17 Kasım 2001 22:00
Yeni vurgun geliyor
GÜNÜN YAZILARI
Yeni vurgun geliyor
Hükümetin açıkladığı "tedbir paketi" ile IMF'den alınan borcun ve ekonomik krizin bütün faturası emekçi kesimlere çıkarken, bu paketin sonucunda birikecek kaynağın da kime akacağını Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş açıkladı. Derviş, "Haber aldım, 10 gün içinde yabancılar geri gelecek" dedi. Bu açıklama, gelecek aylardaki büyük vurgunların da habercisi.
IMF ile imzalanacak olan yeni stand-by, yabancı sermaye için "oyun sahasını" yeniden düzenlemek anlamına geliyor. Nitekim önceki gün açıklanan paket ile "kamu tedbirleri" başlığı altında yeni kaynak ve değerlenme alanları yaratmayı hedefleyen hükümet, böylece yabancı fonlar için kârlı bir alan açmış olacak.
Derviş'in mutluluğu! Kemal Derviş'in "10 gün içinde geliyorlar" diyerek mutlu bir habermiş gibi verdiği yabancı sermaye, Türkiye'deki devalüasyondan da faydalanarak büyük vurgunlar yapmıştı. Hatta hükümet yetkilileri dahi bunu açıkça itiraf etmiş, "Birkaç büyük banka faizlerin ve doların baş sorumluları" demişti. Şimdi işler yine silbaştan. Tıpkı 1999 yılındaki stand-by'da olduğu gibi; ücretler, kamu harcamaları, bütçedeki sosyal politikalar baskı altına alınarak yeni bir kaynak alanı yaratılmaya çalışılıyor. Oysa bu "önlemler" krize çözüm değil, yabancı sermayenin spekülasyonları için yeni zeminlerin hazırlığı anlamına geliyor.
Kriz niye çıkmıştı? Özellikle dış borçlanmanın boyutlarının fazlalığı böyle bir kısırdöngüyü beraberinde getiriyor. Nitekim IMF'den en fazla krediyi alıp en fazla borçlanan başka bir ülke dünya üzerinde yok. IMF şeflerince hazırlanan "tedbir paketi" işte bu borcun bir teminatı olarak hazırlandı. Ancak bu politikanın krizleri süreklileştirdiği, Türkiye'nin imzaladığı bütün stand-by'ların sonucunda görüldü. Son olarak iki yıldır yaşanan ekonomik kriz, 1999 yılındaki politikaların bir sonucu olarak patlak vermişti. Hükümet o yıl IMF ile imzaladığı 17. stand-by anlaşmasında; ücretlerin ve kamu harcamalarının kısılması şartını getirdi, hükümet de yüzde 25 enflasyon hedefi ile bu isteği uygulamaya koydu. Aradan bir yıl geçmeden yabancı sermayenin ve yerli bankaların devalüasyon baskısı ile TL'nin değerini düşüren hükümet, Türkiye'yi büyük bir kaosa sürükledi. Her ay Hazine ihalelerinde faizler ve dolar kurunu spekülatif hareketler ile yükselten yerli ve yabancı sermaye, bu imkânları kullanarak Türkiye Cumhuriyeti'nin Hazine'sini adeta talan etti. Kriz iyice derinleşip, durgunluk başgösterince de kârlarını alıp Türkiye'den çekip gittiler. Şimdi bu giden sermaye yeniden değerlenme alanı bulmak için Türkiye'ye gelmeye hazırlanıyor. İşte Derviş'in verdiği müjde bu. Hazırlanan paket de bu gelişi kolaylaştırmak, cazip hale getirmenin bir aracı.
Derviş'in mutluluğu! Kemal Derviş'in "10 gün içinde geliyorlar" diyerek mutlu bir habermiş gibi verdiği yabancı sermaye, Türkiye'deki devalüasyondan da faydalanarak büyük vurgunlar yapmıştı. Hatta hükümet yetkilileri dahi bunu açıkça itiraf etmiş, "Birkaç büyük banka faizlerin ve doların baş sorumluları" demişti. Şimdi işler yine silbaştan. Tıpkı 1999 yılındaki stand-by'da olduğu gibi; ücretler, kamu harcamaları, bütçedeki sosyal politikalar baskı altına alınarak yeni bir kaynak alanı yaratılmaya çalışılıyor. Oysa bu "önlemler" krize çözüm değil, yabancı sermayenin spekülasyonları için yeni zeminlerin hazırlığı anlamına geliyor.
Kriz niye çıkmıştı? Özellikle dış borçlanmanın boyutlarının fazlalığı böyle bir kısırdöngüyü beraberinde getiriyor. Nitekim IMF'den en fazla krediyi alıp en fazla borçlanan başka bir ülke dünya üzerinde yok. IMF şeflerince hazırlanan "tedbir paketi" işte bu borcun bir teminatı olarak hazırlandı. Ancak bu politikanın krizleri süreklileştirdiği, Türkiye'nin imzaladığı bütün stand-by'ların sonucunda görüldü. Son olarak iki yıldır yaşanan ekonomik kriz, 1999 yılındaki politikaların bir sonucu olarak patlak vermişti. Hükümet o yıl IMF ile imzaladığı 17. stand-by anlaşmasında; ücretlerin ve kamu harcamalarının kısılması şartını getirdi, hükümet de yüzde 25 enflasyon hedefi ile bu isteği uygulamaya koydu. Aradan bir yıl geçmeden yabancı sermayenin ve yerli bankaların devalüasyon baskısı ile TL'nin değerini düşüren hükümet, Türkiye'yi büyük bir kaosa sürükledi. Her ay Hazine ihalelerinde faizler ve dolar kurunu spekülatif hareketler ile yükselten yerli ve yabancı sermaye, bu imkânları kullanarak Türkiye Cumhuriyeti'nin Hazine'sini adeta talan etti. Kriz iyice derinleşip, durgunluk başgösterince de kârlarını alıp Türkiye'den çekip gittiler. Şimdi bu giden sermaye yeniden değerlenme alanı bulmak için Türkiye'ye gelmeye hazırlanıyor. İşte Derviş'in verdiği müjde bu. Hazırlanan paket de bu gelişi kolaylaştırmak, cazip hale getirmenin bir aracı.
Evrensel'i Takip Et