14 Eylül 2001 21:00

Manşetler savaşı kükrerken

Her gün New York izlenimlerini yazan Flanders'ın internet aracıylığıyla aktardıkları, savaş çığırtkanlığının gizlediği gerçeklere işaret ediyor. Ve ABD'li politikacıların ikiyüzlü söylemlerine.

Paylaş
Manşetler savaşı kükrerkenLaura Flanders

Saat 22.35 Çarşamba Az önce, dışardan gelenlerle konuştum; buradan normalde metro ile 15 dakika uzaklıkta olan Yukarı Batı Kesimi'nden gelen bir çiftle. Canal Caddesi'ne durumu görmek için geldiklerini söylediler, çünkü "Yukarıda her şey çok normal görünüyor" dediler. Gerçeği görmek istiyorlardı. Burada, Dünya Ticaret Merkezi'nden yarım mil uzaklıktaki Canal Caddesi'nde görecek çok şey var. En belirgini, bugün öğleden sonra rüzgârın kuzey doğuya doğru esmesiyle birlikte, çevre açısından endişe uyandıran toz ve duman. Saat ikide, gökyüzü sarı, kahverengi, turuncu bir dumana kesti ve keskin bir yanmış plastik kokusu ciğerlerimize işledi. Bu, dün Brooklyn'i vuran duman. Manhattanlılar asıl darbeyi bugün aldı. New Yorklular son iki gündür çok şey öğrendi. Kurtarma çalışanları, Seattle protestocularından örnek aldılar. Kendilerine bir şey olması halinde tanınmalara için "JOSH 201 555-3232" gibi, isimlerini ve telefon numaralarını kırmızı markör kalemlerle kollarına yazıyorlar. Caddede denetim noktalarının ve silahlı askerlerin hafif kokusunu duyuyoruz. Bazılarımız market raflarının ne kadar da boş olabileceğini görüyor. SoHo'da zengin New Yorklular, Belgrad'da toplanan ninelerle aynı gülümseme ve inatçı iyimserlikle ekmek ve süt arıyorlar. Bazılarımız Ruandalı mültecilerin bildiklerini öğrendi, son umudunu bir kağıt parçasına iğlemeyi: "BU KİŞİYİ GÖRDÜNÜZ MÜ?" Greenwich Village, elektrik direklerine asılmış "kayıp" ilanlarıyla dolu. Ruandalıların yaptığı gibi Village'lıler de resimdeki yüzü görmek için direklere yaklaşıyor. Bir bomba korkusu daha yaşandı. Yeniden çarpışma sesi duyacak mıyız? Havadaki bu şey nedir, yoksa bu seyreltilmiş uranyum kokusu mu? (Bazı ticari uçaklar, kimyasal silah olarak kullanılan seyreltilmiş uranyumu kanat uçlarında safra olarak kullanıyor.) Bu bizim için 24 saatlik bir kaygı. Iraklı aileler için 10 yıllık. Burada çok şey öğreniyoruz. Bunların çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Maalesef bunların çoğunu televizyondan öğrenemiyoruz. Ulusun liderleri, öğrenmekten çok savaş açmakla ilgileniyor. Neler mi öğrenemiyoruz? Bekleyin, devamı yarın.

Saat 01:05 PerşembeManşetler savaşı kükrüyor. George W. Bush, birkaç saat önce, "Bu savaş, zaman ve kararlılık gerektiriyor, ancak hiç şüphe yok ki kazanacağız" dedi. O esnada, sadık muhalif Demokrat Senator Joseph Lieberman çınlamıştı bile: "Bize karşı bir savaş fiili işlendi. Bu, suçtan daha fazla bir şey. Kesinlikle en azından savaş suçu. Kongreninin terörizme karşı etkili bir savaş ilan edeceğini düşünüyorum." ABC'nin Good Morning America programında Dışişleri Bakanı Colin Powell ''Amerikan halkı, bunun bir savaş ilanı olduğu konusunda net. Böyle düşünüyorlar" dedi. Kendisinin de böyle düşünüp düşünmediği sorulduğunda "Evet" yanıtını verdi. Bence böyle değil. Manhattan'da bir savaş durumunda değil, yas durumundayız. Ve tüm ülkenin de derhal bize katılması iyi bir fikir. Dünya Ticaret Kuleleri'nin bulunduğu yere "çukur" diyorlar. Biz yakınımızdaki denetim noktaları arasında dolaşırken Ulusal Muhafızlar'dan Maldonado, kent merkezinde oturanlara "Çok fazla yaklaşmayın. 1400 muhafız orada" dedi. İtfaiye'nin yakınındaki Lafayette Caddesin'de bayraklar yarıya inmiş. Kulelere ilk giden yerel ekipen altı kişi kayıp. İstasyon kapısında bir öbek tozlu mont ve lastik çizme var. Washingtonlu politikacıların savaştan söz etmesi, kimilerinin sinirlerini çıkarmak, intikam almak ve daha fazla masum sivili öldürmek için yürüyüşler yapmasına neden oluyor. Yapacağımız bu mu? Biz de onları mı öldüreceğiz? İntikam konuşmaları, bir nefret hasatı başlatıyor. İran kökenli Amerikalı bir arkadaşım, dün Los Angeles'taki Müslüman cemaati gönüllülerinin birinden e-posta almış. "Bu nefret mektupları, babamın Los Angeles'taki camisine son birkaç saat içinde geldi" diyor. Mektupların bazı kısımları şöyle: "Kazıkta yanmadan önce Ortadoğu'ya dönün. Bizim toplumumuza gelip, pisliğinizi getirip kim olduğunuzu sanıyorsunuz siz? Los Angeles'ta Müslümanlar ve onların nefreti istenmiyor." "Pislik insanlarınızı ülkemize getirdiğiniz için, ardından insanlarımıza zarar veren şeytani, medeniyetsiz yöntemlerinizi getirdiğiniz için hepinizi ... Tetikte olun çünkü kim olduğunuzu, nerede oturduğunuzu biliyoruz ve yaşamını yitiren Amerikalıların bedelini ödeyeceksiniz." "Muslümanları ... Sizi ... Bunu yaptığınız için öleceksiniz" "Pislik Ortadoğu halkı, ölmeniz, yaptığınızın bedelini ödemeniz gerekiyor." Şimdi ölüm ve öfke hakkında düşünme zamanı. Bir an önce düşünüp durdurma zamanı. "Teröristlerin"in koşulların yarattığı insanlar olduğunu, doğuştan ölmeyi ya da kendilerini öldürmeyi arzulayan insanlar olmadıklarını söylersek biz de mi kazıklarda yanacağız? Ve bu insanlardan birçoğu da gerekçeleri olduğunu düşünüyor. Siyasi ya da dini. Biz de, aramızdaki göçmenler de bu inancın kaynağının üzerinde düşünmek gerektiğini söylediğimizde sürgüne mi gönderileceğiz? ABD'nin büyük kentleri bombalamasından söz ettiğimizde biz de "teröristleri" ya da "terörist fikirleri" koruma riski ile karşı karışa mıyız: Hiroşima, Hanoi, Trablusgarp, Beyrut, Panama, Bağdat, Hartum, Belgrad? Merak ediyorum. New York'ta tozu solurken ve bloke edilmiş caddelerde toplanıp olanları izlerken hiç nefret duymadım. Henüz değil.

Saat 12:00 PerşembeManhattan'da çok şey öğreniyoruz. Zehirli bir alanda yaşamanın nasıl bir şey olduğunu örneğin.Astımlılar gibi ağır ağır nefes alıyoruz. Öğrendiğimiz şey, bir savaş fiili ile bir terör fiili arasındaki fark. Bir devlet adamı ve bir terörist arasındaki fark değil.Politikacılar ve bilge kişiler, savaş durumunda gibi olduğumuzu, savaşa girmemiz gerektiğini söylüyorlar. Birkaç dakika önce, George W. Bush, "Bu yeni tür bir savaş" diye ilan etti, "21. yüzyılın ilk savaşı." Ancak hiçbir ülke, ABD'ye savaş ilan etmedi. Dört ticari uçağımızın kaçırılması, bir terör fiilidir, savaş fiili değil. Bir suçtur, savaş suçu değil. Savaş, devletler tarafından başka ülkelere karşı özel olarak (kâğıt üzerinde) onların silahlı kuvvetlerine karşı yürütülür. Manyak korsanlar, sayıları onlarca olsa bile, hiçbir ülkenin halklarını temsil edemez.Savaşların uluslararası protokollere göre ilan edildiği varsayılır. Bu şekilde terörist eylemlerden ayrılırlar. ABD, Cenevre Konvansiyonu dahil tüm uluslararası yasaları görmezden gelmeyi alışkanlık haline getirdi. Onyıllardır, kibirli ABD yönetimleri, sivil halkı aç bırakıyor, kurşunluyor ve zehirliyor (Kamboçya, El Salvador, Kolombiya, Küba, Irak, Yugoslavya). Düşmanlarının savaş suçlarıyla suçlamakta çevikler, ama ABD'yi dinleyecek tüm dürüst uluslararası mahkemelere karşı ayak diriyorlar. Bu savaş ile terörizmin benzer olduğu anlamına gelmez. Masum bir sivile karşı şiddet uygulamak suçtur; bir topluluğa karşı bunu yapmak ise terörizm.Hukukla yönetilen ülkeler, suçları araştırır, suçluları yakalar, mahkemeye çıkarır suçlulara ve teröristlere ceza verir. Suç işlediği iddia edillen bir kişi ya da kişilerle aynı ırkı paylaştıkları için bir halka ya da ülkeye saldırmaz. Unuttuysak hatırlayalım, kolektif ceza, uluslararası hukukun çiğnenmesidir.
ÖNCEKİ HABER

Timsah gözyaşları

SONRAKİ HABER

Avrupa'dan ilk itirazlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...