları hazırlanırken, hükümetler bütçenin kendilerinin de içlerine sinmediğini söylüyor ve her yıl çeşitli bahaneler, gerekçeler öne sürüyorlar. Geçmiş yıllarda da çeşitli bahaneler gerekçeler öne sürülmüştü. 2002 Yılı bütçesi hazırlanırken de çeşitli gerekçeler söyleniyor, ama bir gerçeğin, bir hedefin altı özellikle çiziliyor, bütçe faiz ödemeleri dışında fazlalık verecek. Yıllardır değişmeyen hedef de zaten bu, diğer kalemlerden ne kadar kısarsan kıs, ama faiz ödemelerinden kısma. Yıllara göre bütçenin dağılımı da göstermektedir ki bütçeden faiz ödemelerine ayrılan pay sürekli artmakta, diğer kalemlere ayrılan pay sürekli azalmaktadır. Özellikle de 1980 yılından bu yana borç ödemesi, faiz ödemesi bahanesiyle halktan fedakarlık isteniyor, peki borçlar azalıyor mu, ne zaman bitecek? Peki bütçenin gelirleri kimden olacaktır. Bunu da gelirlerin dağılımı ortaya koymaktadır. Tablolar servetten vergi alınmadığını açıkça göstermektedir. Vergi gelirlerinin yarısını mal ve hizmetlerden alınan vergiler (KDV, Ek Vergi, Taşıt alım vergisi, Akaryakıt Tüketim Vergisi vb.) oluşturmaktadır. Bu vergiler geniş halk kesimlerinin ödediği vergilerdir. Ülkemizde ücretli kesim üzerindeki gelir vergisi baskısı da vergi sözkonusu tablolarından açıkça ortaya çıkmaktadır.

Devlet büyük mü?Son günlerin önemli gümdem maddelerinden birisini de ülkemizde devletin büyük olduğu, bu nedenle bütçe açıklarının sürekli arttığı, bazı kurumların kapatılarak devletin küçültülmesi gerektiği tartışmaları oluşturmaktadır.Ülkemizde kamu harcamalarının GSYİH'ya oranı OECD ülkelerinden de, G-7 ülkelerinden de, AB ülkelerinden de fazla değildir. Kamu harcamaları OECD ülkelerinde yüzde 48, G-7 ülkelerinde yüzde 39.5, AB ülkelerinde ise yüzde 50.1'dir.1995 yılında Konsolide Bütçe yıl sonu ödeneklerinin GSMH içindeki payı ülkemizde yüzde 22 oranındadır. Bu oran 2000 yılında yüzde 37'1'e çıkmıştır. Toplam kamu harcamaları faiz harcamalarını da içermektedir. Gelişmiş ülkelerde faizlerin GSYİH içindeki payı yüzde 1.2 - 4.9 arasındadır. Ülkemizde faiz giderlerinin GSMH'ya oranı 2000 yılında yüzde 16.2'dir.Devletin küçültülmesinden söz edenler ülkemizdeki kamu harcamalarının OECD ülkelerindeki kamu harcamalarının da, AB ülkelerindeki kamu harcamalarının da çok çok altında olduğu gerçeğini gizledikleri gibi, ülkemizdeki kamu harcamalarının yüzde 40'ının faiz harcamaları olduğu gerçeğini de, faiz ödemelerinin GSMH'ya oranının da çok yüksek olduğu gerçeğini de gizlemektedirler.ABD nüfusunun yüzde 7.46'sı, Finlandiya nüfusunun yüzde 10.4'ü, Hollanda nüfusunun yüzde 5.2'si, Almanya nüfusunun yüzde 5.2'si, Macaristan nüfusunun yüzde 7.8'i memur olarak çalışmaktadır. Ülkemizde bu oran yüzde 3.3'tür, yani memur fazlalığı söylemleri de yalandan ibarettir.

