01 Kasım 2001 22:00

'Koalisyon da mühim değil, Ladin de'

Alman Der Spiegel dergisine konuşan Amerikalı güvenlik uzmanı Richard Perle, Afganistan'a yönelik saldırıyı ve "terörizme karşı uluslararası koalisyonun" yeni savaş hedeflerini değerlendirdi.

Paylaş
'Koalisyon da mühim değil, Ladin de'Alman Der Spiegel dergisine konuşan Amerikalı güvenlik uzmanı Richard Perle, Afganistan'a yönelik saldırıyı ve "terörizme karşı uluslararası koalisyonun" yeni savaş hedeflerini değerlendirdi. Perle'nin sorulara verdiği yanıtlar, ABD yönetiminin "şahin" kanadının görüşleri aynı zamanda. Perle, Irak'ın vurulması için ortada çok fazla gerekçe olduğunu da söylüyor: Der Spiegel: Daha 1997'de biri kötü bir öngörü yapmıştı: "Bir gün Dünya Ticaret Merkezi gibi bir yere yapılacak bir saldırı başarılı olacak ve bizler ondan sonra her türlü temkinli davranışı terk edeceğiz." Bunu kim söylemişti?Perle: Bilmiyorum.Siz söylemiştiniz.Gerçekten mi? Elbette uzun zamandır teröristlerin küresel bir ağa sahip olduklarını ve bu tip saldırıları yapmaya muktedir olduklarını biliyorduk. 1997'de Dünya Ticaret Merkezi'ne düzenlenen bombalı saldırıdan sonra bugünkü gibi uygun bir karşılık vermek aklımıza gelmedi. Bu zayıflığımız teröristleri cesaretlendirdi. Sorun, sadece onların bu hırs dolu planlarından birini gerçekleştirebilecekleri uygun zaman sorunuydu.ABD Afganistan'a karşı yürüttüğü bu savaşta temkinli davranmayı terk etti mi?Sanmıyorum. Afganistan'daki savaş El Kaide'nin temellerini tahrip etmeli. Eğer bunu başarırsak, terörist gurupları maddi, lojistik, istihbarat açılardan destekleyen ülkeler, aldıkları riskin ne olduğunu anlayacaklar.Ancak terörizmin savaş aracılığı ile ortadan kaldırılacağına inanmak bir illüzyon değil mi?Elbette uyuşturucu ve diğer kriminal suçlar gibi terörizm de dünyadan yok edilemez. Ancak teröristlerin hareket özgürlüklerini azami düzeyde kısıtlayabiliriz. Böylece 11 Eylül gibi bir saldırı, bir daha yapamaz hale gelirler. Teröristlerin sayılarını hatırı sayılır biçimde azalttığımızda polisimiz ve gizli servislerimiz onlarla ilgilenebilirler. Eğer teröristlerin sayıları bugünkü kadar kalırsa yenilebiliriz.Taliban rejimini devirmek belli ki, zaman sorunu. Bu, Usame Bin Ladin yakalanamayacağı için bir telafi eylemi mi?Hayır, aksine Bin Ladin'in yakalanması için işlevsel bir araç. Şüphesiz onu yakalamanın psikolojik tatmininden yoksun kalırız bu durumda. Afganistan'da yeni yönetim iş başına gelir gelmez Bin Ladin kaçak duruma düşecek ve hareket kabiliyeti daralacak. Şu anda hâlâ şeref misafiri, devlet korumasından yararlanıyor ve yardım alıyor. Pratik olarak, Taliban hükümetinin bir üyesi durumunda. Sizce ABD'nin Bin Ladin'in izini bulamaması bir yenilgi mi?Başarıyı bir kişiye bağlı hale getirmek hata olur. Terörist tehlikelerin belirleyici bir biçimde azaltılması, büyük bir ilerleme demektir. Eğer Bin Ladin gelecekte başka saldırılar planlayamayacak ve örgütleyemeyecek hale gelirse, bu onun yakalanması ile