26 Ekim 2001 21:00

Savaş gaspa bahane

İşçiler, tepkilerin 9 Kasım'da yapılacak mitingle dindirilmesine engel olmak için işyerlerindeki hazırlıkların önemli olduğunu söylediler.

Paylaş
Savaş gaspa bahaneMuzaffer Özkurt / Şengül KaradağHükümetin "bir koyup beş alma" olarak açıkladığı savaş taktiğinin ardında emekçilerin kazanılmış haklarına saldırı yattığını söyleyen işçiler, buna izin vermeyeceklerini söylediler. Savaş ortamı ve ekonomik kriz bahaneleriyle kendilerine yönelen saldırılara direneceklerini söyleyen işçiler, Türk İş'in ve Emek Platformu'nun açıkladığı genel grev kararının amacına ulaşabilmesinin işyerlerindeki çalışmalar ve örgütlülükten geçtiğini belirttiler. Karayolları, Unifor Kimya, Siemens, Yardımcı Tersanesi, Erenköy Telekom, İstanbul Tersanesi Komutanlığı'nda çalışan işçilerle, savaş, Türkiye'nin tutumu, 2002 bütçesi ve kazanılmış haklara yönelik saldırı hazırlıkları üzerine görüştük.

Paylaşım savaşı ABD'nin Afganistan'a saldırısını "emperyalistlerin paylaşım savaşı" olarak değerlendiren Ünifor Kimya ve Erenköy Telekom işçileri, Rusya'nın ve Çin'in bu duruma şimdilik ses çıkarmamasının da "karşılıklı bir anlaşma"nın sonucu olduğunu belirttiler. Telekom işçisi "Kulelerin vurulmasının Bin Ladin'le ilişkisi olduğunu düşünmüyorum. ABD müdahale için bahane arıyordu ve bu yaratıldı" derken, Karayolları 1. Bölge İşyeri Baştemsilcisi Fahri Şener, ABD emperyalizminin kendi ekonomik krizine çare olsun diye savaş başlattığını ifade etti. Şener, "Kulelerin vurulması can simidi gibi oldu. Orta Asya'daki bakir bölgelere adım atma ve oralara üs kurup hakimiyet kurma fırsatı yakaladı" diye konuştu. "Belki de kendi yaptı bu saldırıyı. Dünya halklarından birçok insanı öldüren, Irak'ta çocukları, kadınları ambargolarla öldüren herhalde 3-5 bin vatandaşına acıyacak değildir" diyen Siemens işçisi ise savaşın işçi ve emekçiler üzerinde baskı kurmanın bir aracı olduğunu belirtti. "Televizyonlarda akşama kadar savaş görüntüleri sunarak, şarbon krizi yaratarak ekonomik krizi ve yoksulların açlığını unutturmaya çalışıyorlar. Hükümet 1999 yılında da depremi fırsat bilerek sosyal güvenlik ve tahkim yasalarını çıkarmıştı. Şimdi de kıdem tazminatları ve ikramiyeleri kaldırmaya çalışıyor" diye devam eden Siemens işçisi, Körfez Savaşı'nda da aynı şeyin yaşandığını hatırlattı: "O zaman da Türkiye ABD'nin yanında taraftı. Halkın yüzde 80'i karşı da olsa, öyle bir bağımlılık var ki, yöneticilerin eli mahkûm. Başka seçenekleri yok; çünkü ABD'nin uşağı durumundalar."

Savaş bütçesi "Biz biliyoruz ki, bugün yaşanan krizlerin kökeninde Körfez Savaşı var" diyen Fahri Şener de, savaş ve kriz ortamının sendikaları zapturapt altına almanın bahanesi olarak kullanıldığını söyledi. Şener, "Zorunlu emeklilikten işsizliğe, kıdem tazminatlarının kaldırılmasından ikramiye hakkının yok edilmesine kadar birçok saldırıyla karşı karşıya kaldık. Bunlar savaşın önüne geçen sıkıntılar olarak gündeme girdi. Kamu işçileri içinde son bütçeyle başlayan tartışmalar nedeniyle tam bir kaynaşma var. Bu saldırılar savaşa kaynaklık edecek. Çünkü hükümetin ortaya koyduğu tam bir savaş bütçesi. Bu bütçe işçilere, emekçilere, çiftçilere nasıl yansıyacak? Şu an bana resen emeklilik olarak yansıyor. Hangi işyerinde nasıl yansıyorsa bunu öne çıkarıp savaşa karşı çıkmak gerekiyor" diye devam etti.