Enflasyon zammı Bütçe yasasının elbette tüm verileriyle ilgilenmek gerek. Gelirler nereden, kimlerden sağlanıyor, kaynaklar kimlere dağıtılıyor bilmemiz gerek, bilmek yetmez bir vatandaş olarak, emeğiyle geçinen insan olarak müdahale de etmek gerek.Evet, tüm vergileri bilmek gerek ama, bizlere özellikle şu günlerde yalnızca memur maaşlarını tartıştırtırdıklarını, "enflasyon üzerinde zam veriyoruz" diyerek çalışanları ikna etmeye çalıştıklarını da biliyoruz. Hani haksız da değiller yani,- Enflasyon oranı verilen zammı aştığında, farkı maaşımıza yansıtmıyorlar mı?- Her ay kamu çalışanlarının maaşı enflasyon oranı kadar artmıyor mu?Hükümet maaş artışlarımızı DİE'nin belirlediği enflasyon oranını baz alarak belirliyorlar, peki DİE enflasyon oranını belirlerken hangi ürünlerdeki fiyat artışlarını baz alıyor; Musluk, soba borusu, pinpon topu, ahtapot, patinaj zinciri, matkap ucu, barut, flüt, çöp süpürgesi, havyar, kereste.Yani DİE'nin enflasyon oranı belirlenmesinde yılda, hatta ömürde bir kez bile tüketmediğimiz kalemler büyük bir yer tutuyor. Böyle olunca da DİE'nin belirlediği enflasyon oranı yüzde 50 oluyor. Kamu çalışanlarının maaşı da bu oranda artırılıyor.Oysa, bizlerin yoğun olarak tükettiği mal ve hizmetlerdeki fiyat artışları çok daha fazladır. Yani, bizim tükettiğimiz mal ve hizmetlerde enflasyon oranı yüzde 120. Açıklanan enflasyon oranı, gerçekleşenin 2 katı iken, hala "Enflasyon oranında zam veriyoruz", "Her ay enflasyon farkı veriyoruz" sözü ne kadar inandırıcı olabilir.Gerçekleşen enflasyon oranı kadar zam alamadığımız çok açık ortada, buna rağmen kamu çalışanlarını aldatma kervanına KAMU-SEN de katılıyor. Kamu Sen Genel Başkanı Resul AKAY Devlet Bakanı Kemal Derviş'le görüşmesinde "Herkesin ağladığı bir ortamda fazla zam istemenin şık olmayacağı"nı belirterek "enflasyona endeksli zam" isteyebiliyor."Enflasyona endeksli zam" demenin, maaşların enflasyon karşısında daha da erimesi olduğunu rakamlar çok açık olarak göstermiyor mu? Üstelik kamu çalışanlarının maaşı dolar karşısında da erimektedir. Rakamlar da göstermektedir ki, 2001 ocak ayından bu yana kamu çalışanlarının maaşları dolar karşısında yüzde 33.5 oranında kayba uğramıştır.

Protestocu tarz Bu yazıda dile getirilenler, yıllardır bilinen, dile getirilen gerçeklerdir. Ancak geniş halk kesimlerinin zararına olan bu gerçekler yıllardır değiştirilemiyor. Bu gerçeklerin değiştirilmesi de yıllardır dile getiriliyor, ama yalnızca protesto eylemleri örgütlendiği için değiştirmek mümkün olmadı. İnsanlar açlıktan ölüyorsa ve hala bu tablo sürüyorsa suçu yalnızca yönetenlerde aramak doğru mu?1 Aralık eylemleri de yasak savmak için alınmış eylem kararları olabilir, ama bu tablonun değişmesinden yana olanlar, yılların eylem tarzından yakınanlar, işyeri, işyeri inisiyatifi ele almak, bu tablodaki gerçekleri defalarca anlatmak, başta borçların ödenmemesi talebi olmak üzere emek programındaki katıldığımız talepler etrafında uzun erimli, hak alıcı eylemleri örgütlemek, emek platformunun dillendirmek zorunda kaldığı, genel grevi örgütlemek durumundadır. Yoksa her yıl aynı şeyleri konuşur dururuz.

(*) Enerji-Yapı Yol Sen Karayolları Genel Müdürlüğü İşyeri Temsilcisi.
ÖNCEKİ HABER

Küçülme hızla büyüyor

SONRAKİ HABER

Sorunların çözümü emeğin iktidarında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...