29 Ağustos 2011 10:37

‘Akıllı bombalar’, sorumluluktan kaçan sendikalar ve TİS

Kamu emekçileri 2011 yılı TİS görüşmelerine hazırlanıyor. Geçtiğimiz günlerde toplanan üçlü Danışma Kurulu toplantısında ekim ayı içerisinde hükümetin toplusözleşme yasasını Mecliste yasalaştıracağı kararı alındı. Kamuoyuna yansıyan bilgiler hükümetin TİS yasası hazırlıklarının kamu emek&c

‘Akıllı bombalar’, sorumluluktan kaçan sendikalar ve TİS
Paylaş
Atila İrey

Kamu emekçileri 2011 yılı TİS görüşmelerine hazırlanıyor. Geçtiğimiz günlerde toplanan üçlü Danışma Kurulu toplantısında ekim ayı içerisinde hükümetin toplusözleşme yasasını Mecliste yasalaştıracağı kararı alındı. Kamuoyuna yansıyan bilgiler hükümetin TİS yasası hazırlıklarının kamu emekçilerinin taleplerini karşılamaktan uzak olduğu yönündedir. Buna rağmen kamu emekçileri sendikalarının da sürece ortak müdahale etmeleri yönünde de şu ana kadar adım atmadıklarını da gözlemliyoruz.
TİS görüşmeleri; nasıl bir TİS düzeni ya da yasası olursa olsun esasında kamu emekçilerinin bütçeden insanca yaşayacağı payı alması ve çalışma koşullarının emekçiler lehine düzenlenmesi gibi en temel haklarının müzakere edildiği dönemlerdir. Onun için de TİS süreci aynı zamanda hükümetlerin temel iktisadi tercihleriyle, bütçenin oluşumuyla ve hükümet programlarıyla da yakından ilgilidir. Peki, kamu emekçileri sendikaları işin bu yanıyla ne kadar ilgilidir?
Son otuz yıldır Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı; ülkemizi hem ekonomik, hem sosyal, bakımdan oldukça yıpratan bir savaş yaşanmaktadır. Bu süreç ülkenin ekonomik kaynaklarının önemli bir bölümünün savaşa, silahlanmaya ayrılması anlamına gelmektedir. Resmi açıklamalarda bile son otuz yılda savaşa harcanan paranın 300 milyar doları aştığı ifade edilmektedir. Yine bu süreçte 40 binden fazla gencimizi toprağa gömdük. Bölgede 4 binden fazla köy boşaltılarak yakılıp yıkıldı. Binlerce insan doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kaldı. 17 bin kişi faili belli cinayette yaşamını yitirdi.
Yaşanan bunca acıya ve kayba rağmen AKP Hükümeti Kürt sorununda yeniden savaş ve şiddeti tek çözüm yolu olarak dayatmaktadır. Bunu da yeni bir strateji olarak sunmaktadır. Oysa savaşın ve şiddetin her türlüsü son otuz yılda denenmiş ve bir sonuç alınamamıştır. Denenmemiş tek yol kalmıştır; oda barışçıl yollarla demokratik çözüm için adım atmak.
Güneyde günlerdir süren hava harekatında dağ taş bombalanırken milyonlarca lira heba edilmiştir. Yine hükümetin ‘terörle mücadelede’ polisin daha etkin kullanımı için emniyet teşkilatı tarihin en büyük silah ve zırhlı araç alımına başlamıştır. Bu alımların 2011 yılı bütçesinden 100 milyon lira harcanarak yapıldığı ifade edilmektedir. Bu gidişatla 2012 bütçesinin de önemli bir kısmının savaşa ve silahlanmaya ayrılacağını şimdiden tahmin etmek güç olmasa gerek. Sermaye basını sürmanşetten hava harekatında kullanılan ‘akıllı bombalara’ övgüler düzerken, yoksul ocaklara ateş düşmeye devam etmektedir.
Savaşın ve şiddetin dilinin toplumsal kabulü için icat edilmiş ‘akıllı bomba’, ‘hayata dönüş’, ‘Sabrımız tükendi’ gibi ifadelerle toplumun ahmakça bir bombardımana tutulduğu bir dönemde, emeğin, barışın, demokrasinin ve kardeşliğin sesini yükseltmeliyiz.
İçimizi yakan, acılarımızı büyüten bu kirli savaşa elbette ki insani hasletlerimiz gereği karşı çıkmalıyız. Hadi insani duyarlılığımızı kaybettiğimizi kabul edelim. Sendikalarımızın, sınıfsal çıkarlarımız gereği bile olsa işsizliğin, yoksulluğun bunca büyüdüğü bir yerde artık yeter savaşa ve silaha oluk oluk aktarılan beyhude harcamaların durdurulmasını talep etmesi gerekmez mi? Savaşın bir de bu yanını emekçilerle paylaşmak, dikkat çekmek bir görev değil midir? Kamu emekçilerinin hak ve çıkarlarını ekonomik taleplerle sınırlandırmak, demokrasi mücadelesini savaş karşıtlığı üzerinden bir cepheye dönüştürmesi için çaba harcamak, bu günün sorumluluğu değil midir? Hükümetler her TİS görüşmesinde emekçilere düşük ücret dayatmasını kaynak kıtlığıyla açıklarken, sendikaların bütçeden emekçilerin insanca yaşacağı payı talep etmek için bütçenin savaşa ve silahlanmaya aktarılmasına karşı çıkması gerekmez mi?  TİS sürecini sadece teknik açıdan ele almanın artık dönemin ihtiyaçlarını karşılamadığı ortadadır. Aynı zamanda yeni hükümet programında da açıkça ilan edilen çalışma yaşamına dönük yeni hak gaspları da kapıdayken. İnsanca yaşam ve çalışma koşulları yanı sıra, Kıdem tazminatlarının fona devrilmesi, bölgesel asgari ücret, özel istihdam büroları, performans denetimi, kısmi proje karşılığı sözleşmeli çalıştırma ve kamu hizmetlerinde taşeronlaştırmanın yaygınlaştırılması, iş güvencesinin ortadan kaldırılması vb. düzenlemeler de TİS sürecinde hesaba katılması gereken gelişmelerdir.
Bütün bu gelişmeler kamu emekçileri sendikalarının sorumluluğunu düne göre kat be kat artırmaktadır. İnsanca yaşam ve çalışma koşulları için, özgür bir toplusözleşme düzeni için emeğin dili, barışın diliyle birleşmek zorundadır. 1 Eylül Dünya Barış günü bunun için bir fırsat sunmaktadır. 1 Eylülde tüm illerde barış için alanlara mücadeleye.

*Tarım Orkam-Sen Genel Sekreteri

ÖNCEKİ HABER

Erdoğan’ın ustalık halleri

SONRAKİ HABER

BES Hakkari Şube başkanının gözaltına alınmasına tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...