Ekmeğin mayası; toprak
Eskişehir'de 'çömlekçiler' denilen Sorkun köylüleri, yüzyıllardır topraktan tava, tencere, kap kacak yapıyor. Her evin bir atölye olduğu köyde köylüler, "Toprak ekmeğimizin mayası" diyorlar.
Kolay bulunmuyorKızıl toprak Sorkun köyünde eskisi gibi çok sıklıkla bulunmuyor. Ali Demirtaş, kızıl toprağı bulmak için de yoğun bir çaba harcandığını anlatıyor. Çömleğin yapılmasında sadece kızıl toprak kullanılmıyor. Köyün yine yakınlarında çıkan amyot madeninin yağılı kısmı da, kızıl toprağa karıştırılıyor. Ali Demirtaş, "Kızıl toprak ilk çıktığında 'cıvık' bir şekilde oluyor. Güneşte toprağı kurutmaya başlıyoruz. Kuruduktan sonra kazanlarda eritiyoruz. Amyot madeninin yağlı kısmı ile karıştırıp çamur elde ediyoruz. Ama bu karışımı hazırlamak çok önemli. Biri az, biri çok olursa, çömlekler yakılmaya başladığında gürültülü bir şekilde patlar" diyor.Sorkun köyünde çömleğin elle şekillenmesini yine köyün kadınları yapıyor. Erkekler daha çok, toprağı çıkarmak ve çömleklerin yakılması sırasında çalışıyor. Çömleğin yapılması için önce 'halka' tutuluyor. 'Dip' yazılıyor. Önce 'karınlama' (Şekil verme) işlemi yapılıyor. Daha sonra ağızlık (çömleğin kenar kısmı) tamamlanıyor. Bu işlemlerin ardından çömlekler kurumaya bırakılıyor. Çömlekler kuruduktan sonra kalın olması için 'ıslama' yapılıyor. Daha sonra da 'kazıma' evresi gerçekleştiriliyor. Çömlekler şekillendikten sonra bu kez sıra 'sır' işlemine geliyor, yani cilalama.
Kapakları nerede?Köyün muhtarı, Adem Üzer, Ali Demirtaş, Cahit Öz ve Ruşen ile birlikte hepsi birer atölye olan evleri dolaşmaya başlıyoruz. Köyün her yerinde hummalı bir çalışma var. Kafamıza bir tek soru takılıyor; "Bu çömleklerin kapakları nerede?" Sorumuzun cevabını Ruşen'in evinde görüyoruz. Köydeki tüm evler çömlek yapıyor. Sadece iki ev kapaklarını yapıyor. Hiçbir ölçü olmamasına rağmen, tüm kapaklar, çömleklere uyuyor. Atölyeleri dolaştıktan sonra, köyün yaklaşık 1 kilometre dışında, çömleklerin pişirildiği yere doğru yol alıyoruz. Kafamızda, kapalı bir fırına rastlayacağımız düşüncesi var. Ama ortada fırın yok.
Rüzgârsız olmazRüzgar alan bir yerde odunların üzerine dizilmiş, çömlekleri görüyoruz. Bu açık alan da kızıl toprağın çıktığı yer gibi, köylülerin orta arazisi. Çömleğini getirenler burada pişiriyor. Adem Amca anlatmaya başlıyor. "Rüzgâr olmadan bu çömlekleri pişiremeyiz. Onun için bu alanı kullanıyoruz. Köyün en rüzgârlı yeri burası. Eğer çömlekleri iyi dizmezseniz dışı kırmızı içi siyah kalır. Bunun için dizilişin de büyük önemi var."Adem Amca derin bir soluk aldıktan sonra, bu kez biraz öfkeli konuşuyor: "Bizim isteklerimizi kimse dile getirmedi. Çamur makinesine, pres makinesine ihtiyacımız var. Bunların yapılması için sesimizi duyurun!"Mihalıççık ilçesi ile Ankara'nın Nallıhan ilçelerini birbirine bağlayan, ara yolun üzerinde bulunan Sorkun köyünün çıkışında bir de sergi var. Yolculuk yapanlar istedikleri çömlekleri buradan alabiliyor. Dönüş hazırlığına başladığımız sırada, dikkatimizi saksıların, küplerin asılı durduğu geyik boynuzuna gözlerimiz takılıyor. Her şubat ayında geyikler boynuzlarını ormana bırakıyor. Orman köylüleri bu boynuzları toplayarak, çömlekleri, saksıları, testiler ile buluşturuyor. Yaşamları boyunca geyik boynuzu göremeyenler, onları toprak çanaklar ile birlikte görme fırsatını da yakalıyor. Kente dönüş hazırlığı yaptığımız sırada Hasan Yanık, yanımıza yaklaşıyor ve tüm söyleşinin özetini kulağımıza fısıldıyor:"Toprak, ekmeğimizin mayası."
www.evrensel.net