5 Eylül 2001 21:00
DB tarım zararlısı
GÜNÜN YAZILARI
DB tarım zararlısı
Sinan Araman - Gökhan İmrek
Ekonomik krizi yapısal dönüşümleri hızla yerine getirmenin bir fırsatı olarak değerlendiren hükümet, IMF'ye verdiği taahhütleri bir bir yerine getiriyor. Yeniden yapılandırılan sektörlerden biri ise tarım. Tarıma yönelik destekleme politikalarından vazgeçilmesi, Doğrudan Gelir Desteği uygulaması, Tekel Yasası, Şeker Yasası gibi tarıma indirilen ağır darbelerden sonra, ortaya atılan Alternatif Ürün Projesi ile tarım ortadan kaldırılıyor. Tarıma yönelik Dünya Bankası kredileri sonucunda hayata geçirilen projeler, önemli tarımsal ürünlerde sürekli bir gerilimeye doğru sürüklenmeye neden olurken, '1960'larda başyayan bu sürecin sonuna doğru yaklaşılıyor; Türkiye tarımı ve ekonomisi uçurumun kenarına, üreticiler ise iflasın eşiğine!
Türkiyede yaşanan tarımsal süreç, tarımsal ürünler ve ilaçlar ve de tarım politikaları üzerine TMMOB Ziraat Mühendisleri Odsası eski başkanlarından Ziraat Yüksek Mühendisi Güven Burma ile görüştük.
Artık dışa bağımlıyız "2001 yıl itibari ile bir tarım ülkesi olan Türkiye'de tarım büyük ölçüde bitmiştir" diyen Burma, tarımda kendi kendine yeten dünyanın sayılı ülkelerinden biri olarak Türkiye'nin bugün, buğday, pamuk, mısır, yağ, hayvansal ürünler açısından tamamen dışa bağımlı, yani "ithal etmezse karnını doyuramaz" hale getirildiğini söylüyor. Bugün Türkiye nufusunun yüzde 45'inin köylü olduğunu, yüzde 30'unun da köylüden mal alan veya ona satan kesimden oluştuğunu belirten Burma, köylü kesiminin büyük bir üretici ve tüketici kesim olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye'de sanayi, ticaret ve hizmetin tarıma önemli ölçüde bağlı olduğununa vurgu yapan Burma, yaşanan ekonomik krizin en büyük neden olarak tarımsal üretime vurulan darbeyi gösteriyor.
Tarım politikası yok Türkiye'de 1980'li yıllara kadar gelmiş geçmiş hükümetlerin hiçbirinin köklü bir tarım politikası olmadığını, ilke olarak seçim zamanlarında yüksek taban fiyat, peşin alım, sübvansiyon, bol kredi, borç erteleme, iktidardaki bütün siyasi partilerin uyguladığı bir sistem olarak benimsendiğini belirten Burma, bu süreç boyunca zaman zaman iklim şartları dolayısı ile bir takım sıkıntılar yaşansa da genel olarak üretimin, tarz ve miktar olarak yeterli, hatta en yüksek ihraç kalemlerini oluşturduğunu ifade ediyor. 1965 yılından sonra gerek Çukurova, gerek Ege bölgesindeki tarımsal üretim tarz verimlilik üzerine yoğun çalışmalar başlatılarak yeni tarımsal üniteler oluşturulduğunu dile getiren Burma, bu süreçten sonra dayatılan Dünya Bankası uygulamaları ile tarımsal üretimin gerilimeye başladığına, bugün ortaya atılan Alternatif Ürün Projesi'nin temellerinin o günden atıldığına dikkat çekiyor
Alternatif ürün DB projelerinin tarımı daha da geriye götürdüğünü ve tarım üreticisini bitirdiğini söylüyen Burma, DB'nin Türkiye'de uyguladığı ilk projeler ve projelerin sonuçları hakkında örnekler vererek, bu sürecin 1980 sonrası hızlandığını vurguluyor. "Tütün yerine neyi eksem, fındık yerine neyi diksem, koyun yerine devkuşunu beslesem" gibi düşüncelirin boş ve anlamsız olduğunu "Aynı kurum ve kuruluşlar kıyıda, köşede kalmış son tarımsal çırpınışaları da bitirmeye çalışıyor" diyerek ifade ediyor. "Aktörleri Avrupa Birliği, DB ve IMF olan bu oyunun eski adı emperyalizm yeni adı ise küreselleşme" diyerek konuşmasının sürdüren Burma, bu güçlerin şeker pancarının, çayı, fındığı, pamuğu, narenciyeyi kaldırıp, yerine ikame ürünleri dayattıklarını belirtirek,verilen kredilerle dayatılan projelerin Türkiye tarımın yok etmeye yönelik olduğunu bir kez daha yineliyor. Alternatif Ürün Projesi'nin tarımda uygulanan dışa bağımlı politikaların bir sonucu olarak gündeme geldiğine işaret eden Burma, "Tarımsal ürününün yetişmesinde iki temel faktör olan toprak ve iklimi değiştirme şansınız yok. Bitki desenini bu faktörler tayin eder. Her ürünün yetiştiği doğal koşullar ve toprak yapısı var. Adana'nın pamuğunu alıpta Kars Ovası'nda yetiştiremezsiniz. Narenciyeyi alıp ta Orta Anadolu'da yetiştiremezsiniz. Bunun dışındaki zorlamarlar uzun zamana bağlı bilimsel araştırmalar ister ki bizim buna şu anda gücümüz yok. İkame deyip de zorlama ile yetiştirmeye kalktığınız bitki sizi ve toprağınız bitirir" diyor.
'Toprağı tekellere' Avrupa'da organik tarımın geliştirildiğini, Türkiye'de ise bağımlı politiklar nedeni ile tarım teknolojisinin ilerlemeyediğini işaret eden Burma, tarımda kendi kendine yetebilen Türkiye'nin süreç içinde ürün fazlasının ihraç edildiği bir emperyalistlerin pazarı haline getirlidiğini vurguluyor. "Dünyada her türlü tarım ürünü bol, kaliteli ve bizden daha ucuz. O halde Türkiye'nin tarımsal üretim yapmasına gerek yok" diyen aklı evvel ekonimistlere seslenen Burma, "Bu yıl bütün tarımsal ürün açıklarına bir de buğday eklendi. İthal edince bakalım bedelini neyle ödettirecekler" diye soruyor. Krizin yaşanmasında tarımın bitirilmişliğinin payı olduğuna vurgu yapan Burma, kriz sonrası bunun kabul edilerek tarımın ve tarım üreticisinin sorunlarının çözülmesi şeklinde karalar alınması gerektiğini ama yapılanların bunun tam tersi yönde olduğunu vurguluyor. Uygulanan tarımsal politimaların çiftçiyi toprağına küstürdüğünü, toprağın nimet olarak değil, külfet olarak görüldüğünü söyleyen Burma "Bunun sonunda da küskün toprağı ve tarımı holdinglere, tekellere, yabancı sermayeye peşkeş çekmek gibi bir tezgaha düştük gibime geliyor" diyor.
Artık dışa bağımlıyız "2001 yıl itibari ile bir tarım ülkesi olan Türkiye'de tarım büyük ölçüde bitmiştir" diyen Burma, tarımda kendi kendine yeten dünyanın sayılı ülkelerinden biri olarak Türkiye'nin bugün, buğday, pamuk, mısır, yağ, hayvansal ürünler açısından tamamen dışa bağımlı, yani "ithal etmezse karnını doyuramaz" hale getirildiğini söylüyor. Bugün Türkiye nufusunun yüzde 45'inin köylü olduğunu, yüzde 30'unun da köylüden mal alan veya ona satan kesimden oluştuğunu belirten Burma, köylü kesiminin büyük bir üretici ve tüketici kesim olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye'de sanayi, ticaret ve hizmetin tarıma önemli ölçüde bağlı olduğununa vurgu yapan Burma, yaşanan ekonomik krizin en büyük neden olarak tarımsal üretime vurulan darbeyi gösteriyor.
