25 Eylül 2001 21:00

Savaş ağalarının pençesinde bir ülke

Yıllardır ölümle iç içe yaşayan Afganistan, ancak Amerikan saldırısının hedefi olmasıyla gündeme gelebildi. Afgan halkı, uzun süredir şu ya da bu savaş ağasının insafında.

Paylaş
Savaş ağalarının pençesinde bir ülkeHaber Analiz: Taylan BilgiçAfganistan, uzun zaman sonra dünya gündeminin üst sıralarına oturdu. Ama bunun nedeni ne Afgan halkının 32 yıldır yaşadığı savaş, ne yoksulluk, ne de açlık. Sebep, Usame Bin Ladin adlı Suudi milyarder-şeriatçının, bir zamanlar kendisini besleyen ele karşı çıkmaya başlaması. Bu ölüm ve gözyaşı ülkesinin gündeme oturmasının nedeni Afgan halkının çektiği acılar değil, bu karanlık adamın "Amerikan yaşam tarzı"na düşmanlığı oldu. Elbette, arada Afganistan'dan söz etmemek olmazdı. Tüm dünya günlerdir, Afganların "doğuştan çapulcu"luğunu, "kana susamışlığını", "savaştan başka bir şey bilmemesini" izliyor, okuyor. Taliban'ından Şah Mesud'una, Rabbani'den "Türk dostu" Raşid Dostum'a kadar Afgan savaş ağaları, aslında esir almış oldukları Afgan halkının "ulusal/dinsel liderleri" olarak sunuluyor.

Haçlıların hedefi!Yaratılan sis perdesi içinde, Bush'un "Haçlı Seferi", bir "medeniyetler çatışması" aldatmacasına oturtulmakta. Bin yıl önceki Haçlı Seferleri, sözde de olsa "barbarlara medeniyet götürme" vaadine sahipti. Bu mirasın üzerine oturan kapitalizm, sömürgeciliğini aynı gerekçeyle şirinleştirdi. Oysa Bush'un Haçlı Seferi'nde bu bile yok. Yeni seferin ifade edilen hedefi, Bin Ladin belasını her ne pahasına olursa olsun yok etmek. Sonrasında ise, Afgan halkı tekrar kendi acısıyla, "kendi savaşıyla" başbaşa kalacaktır. Çünkü onlar, barıştan, medeniyetten, insanlıktan anlamaz. Bunları hak etmiyorlar! Sömürüye dayanan bir sistemin, ırkçılığı nasıl yeniden ve yeniden ürettiğine örnek olan bu görüşlere, kimi "sol" çevrelerde dahi rastlamak mümkün. Bunlara göre ise, Afgan halkı, "sosyalist" Sovyetler Birliği'ne karşı direnme küstahlığını göstermiş, kendisine sunulan "medeniyet"i elinin tersiyle itmiş, "dağlı" gibi yaşamak istemiştir. Şimdi ise bunun bedelini ödemektedir!

Afgan gerçeğiOysa Afganistan gerçekliği, aynı madalyonun iki yüzü olan bu "görüş"lerden oldukça farklı. Afganistan için bir "milat" belirlenecekse, bunun, Aralık 1979 olduğu söylenebilir. Bu tarih, Sovyet işgalinin başlamasının tarihi. Ama aynı zamanda, ondan belki çok daha büyük bir felaketin, ülkenin ABD'nin elinde oyuncağa dönüşmesinin de başlangıcı.1979 öncesinde Afganistan, kendine özgü toplumsal-siyasal yapıya sahip bir diktatörlük olarak tanımlanabilir. Afgan-Asya üretim tarzının bir sonucu olarak gelişen bu rejimin en önemli özelliği, mutlakiyen, despotluk ve totaliterliğin bir karışımı olmasıydı. Devlet aygıtı sadece siyasi iktidarı değil, toplumsal prestiji ve maddi ayrıcalıkları da temsil ediyordu. Toplumun her bireyinin konumu, devletle ilişkisine oranla belirlenmekteydi. Devlet, kendi dışında hiçbir güç kaynağına olanak tanımıyor, din dahil bütün iktidarı kendinde merkezileştiriyordu. Bu sistem, iktidarın el değiştirmesine, işgallere hep direndi ve yüzyıllar boyunca ayakta kaldı.