Herkes karşı ama... ABD'nin "dünyada tek güç biziz, terörizmle mücadele ederiz ve dünyayı kurtarırız" diyerek, emperyalizmi halklara sevdirmeye çalıştığını söyleyen Harb-İş Sendikası üyesi İstanbul Tersanesi Komutanlığı işçisi ise şunları anlattı: "Biz işçiler olarak haklarımızın gitmesi konusunda endişeliyiz. Ancak savaş ortamı bizim işyerinde etkili oldu. Eskiden bir ağaç altında 45 kişi toplanırdık, şimdi 3-4 kişi geliyor, diğerleri kaçıyor." Herkesin savaşa karşı olduğunu ancak işyerinde kimsenin savaş hakkında konuşmadığını söyleyen Harb-İş üyesi işçi, sendikalarının savaşı ve krizi "stratejik bir dönemden geçiyoruz" diyerek kullandığını belirtti.

İşsizlik korkusuUnifor işçisi ise işyerlerinde savaşa karşı bir tepki olduğunu ancak bunu örgütlü bir güce dönüştüremediklerini belirterek, bunda sendikasız olmalarının önemli bir payı olduğunu dile getirdi. İşçi arkadaşlarının savaşa "dinsel" değil, "ezilen halklar" cehphesinden bakarak "hayır" dediklerini belirten Unifor işçisi, "Ama işsiz kalmaktan korkuyorlar. Krizden dolayı düşen üretim kapasitesi daha da düşecek. Bizde yüzde 10 düştü ve bu tedirgin ediyor. Tazminatların gasp edilmesi gündemde. İşveren yarın işe gelme dediğinde tutunacak dalı yok işçinin" diye anlattı.

Ekmek kaygısıKendisi de kadın olan Siemens işçisi, işyerlerinde daha çok kadın işçilerin çalıştığını belirterek, "Emperyalist savaşa hayır diyoruz, ama yolsuzluğa, işten atmalara, hak gasplarına karşı bir savaşa evet diyoruz" dedi. Kadınların, çocukların, sivil halkın ölmesini istemediklerini belirten Siemens işçisi, işçi arkadaşlarının, bu savaşa, ABD'nin çıkarına olduğunu bildikleri için karşı olduklarını söyledi. Ancak işçilerin yine de örneğin savaşa karşı bir basın açıklaması yapıldığında "sabah kalkıp gideyim" demediklerini belirten Siemens işçisi, "İnsanlar her gün evde ne kaynatacaklarının derdinde olduğu için gündemi savaşa kitlemek isteyenlerin istediği olmuyor. Kendi yarınlarını bile göremiyorlar, bu nedenle Afganistan'daki bir savaş henüz onlara uzak geliyor" dedi.

Sendikal bürokrasiErenköy Telekom işçisi ise işyerlerinde kadınların çalıştığı bölümde savaşa karşı olanların oranının daha büyük olduğuna dikkat çekerek, savaştan çok ABD'ye karşı olunduğunu belirtiyor. "ABD onlar için mazlum halkları ezen bir savaş makinesi" diyen Telekom işçisi, savaşa karşı imza toplamaya çalıştıklarında "Sendikanın izni var mı? Temsilcinin haberi var mı?" gibi sorularla karşılaştıklarını anlatıyor.

Her yerde eylemTüm engellere rağmen işçi sınıfının kazanılmış haklarından geri adım atmayacağına inandığını söyleyen Fahri Şener, sendikaların mutlaka savaşa karşı fiili bir tutum içine çekilmesi gerektiğini belirtti. Şener, "9 Kasım'da Ankara'da yapılacak miting sadece kıdem tazminatları ve resen emekliliği kapsamamalı, savaşa da karşı olmalı. Üstelik bu tepkiler 9'unda bitmemeli. Türk-İş'in hava boşaltma düşüncesini bu kez tersine çevirmeliyiz" dedi. Türk-İş'in "Genel grev" dediğini ama kendilerinin tabanda "Acaba?" diye sorduğunu belirten Fahri Şener, hükümete geri adım attıracak, hak alıcı bir tutum sergilenmesi gerektiğini dile getirdi. 9 Kasım'da sadece Ankara'da değil, Türkiye çapında birçok yerde eylem yapılması gerektiğini söyleyen Şener, "tabandan gelişen ve Türkiye sathına yayılan" bir eylem sürecinin genel greve gidebileceğini, burada da yerel platformlara ve örgütlere önemli görevler düştüğünü ifade etti.
ÖNCEKİ HABER

Bush'un yoksullara karşı savaşı

SONRAKİ HABER

Esnaf işportacı oluyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...