aynı anlama gelir. Bu durumda sadece işin psikolojik tatmin yanından vazgeçmek zorunda kalırız.Bu 1991'deki Körfez Savaşı'nın bir tekrarı olmaz mı? Saddam gibi, bu kez de Bin Ladin Amerika'nın bir numaralı düşmanı olarak hayatta kalmayı başarabilir.O zaman, baba Bush ve Colin Powell Saddam'ın böyle bir savaştan sonra politik olarak hayatta kalamayacağı düşüncesinden yola çıkarak hareket ettiler. Bambaşka bir kültüre tamamen Amerikalı bir gözle baktılar. Amerika'da hiçbir politikacı böyle bir yenilgiden sonra ayakta kalamaz. Yanlış hesap yaptılar. Sanıyorum bugün bunu anlamış durumdalar. Aynı hatayı tekrarlayacağımıza inanmak mümkün değil.Savaş sonrası için hâlâ yeni bir hükümet alternatifi olmadığı gibi, bu olmaksızın Kabil'in ele geçirilmesinin zorluğu da Amerika'nın çıkmazı gibi görünüyor.Bizim Afganistan için büyü yapıp şapkadan bir hükümet çıkarabileceğimize inanmak saçmalıktır. Afganistan ne gerçek bir başkente, ne de tamamlanmış, oturmuş politik bir yapıya sahip bir ülke. Değişik çağlarda yaşayan farklı otoriteler arasında parçalanmış durumda. Yerel egemenler her zaman Kabil'deki merkezi yönetimden daha çok söz sahibi olmuştur. Afganistan'a sınırları belirlenmiş bir sistem yerleştirebileceğini düşünen, budaladır.Dışişleri Bakanı Powell, ılımlı Taliban fraksiyonlarının yeni bir hükümete dahil olmasının mümkün olduğunu söyledi.Ben henüz ılımlı bir Taliban tanımış değilim. Ancak, önderlikte bölünmeler yaşandığından kuşku duymuyorum. Bunda paranın oynadığı rolün küçümsenmemesi gerekir. Teröristlerin milyonları Taliban'a ve onun gizli servisine aktı. Bin Ladin aslında Taliban'ı satın aldı. Bazı hükümet üyelerinin kendileri ile savaşa başladığımızdan beri Afganistan'daki ilişkilere farklı bir gözle bakmaya başladıklarını ihtimal dışında tutmuyorum. Taliban'ın yeni para kaynakları aradığını mı söylemek istiyorsunuz?Evet."Terörizme karşı uluslararası ittifak" bu savaşın sonuna kadar varlığını sürdürebilir mi?Zaferin yaraları iyileştirici bir gücü vardır. Bu tabii ki alışılmadık bir ittifak. Herkes buna katılabilir, bir ülke bugün ittifaka dahilken, istemezse yarın ayrılabilir. Diğer taraftan bazı ülkeler, teröristleri bizzat destekledikleri için veya bazıları hâlâ destek vermeye devam ettikleri halde ittifaka katılmaya istekliler. Ben olsam ittifaka bu kadar çok anlam yüklemezdim. Bugün ittifak 1991 Körfez krizinde olduğu kadar önemli değil.Öyleyse ittifakın bu defa amacı nedir?İttifak amaç için bir araç değil, aksine kendisi başlı başına amaç. Ama sonuçta Amerikalılar'ın görevi zaten Amerika'yı savunmak.Savaşı Afganistan'la sınırlamak, ittikakı tehlikeye sokmamak için yapılmış bir uzlaşma mı? ABD'nin birden fazla ülkeye aynı anda saldırma niyeti var mıydı?Bu, ihtimal dahilindeydi ve yeterli destek de almıştık. 