Etnik çatışma yoktuGünümüz açısından bu dönemin en önemli özelliği, Afgan toplumunu oluşturan kültürler, milliyetler ve dinlerin, hemen hiçbir zaman çatışma içine girmemesidir. 1965-69 yılları arasında ticaret bakanlığı yapan Dr. Nur Ali, bu konuda şöyle yazıyor: "Afganistan'da etnik düşmanlığın olmaması, etnomerkeziyetçiliği ve etnik çelişkiyi reddeden siyasi iktidar yapısı için bir zorunluluktu. Etnomerkeziyetçilik, Afgan egemenlerinin, kendi etnik gruplarını, diğer etnik gruplar aleyhine kayırması anlamına gelecekti. Bu ise, egemenlerin, ülkeyi yönetmek için devlet aygıtı dışında bir sosyal gruba dayanması, aygıtı o grubun temsilcileri ile doldurması demekti. Oysa bu, Afgan-Asya üretim tarzını karakterize eden despotik, monarşik ve totaliter bir rejimle çelişiyordu... Afgan-Asya despotizmi, ayakta kalmak için, sadece devlet aygıtına dayanmalıydı ve o aygıt da, çokmilliyetli olmak zorundaydı. Aksi takdirde rejim... uzun süre dayanamazdı." (Afganistan Halkına Karşı ABD-BM Komplosu, 21 Şubat 1998)

İktidar savaşlarıBu şartlar altında Paştunlar, Tacikler, Türkmenler, Özbekler, Beluciler, Norustaniler; Paştunca ve Darice; Hanefilik, Şiilik, İsmailik ve Hinduluk yüzyıllar boyunca barış içinde bir arada yaşadı. Komşu ülkelerdeki etnik/dinsel çatışmalar, Afgan topraklarında hayat bulamadı. Burada mücadeleler, daima "çıplak" iktidar mücadelesi olarak gelişti. Dr. Ali, güncel örnekler de vermekte: "Savaşan hiçbir taraf veya taraf lideri, ilgili etnik grubun yüzde birini dahi seferber edememiştir. Bireyin belli bir grubun ordusuna katılmasının arkasındaki neden, etnik birlik değil, maddi çıkardır. İç savaşın askerden çok, dış güçler tarafından verilen ağır silahlara dayanması, etnik sadakatin etkili olmadığının bir göstergesidir. Üstelik, bir grup lideri savaş alanından çekilmekle karşı karşıya kalırsa doğrudan ülke dışına çıkmaktadır; çünkü kendisini, kendi grubu içinde bile güvenlikte hissetmez. Yine de, grup liderlerinin, dış destek bulabilmek için etnik bölünmeleri kışkırttığı doğrudur." (age)

Direniş ABD'nin eline geçiyor1979 işgali, bağımsızlığına düşkün Afgan halkı için bir savaş çağrısı oldu. Ama yürütülen savaşın kısa süre içinde dış güçlerin, esas olarak ABD-Pakistan grubunun denetimi altına girmesi, bugünkü iç savaşın temelini atarak, işgalin kendisinden çok daha büyük bir felaket getirdi. İşgale direniş içinde oluşan/oluşturulan gruplar, ABD politikaları ile, zamanla, kan ve ölümle beslenen savaş ağalarının liderliğindeki özel ordulara dönüştüler.Sovyet işgalinden sonra, yüzlerce Afgan politikacı, teknokrat ve subay, direnişi örgütleme umuduyla Pakistan'a kaçtı. En büyük hataları da bu oldu. Pakistanlı generalleri yöneten ABD emperyalizmi, bu direnişi, Sovyetler Birliği'nin varlığına yönelmiş bir gerici savaşa çevirmekte kararlıydı. Bu uğurda milyarlarca dolar harcandı. ABD'nin bu aşamadaki hedefleri şöyle sıralanabilir:a. Bağımsız bir Afgan direnişinin oluşmasını engellemek, her Afgan hareketinin Washington'a bağlı olmasını sağlamakb. Sovyet ordusunu, Afgan kanı kullanarak geri çekilmeye zorlamak ve bununla kalmayarak, Orta Asya'daki Sovyet cumhuriyetlerini istikrarsızlaştırmakc. Afganistan'ı Pakistan'ın, dolayısıyla ABD'nin uydusu haline getirmek.

Yedi ayrı grupDr. Nur Ali, direnişin nasıl sakat doğduğunu şöyle aktarıyor: "Bu amaçla tüm komuta, otorite ve sorumluluğu kendileri aldılar. Hiçbir Afgan milliyetçisinin direnişin örgütlenmesinde önemli noktalara gelmesine izin vermediler. Seçilen Afganlar, tek bir politik-idari yapılanma içinde bir hiyerarşik göreve sahip olmak yerine, birbiriyle aynı statüde yedi ayrı birim halinde örgütlendiler." Bu yapılanma, farklı kabile ve etnik grupları birbirinden ayırıyordu. Bu birimler, Washington ve İslamabad'ı en çok kendilerinin memnun edeceğini göstermek, dolayısıyla daha çok askeri-mali yardım almak için çekişmeye başladılar. Kimi zaman uzatılan, kimi zaman ucu gösterilen açık çekler, bu grupların liderlerine, kendilerini "geleceğin Afgan lideri" olarak görmelerini sağlayan hayaller görmelerini sağlıyordu.

Geçici hükümet fiyaskosuSovyet ordusu püskürtüldükten sonra, BM, 14 Nisan 1988 kararıyla bir "geçici hükümet" kurulmasına hükmetti. Olup bitenden habersiz olan dünya, Afganların birleşik bir hükümet kurarak, nihayet kendi kaderlerini kendi ellerine alacaklarını düşünüyordu. Ama ABD ve Pakistan müdahaleleriyle, yedi ayrı grubun birleşmesi engellendi ve hiçbir otoriteye sahip olmayan Afgan Geçici Hükümeti kuruldu. Parçalanmışlık, Necibullah rejiminin Mayıs 1992'ye kadar sürmesinin nedenlerinden biriydi. Bu süreçte bütün gruplar, halklarına ihanet içindeki savaş ağalarının liderliğinde, silahlarını birbirlerine doğrultmuşlardı. Yine aynı dönemde, ABD ve Pakistan'ın dışında Rusya, İran, Tacikistan, Özbekistan, hatta Vahhabiler aracılığıyla Suudi Arabistan sahneye girdi ve bölgesel/uluslararası ittifakların sürekli değiştiği, savaş ağalarının bir o yana, bir bu yana döndüğü bir kaos ortamı doğdu.

Şeytanla bile birleşirlerBu şartlar altında Hikmetyar'dan Şah Mesud'a, General Dostum'dan Molla Ömer'e kadar hiçbir Afgan liderin, bırakalım Afgan halkını, kendi etnik/dini gruplarını dahi temsil etmediği görülüyor. Bunların hepsi, çıkarları savaşın sürmesi olan ve bu uğurda şeytanla bile ittifaka hazır, Afgan halkının içten desteğini alması mümkün olmayan savaş ağalarıdır. Yani aslında Afganistan'da yaşanan savaş bir iç savaş değil, yabancı güçlerin, piyonlarla oynadığı bir "Büyük Oyun"dur.

Savaş kastlarıPakistan-ABD desteğiyle iktidarı ele geçiren Taliban'ın yükselişini, bu koşullar içinde ele almak gerekiyor. Kaba bir sınıflandırmayla, Afgan "savaş kastları" ikiye ayrılır. Bunların ilki, gençliklerini Rus ordusuyla savaşmakla geçiren Tacik ve Pathan mücahitler. İkinci grup, CIA tarafından eğitilip ülkeye gönderilen "Afganiler". Bunlara "Afgani" denilmesinin nedeni, Afgan kökenli olmamaları! Sayıları 5000 civarında olan Afganiler; esas olarak Cezayir, Mısır, Suudi, Filipinler gibi ülkelerden geliyor ve Usame Bin Ladin de bunlardan biri. Bu grubun "seçkin" üyeleri, Afganistan'da işleri bittikten sonra Filipinler (Ebu Seyyaf), Cezayir (GIA), Bosna, Kosova gibi bölgelere geçtiler.

ABD'nin kutsadığı TalibanTaliban, kitle tabanını yeni nesilde, yani Pakistan'ın sefil mülteci kamplarında doğup büyüyen yoksul gençlerde buldu. Bunlar, "İslamiyet satan" savaş ağalarının zulmü ile hayal kırılığına uğramışlardı ve Taliban'ın çağrısına yanıt verdiler. O dönemdeki Amerikan politikalarına uygun olarak Taliban'ı öven Newsweek dergisi şöyle yazıyordu: "Taliban, mücahitlerin Afgan halkına tecavüzü sonucu doğmuştur." (1996) Veya, Afganistan'da Barış ve İnsan Hakları İçin Kadın İttifakı'nın lideri Zieba Shorish-Shamley'in sözleriyle, "Taliban'ı Pakistan eğitti, Suudi Arabistan finanse etti ve ABD kutsadı." (16 Nisan 2000, Contra Costa Times)Taliban, ele geçirdiği bölgelerde halka belli hizmetler sunması, eğitim ve sağlığa önem verir görüntüsü çizmesi ile, diğer savaş ağalarının yıllar boyunca yapmadığını yaptı ve belli bir kitle desteği elde etti. Bu destek ile ABD-Pakistan yardımı birleşince, diğer ağalar safdışı bırakıldı ve 1996'da, başkent Kabil ele geçirildi. Kısa süre içinde, Taliban'ın diğerlerinden farkının sadece daha koyu bir karanlık olduğu anlaşılacaktı.
ÖNCEKİ HABER

Kaçış başlayacak

SONRAKİ HABER

Rusya aktif rol arıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...