22 Eylül 2001 21:00

'Savaşa karşı birleşelim'

ABD'nin, New York ve Washington'da gerçekleşen saldırıları gerekçe yaparak, büyük çaplı bir misilleme yapacağını ilan etmesine tepkiler sürüyor.

Paylaş
'Savaşa karşı birleşelim'Sinan Araman - İnan ÜstünABD'nin, New York ve Washington'da gerçekleşen saldırıları gerekçe yaparak, büyük çaplı bir misilleme yapacağını ilan etmesine tepkiler sürüyor. Sendika, meslek odaları ve dernek temsilcileri Türkiye'nin böyle bir savaşa alet edilmesine tepki gösterirken, savaş karşıtlığı temelinde birleşilmesi gerektiğini belirttiler.

'Türkiye alet olmamalı'11 Eylül'de Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldırıyı bir vahşet olarak kabul etmek gerektiğini belirten Enerji Yapı-Yol Sen Adana Şube Başkanı İlyas Turan, saldırı sonucunda onbinlerce kişinin hayatını kaybetmesinin, binlerce insanın sakat kalmasının ve bir o kadar insanın da psikolojisinin bozulmasının üzücü olduğunu ifade etti.ABD 'nin bu saldıyı gerekçe göstererek bundan daha büyük bir saldırıya hazırlanması ve birçok ülkeyi hedef almasının daha büyük bir vahşet olacağını kaydeden Turan, ABD'nin uluslararası terörist ilan ettiği Osama Bin Laden'i kendisinin yarattığına da dikkati çekti. Turan, Türkiye'nin bu savaşa alet olmamasını, emek ve demokrasi güçlerinin savaş karşısında birleşmesi gerektiğini söyledi.

'Savaşa karşı barış'ABD'deki olayın sıradan bir terör olayı olmadığını, kapsamlı ve derinliği olan bir saldırı olduğunu belirten Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şube Başkanı Ali Dinigüzel, emek örgütü olarak bu tür terör olaylarına karşı olduklarını ifade etti. Ancak somut deliller olmadan birilerini suçlamanın doğru olmadığını kaydeden Dinigüzel, emek örgütlerinin "Savaşa karşı barış, sömürüye karşı savaş" sloganıyla hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Medyanın kamuoyunu yanlış yönlerdirmesini eleştiren Dinigüzel, Emek Platformu'nun da toplanarak sürece müdahale etmesi gerektiğini belirtti.

'Halklar birleşmeli'Amerika'daki saldırının planlı ve kapsamlı bir saldırı olduğunu vurgulayan Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Kamuran Karaca, Amerika' nın somut veriler olmadan takındığı tutumun yanlış olduğunu belirtti. Amerika'da ki saldırıyı kınadığını belirten Karaca, Filistin'deki katliama karşı sesini çıkarmayan ABD'nin kendisine yapılan saldırı karşısında NATO'yu ayağa kaldırmasını eleştirdi. Karaca, Türkiye üslerinin kullanılmamasını isteyerek, Emek Platformu'nun da toplanarak sürece müdahele etmesi gerektiğini belirtti.

'Savaş karşıtı cephe'DTM'ne ve Pentagon'a düzenlenen saldırının sorumlularının, dünya ülkelerine dayatmalarla egemen olan siyasal ve askeri politikaların yapımcısı ve uygulayıcıları olduğunu belirten Genel-İş Adana 2 No'lu Şube Sekreteri Cebrail Dağhan, ABD'deki olayın bahane edilerek yapılacak her türlü saldırının hedefinin; ezilen, sömürülen ve horlanan halklar olduğuna dikkat çekti. "Emperyalistlerin dünya halklarına karşı girişeceği saldırılar, tüm insanlığı tehdit etmektedir. İşçi sınıfı örgütleri olan sendikaların karşı duruşu örgütlemek gibi tarihi sorumlulukları vardır. Saldırılara ancak böyle bir birliktelikle karşı olunabilir" diyen Dağhan, emperyalist yayılmacıların ve silah tüccarlarının kışkırtmacı politikaları neticesinde olası saldırılar için ülkemizdeki üslerin kullandırılmaması gerektiğini ve savaşa karşı emek örgütlerinin birleşik bir karşı cephe oluşturmasının acil bir ihtiyaç olduğunu dile getirdi.Terör niteliğindeki bir saldırıyla 30 bine yakın inasının ölmesinin üzücü olduğunu ifade eden Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Ayhan Barut, en büyük süper güç olarak ABD'nin, büyük balık küçük balığı yutar misali nerede kendi çıkarına ters düşen bir yer varsa orayı vurmasının kabul edilemeyeceğini söyledi.

'ABD'nin önü alınmalı'Saldırının üzerindeki sis perdesinin aralanmadığı gibi bir takım soruların derin şüpheler uyandırdığına dikkat çeken Çağdaş Hukukçular Derneği Adana Şube Başkanı Şiar Rişvanoğlu, "Dünya üzerinde herkesi yatak odasına kadar gözleyebilecek bir istihbarat ağına ve teknolojiye sahip ABD nasıl olup da aynı saatlerde kendi rotalarının dışında seyreden 6 uçağı da fark etmedi?" diye sordu. Rişvanoğlu, ABD'nin niyetinin 'terörist'leri bulmak değil bu olayı bahane ederek bir yandan Kafkasya-Balkanlar-Ortadoğu üçgenine hakim olmak, öte yandan da ABD ekonomisinin kötüye gidişiyle artan ülke içi hoşnutsuzluğu milliyetçi bir dalgayla bastırmak olduğunun açık bir gerçek olarak görüldüğünü ifade etti. İncirlik Üssü'nün kaldırılmasını ve Türkiye'nin NATO'dan çekilmesini isteyen Rişvanoğlu, demokratik kitle örgütlerini ve siyasi partileri savaşa karşı birleşmeye çağırdı. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Türkiye'ye sığınmacı akınıVatanını, eşini, dostunu, ailesini iradesi dışında korku ile ya da ekonomik nedenlerle terketmek etmek zorunda kalan, "sığınmacı" olarak bulundukları ülkede de zor şartlarda yaşam mücadelesi veren insanların "mülteci" olabilmeleri oldukça uzun ve zor bir süreci gerektiriyor.Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Van Ofisi Sorumlusu Marco Toscano, konuya ilişkin soruları yanıtlarken, hiç kimsenin ülkesini iradesi dışında terketmek istemeyeceğini dile getirerek, "Mültecilik, çok acı bir olay" dedi. Toscano, ofisin 1996 yıldan beri faaliyetini sürdürdüğünü, geçen yıldan beri de daha doğru hizmet vermek amacıyla personel sayısının artırıldığını belirterek, buna rağmen sınır şehirleri olan Van, Ağrı ve Hakkari'de yardım verilen dosya yükündeki artışın devam ettiğini söyledi.

Bekleme süresiToscano, ofise bu yılın 8 ayında bin 11 "sığınmacı"nın başvuruda bulunduğunu, 447 mültecinin kabul edildiğini belirterek, mültecilerin 3. ülkeye gönderilinceye, sığınmacıların ise dosyaları rededilinceye kadar ilgi alanlarında olduğunu kaydetti. Türkiye'nin, Kanada'dan sonra mülteci talebini en fazla kabul eden ikinci ülke olduğuna dikkat çeken Toscano, şu bilgiyi verdi: "Geçen yıl ilk başvuruların yüzde 38'i kabul edildi. Bu yılın 8 ayında ise sığınmacıların yüzde 48'i ilk değerlendirme sonucu kabul edildi. Red edilenler için otomatik olarak işleyen temyiz süresinde ise yüzde 14 kabul oldu. Geçen yıl sığınmacı olarak başvuranların yüzde 47'si, bu yılın 8 ayında ise yüzde 60'ı mülteci kabul edildi."Toscano, sığınma talebinde bulunacak insanların durumunun yasallaşması için Türkiye sınırlarına girdikten en geç 10 gün içinde Türk makamlarına başvurması gerektiğini belirterek, "Böylece illegal yolla Türkiye'ye giren ve sığınma talebinde bulunan bu insanlara, (geçici koruma) sağlanmış oluyor. Kayıt yaptırmayanlar ise yakalandıklarında geri gönderiliyorlar" dedi. Statü belirlenmesinde hükümetle işbirliği içinde çalıştıklarını vurgulayan Toscano, sığınmacının ilk başvurudan 2 ay sonrası için ilk görüşmeye çağrıldığını anlattı. "Mülteci" kabul edilenlerin 3. ülkelere gönderilmesi süresinin ortalama 7 ay sürdüğünü bildiren Toscano, Türkiye'den ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve İskandinav ülkelerinin mülteci aldığına işaret etti. Bazı siyasi ve sosyal gelişmelerden mağdur olmuş, yardıma ihtiyaç duyan kişiye "Mülteci", ülkesini terkederek mülteci olduğu iddiasıyla bir başka ülkeye sığınan, ancak henüz mülteci olup olmadığı hakkında yetkili ulusal otoriteler ve BMMYK tarafından karar verilmemiş kişiye ise "sığınmacı" deniyor.
ÖNCEKİ HABER

Polis hayat kararttı

SONRAKİ HABER

Kültürlerin köprüleri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...