11 Eylül'de Amerika bir saldırıya uğradı. Psikolojik olarak ve moral açısından tüm Batı dünyası kendisini saldırıya uğramış hissetti. Ama en ağır darbeyi üstlenmek durumunda kalan Amerika oldu. Bu yüzden, kendi savunmamızın sorumluluğunu ancak kendimiz üstlenebiliriz. Müttefikler, bu çerçeve içinde, hoşgeldiler. Terörizme karşı mücadele için kararı ve bu mücadelenin stratejilerinin belirlenmesini diğerlerine bırakmak için avanak olmamız gerekirdi.Kötülüklerin kaynağı ne? Irak mı?Saddam rejimi yüzbinlerce insanı öldürdü. Zehirli gaz kullandı. Hatta Saddam birçok insanı bizzat kendi elleriyle öldürdü. Ondan daha kötü bir figür tahayyül etmem zor.1991'deki savaş stratejisinde Saddam'sız bir Irak'ın kolay düşebileceği düşüncesi önemli bir rol oynamıştı. ABD o zaman yapılamayanı şimdi mi telafi etmek istiyor?Eğer Saddam Hüseyin yenilemezse, uluslararası terörizme karşı mücadele başarısız olur. Onun rejiminin yaşamasına izin vereceğimizi hiç sanmıyorum.Bin Ladin ve Irak arasında işbirliği olduğuna dair ipuçları var mı? 11 Eylül saldırısının zanlılarından Muhammed Atta'nın Prag'da Irak gizli servisiyle buluştuğu iddia ediliyor.Bu yeterli bir delil zaten, ama Prag buluşmasının da ötesinde başka deliller var. Irak'ın farklı ülkelerden çok sayıda teröristi eğittiğini biliyoruz. Simülasyonla çalışılan uçak kaçırma eğitimi de buna dahil. Saddam'ın şarbon mikrobu ve diğer biyolojik silahlara sahip olması ve teröristlere bunları vermesi haklı endişelere yol açıyor. Saddam'ın baba Bush'u öldürmeyi istediğini de biliyoruz. Saddam'ın büyük bir tehlike oluşturduğuna hiç kuşku yok.Eğer şarbonlu mektuplar gerçekten teröristler tarafından gönderiliyorsa, bu, teröristlerin hep bir adım önde olduğu anlamına gelmiyor mu? Yani 11 Eylül'den sonra ABD hükümeti havaalanlarını nasıl daha sıkı kontrol edeceğini düşünürken, onlar bir sonraki eylemlerinin hazırlıklarına çoktan başlamışlardı.Sürpriz baskınlar teröristlerin çok işine yarıyor. Eğer 11 Eylül'de onların uçakları birer bombaya dönüştürme planları olduğunu bilseydik, bütün saldırıları engelleyebilirdik. Pilotlar, yaşananın alışıldık bir uçak kaçırma olduğunu düşündüklerinden, hava korsanlarının pilot kabinine girmelerine izin verdiler. Çok vahim bir hata. Şarbon tozlarının posta ile dağıtımı, bizim gibi açık toplumların yaralanmasının daha kolay olduğunu gösterdi. Bundan dolayı Savunma Bakanı Rumsfeld sadece bir alternatifin olduğunu söyledi: Ya biz onların eylem özgürlüğünü kısıtlayacağız, ya da onlar bizim yaşam biçimimizi değiştirecekler.Savaş ne kadar sürecek?Teröristlerle onların üslerinin olduğu yerlerde savaşmalıyız. Soğuk Savaş'a çok benziyor bu. Biz Sovyetler'e karşı Avrupa'nın göbeğinde, örneğin Almanya'da, mücadele etmek istemedik. Her zaman onları nasıl kendimizden uzakta tutabileceğimize kafa yorduk. Bu nedenle de stratejimiz esas olarak gözdağı vermeye ve yıldırmaya dayanıyordu. Kendi bölgemizde bir savaş yürütmek zorunda kalmayı hiçbir zaman istemedik. Şimdi tekrar o noktaya gelebilmeliyiz.

(Çeviren: Sema Saydı)
ÖNCEKİ HABER

GUUAM yeniden ısıtılıyor

SONRAKİ HABER

Afgan halkı ağır bombardıman altında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa