06 Eylül 2001 21:00

Çözümsüzlük sürüyor

Sincan F Tipi Cezaevi'nde sürdürülen ölüm oruçlarında sağlık durumu kötüleşenler, Ankara ve Numune hastanelerine kaldırıldılar.

Paylaş
Çözümsüzlük sürüyorSincan F Tipi Cezaevi'nde sürdürülen ölüm oruçlarında 4'üncü ve 5'inci ekipte yer alan tutuklulardan sağlık durumu kötüleşenler, Ankara ve Numune hastanelerine kaldırıldılar. 320'li günlere girilen ölüm oruçlarında, sakatlanan onlarca tutuklu "Cezaevinde kalması kati hayati tehlike barındırdığı" için tahliye olurken, ölüm orucundaki son ekiplerin de hastanelere kaldırılması, adım adım ölüm ve sakatlıklara tanıklık edilmesine neden olan bu filmin başa sarıldığını gösteriyor.Gazetemize değerlendirmelerde bulunan kitle örgütleri temsilcileri, diyaloğa yanaşmayan Adalet Bakanlığı'nın yeni ölümlere ve sakatlıklara neden olan tutumuna tepki göstererek, ölüm oruçlarındaki yeni ekiplerde yer alan tutukluların da adım adım ölüme ve sakatlığa yaklaşacak olmasına dikkat çektiler.

Hekimler uyarmıştıAnkara Tabip Odası (ATO) Başkanı Ümit Erkol, "Bu sürecin başından beri sorunun çözümünün tıbbi olmadığını söylemiştik. Sorunla doğrudan olmayan yol ve yöntemleri öne sürüyorlar" dedi. Erkol, hastanelerden tahliyelerin, ölüm oruçlarının bitirilmesinde çözüm gibi sunulduğunu belirterek, sakatlanan onlarca tutuklunun kaderiyle baş başa bırakıldığını anlattı. Hekimlerin bu süreçte üzerine düşen görevi yapacağını ifade eden Erkol, "Adalet Bakanlığı artık bu süreci bitirmelidir, sorunu çözmelidir. Yeni ölümler ve sakatlıklar yaşanmasına izin vermemelidir" görüşünü dile getirdi.

Bakanlığa çağrıİHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül de insan hakları savunucularının ölüm oruçlarının başladığı günden itiraben diyalog çağrısında bulunduğunu hatırlatarak, "Yeni ölümler ve yeni sakatlıklar kamuoyu vicdanında kanayan yara olmayı sürdürecektir" uyarısında bulundu.Hastanelere kaldırılan tutukluların yakınları ise "Onlarca ana, baba evlatlarının adım adım ölmesini izlediler. Adalet Bakanı sesini çıkarmadı. Onlarcası sakatlanarak tahliye oldu. Gözümüzün önünde yirmi yaşındaki gençler çocuklaştı. Şimdi tekrar tekrar, aynı şeyleri yaşamak istemiyoruz" dediler. Sağlık durumları bozulduğu için hastanelere kaldırılan tutukluların isimleri şöyle:
Numune Hastanesi: Hakkı Şeker, Hakkı Alpan, Mahmut Öztürkmen, Nihat Dönmez, Ercan Uçuk.
Ankara Hastanesi: Zeynel Karabulut, Hasan Çoban, Mesut Deniz. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Zehir zemberek suçlamalarDSP Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt, hazırladığı broşürle, Genel Başkanı Bülent Ecevit ve DSP'yi eleştiri yağmuruna tuttu. DSP'nin benimsediği neoliberal politikalarla sağ partilerden daha da sağcılaştığını, sosyal politikalardan uzaklaştığını, hiçbir konuda başarılı olamadığını belirten Pişkinsüt, geçmişte 24 Ocak kararlarını eleştiren Ecevit'in çok daha ağır ekonomik uygulamalara imza attığını dile getirdi.Pişkinsüt, 14 sayfalık broşürde, "Genel Başkanım" diye hitap ettiği Başbakan Bülent Ecevit'e ve DSP'ye ağır suçlamalarda bulundu. Ecevit'in, "Karaoğlan" olarak adlandırıldığı dönemi hatırlatan Pişkinsüt, DSP'nin iktidar olmasıyla yanlış politikalarının açığa çıktığını, geçmişindeki ilke ve programıyla çeliştiğini açıkladı.Bu durumun, "koalisyonun zorluklarıyla" ve "dünyanın ve ülkemizin bir değişim yaşadığı, bu değişimi algılamamız gerektiği" söylemiyle açıklanmaya çalışılmasına da tepki gösteren Pişkinsüt, hükümetteki DSP'yi şu sözlerle tarif etti: "19. yüzyıl liberalizminin günümüzdeki biçimi olan neoliberalizmi 'değişim' adına benimsemekte, sosyal politikalardan uzaklaşmakta, sosyal ve bölgesel dengesizliklerin giderilmesi gereğini sorun olarak görmemekte, piyasayı tek düzenleyici güç olarak görmekte, yine sosyal bir partinin ihmal edemeyeceği işsizlik ve istihdam sorunlarını görmezden gelmekte, hatta bunlara yeni sorunlar ekleyebilecek olan kırsal kalkınma anlayışından (Şeker Yasası, Tütün Yasası gibi) hızla uzaklaşmaktadır."

Ekonomi IMF ve DB'ye teslimPişkinsüt, hükümetin ekonomi politikalarına yönelik eleştirilerinde, 4 yıllık iktidarlarında kısa aralıklarla iki krizin yaşandığını ve 1999-2001 yılları arasında ekonomik büyümenin eksili değerlere düştüğünü ifade ederek, böyle bir yönetimin hiç kimse tarafından "başarılı" bulunamayacağını vurguladı. Pişkinsüt, 1980'de 24 Ocak Kararları'nın açıklanmasından iki gün sonra Ecevit'in, "Bu kararlar ancak baskı ile uygulanabilir" sözleriyle haklı bir tepki gösterdiğini, nitekim 12 Eylül darbesinin bu öngörüyü haklı çıkardığını anımsattı. Bugün ise Ecevit'in tam tersi uygulamalara imza atarak, çok daha ağır ekonomik sorunlara yol açtığını belirten Pişkinsüt, Ecevit'i bilim insanlarının görüşlerini dikkate almamakla ve iktidarını dar bir kadro ile sürdürmekle de suçladı. Broşüründe, IMF ve Dünya Bankası'nın ekonomi yönetimini Kemal Derviş aracılığıyla eline aldığı tespitine yer veren Pişkinsüt; çalışanların, emeklilerin, çiftçilerin, esnafın, gerçek sanayicinin muhalif olduğu ekonomik programın, IMF ve Dünya Bankası önerileri doğrultusunda hazırlandığını dile getirdi. Doğu ve Güneydoğu sorunu konusunda hiçbir ekonomik önlemin alınmadığını vurgulayan Pişkinsüt, "DSP'nin bölgeye yönelik toplumun anlayıp destekleyebileceği somut hiçbir programı bulunmamaktadır ve bu tutumu ile sağ partilerin bile gerisine düşmüştür" ifadelerini kullandı. DSP'nin iktidar olduğu dönemde sağlık, eğitim ve sosyal güvenliğin "hak" olmaktan çıkarılıp "ihtiyaç" olarak tanımlandığını ve sosyal devlet anlayışının içinin boşaltıldığını açıklayan Pişkinsüt, broşüründe şunları söyledi: "Bizim iktidarımızda paran kadar sağlık, paran kadar eğitim, paran kadar sosyal güvenlik ve paran kadar konut anlayışının yaygınlık kazanması son derece üzücüdür." Çiftçinin birikimleri ile meydana gelmiş, Çukobirlik, TARİŞ, Fiskobirlik, Antbirlik gibi birliklerin çiftçiye devri ve kooperatif hareketinin desteklenmesi ile ilgili en küçük adımın bile söz konusu olmadığını kaydeden Pişkinsüt, önerilerini ise şöyle sıraladı: "DSP, toplumsal dayanışma örgütlerinin (kooperatifler) devlet eliyle baltalanmasına, yerli-yabancı firmaların bu alanlarda egemen olmasının teşvik edilmesine, üstelik üretim kaygısı da duyulmadan bunun yapılmasına ve böylece ithalatın özendirilmesine karşı politikalar geliştirmelidir."

Adalet Bakanı'nın icraatıPişkinsüt, partisinin Adalet Bakanlığı'ndaki icraatına sert eleştiriler yöneltti. TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olarak yürüttüğü çalışmaların diğer partiler, kamuoyu ve medya tarafından desteklendiğini, buna rağmen partisi tarafından komisyon başkanlığından alındığını anlatan Pişkinsüt, hâlâ bu davranışın sebebinin açıklanmadığını da sözlerine ekledi. Adalet hizmetlerinin başarısız olduğunu, yargıya siyasi müdahalelerin bulunduğunu, özellikle yolsuzluklar konusunda yaşanan bu durumun halkın tepkisini çektiğine değinen Pişkinsüt, af konusunda yaşananların da yargıya güveni sarstığını, cezaevleri konusunda ise Adalet Bakanı'nın birbiriyle çelişkili demeçler verdiğini hatırlattı. Adalet Bakanı'nın bu konuda verdiği sözleri tutmadığını da dile getiren Pişkinsüt, kendisi hakkında İnsan Hakları Komisyonu Başkanı iken yürüttüğü çalışmalar nedeniyle hazırlanan fezlekenin zamanlamasını da "kurnazca kurgulanmış" olarak niteledi.

Ulusallık ve demokratlıkDSP'nin yalnız hükümette değil, parlamento ve parti çalışmalarında da başarısız olduğunun altını çizen Pişkinsüt, "Çıkarılan yasaların çoğu ulusal egemenliğimizi de tartışmalı hale getirecek biçimde sizin 'devrim niteliğinde' olarak tanımladığınız, ama dış isteklere bağlı yasalardır" dedi.Pişkinsüt, parti örgütünün zaaflarından söz ederken kurulların çalışmamasına değinerek; il, ilçe ve belde yönetimlerinin adeta kıyım maddesi olarak ifade edilebilecek tüzüğün 49. maddesine bağlı olarak sürekli değiştirilmesine vurgu yaptı. Parti üst yönetiminin milletvekilleri ve örgüt ile ilişkisini tümüyle kestiğini hatırlan Pişkinsüt, "Parlamento grubunda ve örgütte özgür, demokrat partililer yerine, 'parti kültürü' adı altında körü körüne itaat ve boyun eğenler tercih edilmektedir" dedi.
ÖNCEKİ HABER

Garih cinayeti çelişkiler yumağı

SONRAKİ HABER

CIA'e Hollywood yardımı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa