26 Ağustos 2011 11:57

‘Sağlık çalışanlarının sağlığı tehdit altında’

Sağlık çalışanlarının sağlığını etkileyen faktörleri beş başlıkta toplayabiliriz; biyolojik, kimyasal, fiziksel, ergonomik ve psikososyal etmenler.Sağlık çalışanlarının sağlığını etkileyen faktörler arasında psikososyal etmenler öne çıkıyor. İş stresi, uzun süreli çalışma, zor şartlarda çalışma, sağl

‘Sağlık çalışanlarının sağlığı tehdit altında’
Paylaş

Dr. Celal Emiroğlu

 

Sağlık çalışanlarının sağlığını etkileyen faktörler arasında psikososyal etmenler öne çıkıyor. İş stresi, uzun süreli çalışma, zor şartlarda çalışma, sağlık çalışanlarını etkiliyor. Sağlık çalışanlarının çalışma amaçlarının belirgin olmaması, işi istememe ya da isteyerek tercih etmeme, yapılan işin anlamsız hissedilmesi, yabancılaşma, yapılan işin boşa gitme hissi, gelişememe, başkalarının profesyonel gelişiminden sorumlu olma, monoton çalışma ve ekip çalışmasının azalması da işi etkiliyor. Çalışma sürelerinin düzensizleşmesi ve uzaması, gece çalışma, ağrı çeken ve ölümcül hasta ile karşı karşıya kalma da sağlık çalışanlarını olumsuz yönde etkiliyor. Sağlık çalışanları sık sık şiddete ve tacize maruz kalıyorlar. Özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sağlık çalışanlarını hedef göstermesinden sonra sağlık çalışanları hasta yakınları tarafından kaba dayağa, öldürmelere maruz kalıyorlar.

İŞ KAZASI TEHLİKESİ VE RİSKLER

Sağlık çalışanları iş kazaları nedeniyle de birçok tehlike atlatıyorlar. Keskin uçlu ekipman kullanımı, elektrik akımına kapılma, mekanik ve elektrik düzeneği eksikliği, kayma veya düşmeye neden olan taban yüzeyleri, kişisel güvenlik yetersizliği yaralanmalara, kırıklara ve bel ve sırt zorlanmalarına neden oluyor. Ayrıca kesici-delici-batıcı cisimlerle yaralanmalar da meydana geliyor.

KİMYASALLAR SAĞLIĞI BOZUYOR

Meslek hastalıkları ise birçok işyerinde meydana gelebilen türden rahatsızlıklara yol açıyor ama sağlık alanında bunlar meslek hastalığı kapsamında değerlendirilmiyor. Sağlıkta kimyasal bir sürü kimyasal madde kullanılır; toksik maddeler, gazlar, kemoterapötik-antineoplastik ajanlar, heksaklorofen, formalin (hemodializ ünitesi), temizlik maddeleri, ribavirin, fetotoksik ilaçlar, sitotoksik ilaçlar, lateks, pentamidin, isopropanol, civa, etilenoksit, gluteraldehit , iodin, bromin, formaldehit,  sterilanlar, tuz ruhu, dezenfektanlar ve antiseptikler... Hepsi birer risktir. Tek tek kimyasalların kullanıldığı laboratuvarlar var, patoloji, kimya laboratuvarları... Bunların kimyasal etmenleri de öne çıkıyor.

Tabii yalnız hekimlerin, hemşirelerin değil, diğer sağlık çalışanlarının özellikle taşeron işçilerin maruz kaldığı sıkıntılar var. Kanserojen olan maddeler var, en basiti cildi bozan, solunum sistemine zarar veren maddeler var. Toksik maddeler birtakım biyolojik sorunlara yol açabiliyor. Çok çeşitli sebeplerle gelişen hastalıklar var.

BİTMEK BİLMEYEN NÖBETLER

Bir de fiziksel etmenler var, aydınlatma, gürültü, havalandırma ya da yetersiz ısı gibi şeyler de sağlığın bozulmasına neden olabiliyor. Bu yalnız çalışanları değil, hastaları ve yakınlarını da etkileyebiliyor. Türkiye’ye mahsus bir başka sorun çok fazla elektrik kullanılması yüzünden yaşanan elektrik çarpmaları. Yeterli altyapı olmamasına karşın fazla elektrik kullanmadan kaynaklanan sorunlar yaşanıyor. Ayrıca radyoaktif hastalar, iyonize radyasyon, noniyonizan radyasyon (fizyoterapi ve lazer cerrahisi), radyasyon tedavisi (kadmiyum, kurşun vb.), ultrasonik cihazlar, mikro dalgalar, toz sağlık çalışanlarını etkiliyor. Bunlarla beraber zor şartlarda çalışma, hafta sonu çalışma, asistanların 36 saat nöbet tutmaları gibi bir dizi etmen çalışanlarda intihar eğilimine yol açıyor. İlaç ve alkol kullanımında artış yaşanması da intiharları tetikliyor. Uzun süre ayakta kalma, aydınlatma yetersizliği/fazlalığı, nem, havalandırma, uygun olmayan her türlü çalışma ortamı, hasta kaldırma ve transferi de sağlık çalışanlarını bitkin düşüren etmenlerden.

BULAŞICI HASTALIK TEHLİKESİ HEP VAR

Sağlık çalışanlarının sağlığını bozan biyolojik etmenler ise bulaşıcı hastalıklara neden oluyor. En yaygın Hepatit B ve C, sarılık olarak bilinen hastalık sağlığı tehdit ediyor. Tüberküloz riski de en fazla tehdit edenlerden. Cilt (iğne batması, deride çizik, sıyrık yara vb.) kesilmeleri, solunum ve sindirim yoluna hastalık bulaşma riski çok fazla. Kan ve kan ürünleri patojenleri, Hepatit B, Hepatit C, HIV, tüberküloz, influenza, viral konjonktivit, herpes zoster, suçiçeği, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, boğmaca, respiratuar sinsityal virüs pediatri kliniği), CMV, salmonella, shigella, sifiliz, staph. Aureus meningococcal enfeksiyon, legionnaires hastalığı (havalandırma sistemi ile), enfekte olmuş atıklar ve diğer hastalıklar da çalışanları tehdit ediyor.

KAMU ÇALIŞANI MESLEK HASTASI OLAMAZ!

Kamu çalışanlarına meslek hastalığı tespiti de konulmuyor; bunun nedeni ise hukuki. 2008’de  kabul edilen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası içinde kamu çalışanlarının meslek hastalığı tanımı yapılmadı. Kamu çalışanları için devlet prim ödemiyor. Prim ödenmediği için de bunlar meslek hastalığı olarak kabul edilmiyor. Mevcut hukuki düzenlemeler kamu çalışanlarının aleyhine. Meslek hastalığının sigorta hakkı var, tanımlanmamış, prim toplanmıyor.

ÖNLEM ALMAK ZOR DEĞİL

Aslında alınması gereken önlemler diğer iş kollarından farklı değil. Öncelikle, fizik değerlendirmesi yapılacak. İşyeri durum saptaması yapılmalı. İşe girişte muayene edilmeli çalışanlar. Periyodik muayeneleri yapılmalı. Kişide ortamın bıraktığı izler takip edilmeli. İşin hem tıbbi hem de teknik boyutu var. Bunların değişmesi durumunda önlemler alınabilir. Kişisel koruyucu donanımlar var, bunlar uygun olmalı.


‘SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI KONGRESİ’ ANKARA’DA YAPILACAK

Kongre Düzenleme Kurulu: Sağlık emek örgütleri olarak, “Sağlıklı ve Güvenli Çalışma Ortamı” için ‘Sağlık Çalışanlarının Sağlığı 3. Kongresi’ni düzenliyoruz. Kongre, “Sağlık Sektöründe Ücret-Emek-Sermaye ve Kâr” temelinde; bilimsel verilerle yaşadığımız sorunların görünür olmasını, bu sorunların temel belirleyicileriyle ele alınmasını ve çözüm önerileri geliştirilmesini tartışma ve paylaşma olanağı sağlayacaktır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de genel ekonomik politikalara bağlı olarak sağlık çalışanlarının çalışma yaşamı, onların sağlığını tehdit edici, zarar verici tehlike ve risklere sahiptir. Çalışma sisteminin uzatılması ve çalışma saatlerinin düzensizleştirilmesi, yoğun ve aşırı çalışma, taşeron olarak çalışma, sözleşmeli çalışma, angarya, performans ve döner sermaye gibi esnek ücretlendirme, işsizlik yaşadığımız sonuçlardan bazılarıdır. Bu sonuçlar, topluma sağlık hizmeti vermekle sorumlu bizlerin sağlığını bozmakta, iş kazaları sonucu sakatlanan hatta yaşamını yitiren, meslek hastalığına yakalanan meslektaşlarımızın sayılarının yıllar içerisinde artmasına neden olmaktadır. Sağlık hizmeti üretim alanlarında çalışanların emek sürecinden kaynaklanan, önlenebilir olduğu için de kabul edilemez olan sağlık sorunlarının, bilimsel olarak görünür kılınması hayati öneme haizdir. Sağlık çalışanlarının meslek hastalığı, iş kazaları gibi sorunlara sıkça maruz kalınması, bunların tekil, birbirinden bağımsız olaylar olarak görülüp bir bütün olarak ele alınmaması, nedenlerinin çalışanların bilgisizliği ve eğitimsizliğine bağlanması, sorunun boyutu ve “gerçek nedenlerinin” görünür olmasını engellemekte ve bu sorunları olağanlaştırmaktadır. Oysa, biz sağlık emekçilerinde görülen hastalıkların, kazaların, sakatlıkların ve ölümlerin hiçbirisi kader ya da tesadüf değildir. Bu sorunların nedenleri bireysel ya da teknik bir soruna indirgenemeyecek kadar da önemlidir.


‘DİSPANSER SAYISI ARTTIRILMALI’

Dispanserde çalışan bir hekim olarak dikkat çekmem gereken en önemli olgu, dispanserlerde hava sirkülasyonunun iyi sağlanması gerektiğidir. Bunu yeterli yapmadığınızda hastalar ve dispanser personelinin sağlığını riske atmış olursunuz. Türkiye’nin farklı illerinden dispanserlerde çalışan hekimlerin yakındığı konu, dispanserlerin sağlık çalışanlarını korumaya yönelik tam olarak önlemlere sahip olmadığı. Özellikle İstanbul’daki dispanserlerde çalışan arkadaşlar, Türkiye ortalamasının çok üstünde tüberküloz hastasının dispanserlere geldiğini, bu durumun da kendi sağlıklarını ciddi bir biçimde tehdit ettiğini belirtiyorlar. Bulaşıcı hastalıklarla mücadele eden dispanserlerin özellikle hasta sayısının fazla olduğu yerlerde artırılması ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınması gerekiyor.


BİZİM SAĞLIMIZ ÖNEMSİZ Mİ?

Taşeron şirketlere bağlı olarak çalışan postalar (hasta bakıcı yardımcıları) bulaşıcı hastalık kapma riskini diğer çalışanlara göre daha fazla yaşıyorlar. Bunun nedeni ise hekimlerin ve hemşirelerin gerekli uyarıları postalara yapmaması, yalnızca emir vererek onları yönlendirmelerinden kaynaklanıyor. Örneğin tüberküloz (verem) tanısı ile hastaneye bir hasta yatıyor. Hekimler ve hemşireler hastanın tüberküloz olduğunu postalara söylemiyorlar. Ancak hastayla yakın temas kuran, yatağını yapan, hastaya yatış pozisyonu veren, deyim yerindeyse hastalarla en çok haşır neşir olan posta, hastanın bulaşıcı bir hastalığı olduğunu bilmeden onunla ilgilenebiliyor. Postaya işini bitirdiğinde odanın kapısına solunum izolasyonu kartı asması söyleniyor. Oysaki tüberküloz hastasının yanına N-95 maskesi takılarak gidilmesi gerekir. Bunu postaya söylemeyen hekimler ve hemşireler postaların sağlığını riske atıyor. Üstüne üstlük hekimler ve hemşireler postaları tüberkülozlu hastanın yanına girmesi için zorluyor ama kendileri hastanın yanına girip kendilerini riske atmıyor. Hekim veya hemşire tarafından kullanılan malzemelerin, tıbbi atık kutusuna kullandıktan sonra hemen atılması gerekir. Ama doktor ve hemşire bu işi de savsaklayarak, postaya bırakabiliyor. Bu kesici aletlerin farkına varmayan postanın eline iğne batabiliyor.

(YARIN: Bürokrasinin yükü büro emekçilerinin sırtında – gündelikçiler ve hal işçileri sigortalı çalışmak istiyor)

evrensel.net

ÖNCEKİ HABER

Asiye ve Zühre nasıl kurtulur?

SONRAKİ HABER

Engellilere maddi yardım ilüzyonu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...