Tarım politikası yok Türkiye'de 1980'li yıllara kadar gelmiş geçmiş hükümetlerin hiçbirinin köklü bir tarım politikası olmadığını, ilke olarak seçim zamanlarında yüksek taban fiyat, peşin alım, sübvansiyon, bol kredi, borç erteleme, iktidardaki bütün siyasi partilerin uyguladığı bir sistem olarak benimsendiğini belirten Burma, bu süreç boyunca zaman zaman iklim şartları dolayısı ile bir takım sıkıntılar yaşansa da genel olarak üretimin, tarz ve miktar olarak yeterli, hatta en yüksek ihraç kalemlerini oluşturduğunu ifade ediyor. 1965 yılından sonra gerek Çukurova, gerek Ege bölgesindeki tarımsal üretim tarz verimlilik üzerine yoğun çalışmalar başlatılarak yeni tarımsal üniteler oluşturulduğunu dile getiren Burma, bu süreçten sonra dayatılan Dünya Bankası uygulamaları ile tarımsal üretimin gerilimeye başladığına, bugün ortaya atılan Alternatif Ürün Projesi'nin temellerinin o günden atıldığına dikkat çekiyor
Alternatif ürün DB projelerinin tarımı daha da geriye götürdüğünü ve tarım üreticisini bitirdiğini söylüyen Burma, DB'nin Türkiye'de uyguladığı ilk projeler ve projelerin sonuçları hakkında örnekler vererek, bu sürecin 1980 sonrası hızlandığını vurguluyor. "Tütün yerine neyi eksem, fındık yerine neyi diksem, koyun yerine devkuşunu beslesem" gibi düşüncelirin boş ve anlamsız olduğunu "Aynı kurum ve kuruluşlar kıyıda, köşede kalmış son tarımsal çırpınışaları da bitirmeye çalışıyor" diyerek ifade ediyor. "Aktörleri Avrupa Birliği, DB ve IMF olan bu oyunun eski adı emperyalizm yeni adı ise küreselleşme" diyerek konuşmasının sürdüren Burma, bu güçlerin şeker pancarının, çayı, fındığı, pamuğu, narenciyeyi kaldırıp, yerine ikame ürünleri dayattıklarını belirtirek,verilen kredilerle dayatılan projelerin Türkiye tarımın yok etmeye yönelik olduğunu bir kez daha yineliyor. Alternatif Ürün Projesi'nin tarımda uygulanan dışa bağımlı politikaların bir sonucu olarak gündeme geldiğine işaret eden Burma, "Tarımsal ürününün yetişmesinde iki temel faktör olan toprak ve iklimi değiştirme şansınız yok. Bitki desenini bu faktörler tayin eder. Her ürünün yetiştiği doğal koşullar ve toprak yapısı var. Adana'nın pamuğunu alıpta Kars Ovası'nda yetiştiremezsiniz. Narenciyeyi alıp ta Orta Anadolu'da yetiştiremezsiniz. Bunun dışındaki zorlamarlar uzun zamana bağlı bilimsel araştırmalar ister ki bizim buna şu anda gücümüz yok. İkame deyip de zorlama ile yetiştirmeye kalktığınız bitki sizi ve toprağınız bitirir" diyor.
'Toprağı tekellere' Avrupa'da organik tarımın geliştirildiğini, Türkiye'de ise bağımlı politiklar nedeni ile tarım teknolojisinin ilerlemeyediğini işaret eden Burma, tarımda kendi kendine yetebilen Türkiye'nin süreç içinde ürün fazlasının ihraç edildiği bir emperyalistlerin pazarı haline getirlidiğini vurguluyor. "Dünyada her türlü tarım ürünü bol, kaliteli ve bizden daha ucuz. O halde Türkiye'nin tarımsal üretim yapmasına gerek yok" diyen aklı evvel ekonimistlere seslenen Burma, "Bu yıl bütün tarımsal ürün açıklarına bir de buğday eklendi. İthal edince bakalım bedelini neyle ödettirecekler" diye soruyor. Krizin yaşanmasında tarımın bitirilmişliğinin payı olduğuna vurgu yapan Burma, kriz sonrası bunun kabul edilerek tarımın ve tarım üreticisinin sorunlarının çözülmesi şeklinde karalar alınması gerektiğini ama yapılanların bunun tam tersi yönde olduğunu vurguluyor. Uygulanan tarımsal politimaların çiftçiyi toprağına küstürdüğünü, toprağın nimet olarak değil, külfet olarak görüldüğünü söyleyen Burma "Bunun sonunda da küskün toprağı ve tarımı holdinglere, tekellere, yabancı sermayeye peşkeş çekmek gibi bir tezgaha düştük gibime geliyor" diyor.
Evrensel'i Takip Et