19 Ekim 2001 21:00

Ölüm orucunda 1 yıl

F tipi cezaevlerine ve tecrite karşı başlatılan ölüm oruçları bir yılını doldurdu. 19 Aralık cezaevleri operasyonunda ölenlerle birlikte cezaevlerinde ve dışardan sürdürülen ölüm oruçlarında 71 kişi hayatını kaybetti.

Paylaş
Ölüm orucunda 1 yılTuna ArıgüçF tipi cezaevlerine karşı 20 Ekim 2000 tarihinde başlatılan ölüm orucu eylemi bugün birinci yılını doldurdu. 19 Aralık cezaevleri operasyonu sırasında 2'si asker 32 kişinin ölümünün ardından cezaevlerinde ve dışarıda başlatılan ölüm oruçlarıyla kanlı bilanço 71 ölü ve onlarca sakat beden oldu. Kitle örgütleri, partiler ve sendikaların tüm girişimleri ile tutuklu yakınlarının sayısız görüşme ve sorun çözme istekleri Adalet Bakanlığı'nın duvarlarına çarptı. Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, sanatçı, yazar, sendikacı, avukat, hekim, anne, baba, eş ve çocukların taleplerine ve diyalog çağrılarına karşı sessizliğini sürdürürken, F tipi cezaevlerinden işkence haberleri gelmeye devam etti. Ölüm oruçlarında çözüm arayışı içinde olan doktorlar yargılanırken, F tipi cezaevlerine ilişkin olumsuz görüş beyan eden herkes sanık sandalyesine oturtuldu ve kimi sendikacılar da ceza aldı.

Eylem devam ediyorBir yıldır süren ölüm oruçlarında, durumu ağırlaşarak hastanelere kaldırılan ve kalıcı sakatlıklara yakalanan tutuklular CMUK'un 399'uncu maddesi uyarınca tahliye edildi. Wernicke Korsakoff sendromlu onlarca tutuklu hafızasını yitirerek, çocuklaştı. Ölüm orucu cezaevlerinde 2, 3, 4, 5, 6 ve 39 kişilik 7'inci ekiple sürüyor. İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Ankara Tabip Odası (ATO) ölüm oruçlarındaki bir yılı gazetemize değerlendirdi.

'Tek çözüm diyalog'İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül, demokratik kamuoyunun tecrit sorununun aşılması için gerekli duyarlılığı uzun bir süre gösterdiğini, ancak bu duyarlılığın, yapılan girişimlerin ve etkinliklerin sorunu çözmediğini kaydederek, "Sonuç alınmamasının başlıca nedeni otoriteye hakim olan anlayıştan kaynaklıdır. İkinci olarak üst üste ülkede yaşanan mali krizlerin kamuoyu ilgisini dağıtmasıdır. Üçüncü olarak, özellikle Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'nin, 29 Ocak 2001 tarihli ön raporunda tutuklu ve hükümlülerin fiili tecrit sisteminde tutulduklarını saptaması ve kabul etmesine karşın pek çok konuda hükümete üç aylık bir süre tanımış olmasının ve yeterli aktivite programı sağlandığı takdirde, F tipi cezaevi koşullarının Avrupa standartlarına uygun olduğunu açıklamış olmasıdır" değerlendirmesinde bulundu. İHD'nin başından beri süresiz açlık grevi ya da ölüm orucu eylemlerini önermediğini ve teşvik etmediğini belirten Öndül, tutukluların bulundukları koşullar gözetildiğinde, tecritin işkence olmasından kaynaklı insan haklarına aykırı olduğunu vurguladı. Öndül, ölüm orucunu sürdüren eylemcinin kararlarının kendisine ait olduğunu ifade ederek, "Cezaevi koşullarında insan hakları hukukuna uygunluk sağlanıncaya değin, İHD cezaevlerine ilgisini sürdürecektir. Birinci yılını dolduran ölüm orucu eylemini diyalogtan başka bir yolla çözmenin olanaksızlığını görmek ve anlamak gerekiyor" uyarısında bulundu.

