30 Ağustos 2001 21:00

'Etnik üstü az modern'

Aşk ve doğa üstüne söylenmiş halk türkülerinin çokça yer aldığı Karadeniz ve Laz müziğinde, iş türkülerinin yanı sıra, toplumsal sorunları da yansıtan eserlerin de olduğunu belirtiyor Kazım Koyuncu.

Paylaş
'Etnik üstü az modern'Sinan GündoğarGrup Dinmeyen'le başladığı müzik yaşantısını daha sonra Zuğaşi Berepe ile sürdüren Kazım Koyuncu, "Viya" adlı yeni bir albüm çıkardı. Albüm, geleneksel Laz şarkılarının yanı sıra iki tane de Türkçe eseri içeriyor. Koyuncu ile albümün oluşum süreci, albümün içeriği, düzenlemeleri ve son dönemlerde furya haline gelen Karadeniz pop konularında görüştük.Bu albümün gerçekleşme süreci hakkında biraz bilgi verir misiniz?'99'da Zuğaşi Berepe dağıldıktan sonra, tamamen Türkçe şarkılardan oluşan "pop-rock" saundunda eserlerin yer aldığı bir solo albüm projem ortaya çıktı. "Salkım Söğüt"te üç Lazca şarkıyı yorumladıktan sonra Metropol Müzik'le ortaya çıkan dostane ilişkiler solo albüm projemin biraz değişmesine yol açtı ve Lazca solo albüm şekline döndü. Bu albümün hazırlayıcısı olan diğer bir etmen de, Zuğaşi Berepe döneminde, rock saundundan uzak, otantik sayılabilecek, modern düzenlemelerin az olduğu bir Lazca albüm hazırlama düşüncemizin var olmasıydı. Grup dağılınca bunu yapamamıştık. Yeni solo albüm projesi, önceki düşünceyle yan yana gelince de, albümün gerçekleşmesi kaçınılmaz oldu. Konulardaki geniş yelpazeyi bilinçli olarak mı seçtiniz, yoksa hoşunuza giden şarkıların bir araya gelmesiyle mi oluştu, repertuvar?Karadeniz ve Laz müziğini birbirinden ayrı tutmak gerekiyor, ama ortaklaşılan bazı noktalar var. Her ikisinde de içerik açısından doğa ve aşk üzerine kurulan eser sayısı çok fazla. Toplumsal sorunlara değinen bir Laz halk şarkısına ilk defa rastladım. Ama, buna benzer birçok eserin olması gerekiyor. Bence bunda bizim eksikliğimiz var, biz ortaya çıkaramadık. Anadolu'da yaşayan bütün halklar, bütün insanlar gibi Lazlar da çok zorlu süreçlerden geçtiler. Zaten bu şarkı, yokluğu, kıtlığı anlatan bir dönemin şarkısı. Sözler yer yer değişebiliyor. Başka yerlerde de bu melodi kullanılmış. Fakat benim elime geçen kayıtta bu sözler vardı ve çok da güzel oturuyordu. Şarkı sanki yüzyıllardan beri varmış gibi duruyor, ancak şarkıdaki "kaymakam" ifadesi, en azından sözlerin yeni dönemin ürünü olduğunu gösteriyor. İlgi çekici diğer bir tema da, Xelimişi Xasani'nin Sarp kapısıyla, ikiye bölünen Sarp köyünü anlattığı "Sarpi Moleni-Sarp'ın Ötesi" şarkısında karşımıza çıkıyor. Bir tarafı Hopa'da bir tarafı da Batum'da kalan Sarp köyünü işleyen şarkıda, hem özlemler hem de, öteki tarafta Laz kızına duyulan aşk ifade ediliyor. Ayrıca iş türküleri var, albümde. Albümün düzenlemelerinde, ne tam anlamıyla geleneksel bir yapı söz konusu, ne de önceki grup çalışmalarınızdaki "rock" saundu kalıpları hissediliyor? Arada kalmış bir düzenleme söz konusu. Albümü düzenlemeler açısından değerlendirir misiniz?Albümün düzenlemeleriyle ilgili olarak, kendiliğinden gelişen bir ifadeyle "etnik üstü az modern bir çalışma" olduğunu belirtmiştim birkaç yerde. Bu, albümü tanımlıyor bence. Çünkü rock duygum var, öbür taraftan da Lazlık var. Albümü geliştirirken, çok etnik, Lazlığı ifade edecek bir saundu hiç düşünmedim. Birol Topaloğlu olmasaydı, belki bunu düşünebilirdim. Ancak Birol Topaloğlu, özellikle yaptığı son iki çalışmayla, otantik Laz müziğini başarılı bir şekilde ortaya çıkardı. Ben buna bir şeyler katma kaygısı hissettim. Fakat bir şeyleri katarken de, tamamen modern bir şeyler olsun diye çaba sarf etmedim. Albüm de, her iki yönelimin etkileriyle oluştu.Son dönemlerde Karadeniz popun bir furya haline getirilmesi konusunda neler düşünüyorsunuz?Volkan Konak, Birol Topaloğlu, Fuat Saka'nın albümlerinin bu konuda panzehir etkisi yapabileceğini düşünüyorum. İyi ki bunlar var. Bunlar olmasaydı, bu kadar çirkinlik içerisinde kendimi çok daha kötü hissederdim. Bir tek umut olarak bu gibi çalışmaları görüyorum. Buradan hareket ettiğimizde, olanları o kadar korkunç olarak görmüyorum. Neyip gelip geçici olduğunu zaten biliyoruz. Ancak şöyle ters bir durum var. Kürt müziği de, abuk sabuk sözlerle Türkçeleştirildi, taverna ve arabesk müziğini besleyen unsurlar oldu. Bizimkiler de, yıllardır bunu yapıyorlardı. Ama yerel tavernalarda, düğünlerde klavyelerle çalarlardı, o zaman çok zararlı değildi. Şimdi, ordaki arkadaşları İstanbul'a getirip, tuhaf kıyafetler giydirip piyasaya sunmaya çalışıyorlar. Bunların albümleri çıktığı zaman Türkiye'nin müzik tarihindeki en iğrenç görüntüler ortaya çıkacak. Sadece Karadeniz müziğinin kıvrak ritmini ve insanlara çok değişik gelen sözlerini sömürmeyle ortaya çıkabiliyorlar. Sonuçta müzik adına başka bir şey ifade etmiyorlar. Albüm kapağında, nükleer santrallerden, Fırtına Vadisi'ne, Karadeniz sahil yolu projesine kadar, doğa katliamıyla ilgili bir tepkin yer alıyor. Bu tepkiyi şarkılarına yansıtmak, ya da düzenlenen etkinliklere taşımayı düşünüyor musunuz?Eğer mümkün olursa, bundan sonraki albümde bunları şarkılara taşımayı isterim. Ancak, şarkılarınız neyi anlatırsa anlatsın, her koşulda eylem yapmanın mümkün olduğunu düşünoyurum. Ne tarz müzik yapıyorsanız yapın, siz eğer hayata muhalif bir noktadan bakıyorsanız -bana göre de bakmak gerekir- her zaman yapacak bin tane eylem söz konusudur. Kendimi iyi veya kötü politik bir insan olarak görüyorum. Tek başıma eylemler yapmam mümkün değildir kuşkusuz. Ama düzenlenen etkinliklere çağrıldığım anda, bütün olanaklarımla katılmaya hazırım.
ÖNCEKİ HABER

Dershane furyası

SONRAKİ HABER

Açlığa sansür kondu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa