28 Ağustos 2011 10:42

Riyakarlığın son perdesi!

Hükümetin meclisi de baypas ederek KHK’larla (Kanun Hükmünde Kararname) ülkeyi yönetmeye başladığını hep birlikte izliyoruz. Biliyorsunuz Başbakan her konuşmasında fakir gruba edebiyatları yaparak sözde halktan biri ve halkın yanında bir politikacı olduğu imajını vermeyi çok seviyor. Çok kullandığı dini söylemleriyle

Riyakarlığın son perdesi!
Paylaş
Yusuf Gürsucu

KHK İLE NE AMAÇLANIYOR?

Yeni çıkarılan 648 nolu KHK ile mevcut koruma alanlarımızı (Doğal Sit’ler, tarihi Sit’ler, milli parklar, sulak alanlar vb.) güdük de olsa korumayı amaçlayan yasalar, mevcut hükümet tarafından koruma alanlarının tekrar tanımlanacağı gerekçesiyle ortadan kaldırılmıştır. Hükümet, iktidara geldiğinden bu yana doğal alanlarımızın metalaştırıldığı, yaşam alanlarımızın sermayeye peşkeş çekildiği politikalar ve uygulamalarla dikkat çekmektedir. Yaptıkları yapacaklarının garantisidir. Bu anlayışın koruma alanlarını yeniden tanımlarken hangi referanslara dayanacağını sanırım hepimiz az çok anlayabiliyoruz. Hatırlamayanlar için bir hatırlama yapalım. 2009 yılı mart ayında İstanbul’da Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Su konseyi tarafından 5. Dünya Su Forumu düzenlenmişti. Bu su forumunu düzenleyenlere ve katılanlara baktığımızda uluslararası ve yerli şirketler olduğu ve kendi menfaatlerini içeren bir hedefle bu forumu gerçekleştirdiklerini açıkça gördük. BM’ye bağlı Dünya Su Konseyi büyük su tekellerinin ve büyük barajlar yapan şirketlerin yönettiği bir konseydir. Neoliberalizmin en önemli uygulamalarından biri olan doğanın metalaştırılmasının en önemli örneklerinden birini yani suyun ticarileştirilmesi sürecinin geldiği noktayı nefretle izledik. BM denilen yapının sanıldığı gibi devletlerin oluşturduğu bir yapı olduğunu sakın sanmayın o eskidendi. Artık BM ve ona bağlı oluşumlar direkt olarak tekellerin inisiyatifinde faaliyet yürütüyor. Forumda suyun ticarileştirilmesinin en önemli adımlarından biri olan HES’lerin (Hidro Elektrik Santral), forumun hemen ardından ilk önce 700 adet, sonrasında 2000 ardından da 4000 adete çıktığını izlediğimiz ve bugünlerde 10000 adet olarak hayata geçirmeye çalıştıkları gerçeği ile yüz yüze geldik. Yeni çıkan KHK’ dan önce DSİ’nin çıkardığı yönetmelikle artık mikro HES’ler için izin dahi almaya gerek duymadan hiçbir denetime tabi olmadan lisans dağıtmaya başladılar. Bu uygulanan programa karşı direnen halkın davalar yolu ile bu girişimleri engelleme ihtimallerini aşarak bu yolla dikensiz gül bahçesi yaratmak istedikleri bir süreçteyiz.

MADENLER!

Sorunun sadece HES’lerden oluştuğunu sakın sanmayın. Ülkemiz topraklarının yüzde 60’ını kapsayan bir oranda, maden arama lisansları dağıtıldı. Maden arama yapılacak alanlar için en çok tepki koruma alanlarımız içinde yapılmak istenen faaliyetlere yönelik oluşmakta. Koruma alanlarımızın tamamında maden lisanları var ve bu madencilerin; yasal engellerin ortadan kaldırılması ve yöre halklarının karşı mücadelesinin engellemesine yönelik talepleri var. Yasal olarak istediklerini aldılar, peki “tepkiyi nasıl azaltacak ya da baskı altına alacaklar?​” işte bunun hesabını yapmaktalar. Kürt halkının haklı taleplerini görmezden gelip onlarla dalga geçer gibi açılımlar peşinde koşan hükümet bu ikiyüzlülüğü bir kenara bırakıp gerçek yüzüyle bu sorunun çözümsüzlüğe gitmesi için çaba harcıyor. Bunu yaparken sorunu 30 yıldır uygulanan politikalarda arayarak bu yolla korku cumhuriyeti yaratmanın peşine düşüyor. HES’lerin, maden arama taleplerinin, Turizm adı altında yöre insanının elinden alınıp Madencilere peşkeş çekmeye çalıştıkları yaylalara “OTOYOL” projesini hayata geçirmeye çalışıyorlar. Talanın en yoğun uygulanacağı Karadeniz bölgesine de aynı Kürt halkına reva gördükleri uygulamaları, bu bölge insanlarına da öngörmekteler. Bu nedenle Karadeniz bölgesine yönelik özel güvenlik birimi oluşturmak için kollarını sıvadılar. KHK’lar yalnızca doğal alanların ticarileştirilmesine yönelik değil elbette. Hastaneleri şirkete dönüştürerek halkın sağlık hakkını da şirketlerin insafına terk etmeye hazırlanıyorlar. O çok sevdikleri bazen de küstükleri AB’den (Avrupa Birliği) öğrendikleri diğer metalaştırma süreçleri de at başı gidiyor. AB’nin Motor devletleri olan Almanya ve Hollanda’da uzun yıllardır uygulanan esnek çalışma koşulları ile kiralık işçilik uygulamaları hükümetin acil gündemini oluşturuyor. İşçileri köleleştirecek olan kiralık işçilik uygulaması ve işçilerin tazminatlarına göz koyma girişimlerini hep birlikte izliyoruz. Yaşadığımız süreç tam bir talan ve kölecilik sisteminin modern inşa sürecidir.

ORTADOĞU VE SOMALİ!

Bir de BOP’un (Büyük Ortadoğu Projesi) eş başkanı sıfatı ile Ortadoğu’da yaşanılan süreçte iki yüzlülüğün en önemli örneklerini vermeye devam ediyorlar. Dillerinden düşürmedikleri Kuran’ın hadislerinde İkiyüzlülük şöyle anlatılır: “Riyakar insanlar, yalancı, düzenbaz kişilerdir, yaptıkları iyiliklerden ötürü insanlara minnet koyar, insanların elindekine göz dikerler… “ Başbakanın ve hükümetin Somali halkına sözde yardım ettiği ve bu nedenle oralarda dolaştığını istediği kadar anlatsın asıl amaçlarını gizlemeleri mümkün değil. Kıbrıs halkına karşı takındığı “beslemeler” yaklaşımını yukarıdaki alıntı ne güzel deşifre ediyor. Somali halkına bunların vereceği hiçbir şey olamaz gölge etmeseler Somali halkı daha mutlu olur. Somali’yi açlığa ve susuzluğa mahkum edenlerle kol kola girerek, bu halkın daha da yoksullaşarak felaketler yaşamalarına yol açmaktalar. Sorarım size, TÜSİAD üyeleri ne zamandan bu yana halkların açlığına karşı duyarlı?..  Buraya gidiş nedenlerinin yardım olmadığı çok açık bir gerçek, asıl hedefleri emperyal hayallerden çok “ acaba biz de buradan nasıl nemalanırız?​” dan başka hiçbir şey olamaz. İmam Sadık’ın Riyakarlık için söylediği bir sözü de hatırlayalım: “Riya’nın her türlüsü şirktir. Allah için amel edenlerin mükafatı Allah’adır. İnsanlar için amel edenlerin mükafatı ise insanlaradır. “  Bu söze bakıp bunların dini söylemlerinin altında hangi gerçekler olduğunu görebilmeliyiz. Bu Hükümetin mazlumun yanında olduğu yalanını ancak yaptıklarını doğru görürsek kavrayabiliriz. Bu hükümetin partisini destekleyen emekçi halk kesimlerinin şapkalarını önüne koyup daha çok düşünmeleri gereken bir dönemdeyiz.
Allah’ın riyakarlar için söylediği bir sözü şöyledir: “Gidin de kimin için ibadet ettiyseniz, karşılığını da ondan alın.”  Bunlar, yani paraya tapanlar ancak inandıkları öbür dünya için gerekli karşılığı da dünyayı yok etmeye, zulmü iktidar kılmaya çalışan tekellerden almak zorundalar. Yolunuz açık olsun biz gelmiyoruz, kurmaya çalıştığınız zulmün iktidarını yıkana kadar kalmaya ve sizinle mücadele etmeye devam edeceğiz.
Sözümüzü Nazım Hikmet’ten bir alıntı ile bitirelim; Ne ah edin dostlar, ne ağlayın! Dünü bugüne, bugünü yarına bağlayın!

*Emek Hareketi Çevre Komisyonu

ÖNCEKİ HABER

Bayram Gazetesi başka bayrama kaldı

SONRAKİ HABER

Felç riskli hasta sonunda ameliyat edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...