Hekimlerin rolüATO Başkanı Ümit Erkol ise bir yıllık ölüm orucunun dünyada eşi ve benzeri olmayan bir olay olduğu değerlendirmesini yaparak, "Bu süreçte bizim açımızdan en büyük sıkıntı, sorunu tıbbi gibi gösterip, hekimlere havale eden anlayış oldu. Dramatik bir süreç sessizlikle izlendi. Bu da biz hekimler için çok ağır bir yük oldu. Eylemciler ile karşı karşıya kaldık. Bu sürecin bir şekilde diyalog ile çözüleceğine inanıyorum" dedi. Erkol, tahliye olan tutukluların çoğunun tedavisinin sürdüğüne işaret ederek, devletin tedavi üzerine sorumluluk almadığını ve THİV'in olanakları ile süren tedavilerde de artık THİV'in mali olanaklarının tükendiğini kaydetti. Erkol, ölüm oruçları ve açlık grevlerinde ulusal ve uluslararası bildirgelerin hekimler tarafından yeniden değerlendirildiğini ifade etti.

Sorun çözülmeliÇHD Genel Başkanı Ali Ersin Gür, "Bu süreçte ülkede demokrasinin kural ve kurumlarıyla yerleşmediğini görüyoruz. İnsanlara fazlaca bir seçenek kalmadığında, ortaya çıkan tablo korkunç oluyor. Bu süreçte bir çelişki var. Birileri insani talepler için ölmeyi seçerken, ülkeyi yönetenler ülkenin demokratik olduğunu söylüyorlar. F tipi cezaevlerinde müvekkillerimizle görüşemiyoruz. Yaşananlar o kadar inanılmaz ki, bu cezaevlerinde müvekkillerimiz savunma dahi oluşturamıyor" dedi. Avukatların F tipi cezaevlerine geliş gidişlerde yaşadıkları sorunlara bakıldığında oradaki tutukluların içinde bulunduğu durumun anlaşılabileceğini söyleyen Gür, cezaevlerinde yasalara uyulmadığını ve keyfiliğin hakim olduğunu vurguladı. Gür, cezaevi sorunlarına ilişkin tepkilerin bastırıldığına işaret ederek, şu ifadelerde bulundu: "Cezaevi politikalarını eleştirenler yargılanıyor. Tüm Yargı-Sen üyeleri F tipi cezaevlerine yönelik yaptıkları açıklamalar nedeniyle, yasadışı örgütlere yardım etmek suçundan yargılandılar ve 3 yıl 9 ay ceza aldılar. Bu insanlar açığa alındı, işlerinden edildiler. İHD'nin davası sürüyor. Öğrenciler, tutuklu yakınlarının davası sürüyor" dedi. İHD Ankara Şubesi Başkanı avukat Ender Büyükçulha ise, hukukçuların, doktorların, psikologların, aydın ve bilim insanlarının da F tipi cezaevlerindeki tecriti insanlık dışı bir uygulama olarak değerlendirdiğini ifade etti. Siyasi iktidarın eleştirilere ve karşı çıkışlara rağmen F tipi cezaevlerini 32 kişinin hayatını kaybetmesine neden olacak şekilde hayata geçirdiğini hatırlatan Büyükçulha, "Şimdi tarih 20 Ekim 2001, aradan tam bir yıl geçti. Siyasi tutuklu ve hükümlüler ile cezaevi dışından ölüm orucu sürdüren onlarca insan hayatını kaybetti. Onlarca insan sakat kaldı. Ve halen ölüm oruçları, açlık grevleri sürüyor. Siyasi iktidar ve resimi yetkililer halen kör ve sağır. Geçen bu bir yılın her anı insanlığımızdan bir şeyler alıp götürdü. Bir kez daha, siyasi iktidarı ve resmi yetkilileri, körlükten ve sağırlıktan sıyrılmaya, insan yaşamını düşünmeye ve önemsemeye davet ediyoruz" dedi.

'Eylem devam edecek'TAYAD'lı aileler adına yapılan açıklamada ise özetle şu görüşlere yer verildi: "Direnişimizin birinci yılını kutluyoruz. Devlet türlü yöntemler denedi de bitiremedi direnişimizi. Taleplerimiz haklı, kabul edilebilir, demokratik ve insani taleplerdir. Taleplerimiz kabul edilene kadar ölüm orucu eylemimiz devam edecektir."
ÖNCEKİ HABER

OHAL'de Taliban mantığı

SONRAKİ HABER

Krom yağmalanmasın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa