18 Temmuz 2001 21:00

Anayasa Mahkemesi'nden politik karar

Anayasa Mahkemesi kamuoyunda af yasası olarak bilinen Şartla Salıverme Yasası'nın sadece tehdit , görevi kötüye kollunma gibi suçlardan iptaline karar verirken, devlet aleyhine işlenen suçlar başta olmak üzere iptal istemlerinin önemli bir bölümünü reddetti.

Paylaş
Anayasa Mahkemesi'nden politik karar
Anayasa Mahkemesi, devlet aleyhine işlenen suçlar ile görevi kötüye kullanma, işkence, çete, sahtecilik, uyuşturucu, ırza geçme, dolandırıcılık, kaçakçılık, orman yakma, gerçeğe aykırı mal bildiriminde bulunma gibi cürümlerin, 23 Nisan1999'a Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun'un öngördüğü şartla salıverilme uygulaması kapsamına alınması istemini reddetti. Yüksek Mahkeme, Yasa'nın başlığı ile 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçları kapsayacağına ilişkin hükmünün iptal istemini reddetti. Tehdit, görevi kötüye kullanma gibi suçlarla ilgili iptal istemlerini kabul eden mahkeme böylece politik bir karar vererek kamuoyunda "af yasası" olarak bilinen yasanın ilk halini büyük ölçüde korudu.
Anayasa Mahkemesi, yerel mahkemelerden 4616 sayılı Yasa'nın bazı madde ve hükümlerinin iptali istemiyle yapılan başvuruları karara bağladı. Başkanvekili Haşim Kılıç, Yüksek Mahkeme'nin 12 Temmuz'da başlayan çalışmalarının dün sona ermesinin ardından kararı açıkladı. Buna göre mahkeme "23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun" başlığının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar verdi.
İptal edilen düzenlemeler
Mahkeme, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "tehdit" fiillerini düzenleyen 188 ve 191., "görevi kötüye kullanma" fiilini içeren 240., "firar" eylemini içeren 298. ve "meslekte gerekli özeni göstermeyerek kazaya sebebiyet verme" fiilini düzenleyen 383.maddelerinin yasa kapsamı dışında bırakılmasını Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti.
Yüksek Mahkeme, yasanın 1. maddesinin 2. bendinin 1. paragrafında yer alan "...şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edilenler ile aldıkları ceza herhangi bir nedenle şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya dönüştürülenlerin toplam hükümlülük süresinden 10 yıl indirilir" hükmünü Anayasa'ya aykırı bularak iptal etti. Yüksek Mahkeme, bu maddenin iptal edilmesiyle, aynı maddenin 2. bendinin 2. paragrafındaki "...veya toplam hükümlülük sürelerinden..." ibaresinin de uygulama olanağı kalmadığı için iptaline karar verdi.
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç, bu düzenlemenin müebbet ağır hapis cezasına çarptırılanlar ile şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya çarptırılanlar açısından eşitsizlik yarattığını kaydetti. Şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya çarptırılanların toplam hükümlülük süresinden 10 yıllık indirim yapıldığını hatırlatan Kılıç, buna karşılık müebbet ağır hapis cezasına çarptırılanlardan ise 36 yıl üzerinden 10 yıl indirim yapıldığını, bunun da şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya çarptırılanlar açısından eşitsizlik yarattığına dikkati çekti. Örneğin, şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalarının toplam hükümlülük süresi 50 yıl olan bir kişi, cezasından 10 yıl indirildikten sonra kalan 40 yıllık cezayı çekerken, müebbet hapis cezasına çarptırılan bir kişi 36 yıl üzerinden 10 yıl indirimden yararlanarak 26 yıl sonra tahliye olanağına sahip oluyordu.
Kılıç, 4616 sayılı yasanın kapsam dışında bıraktığı TCK'nın 188, 191, 240, 298 ve 383. maddeleri yönünden verdiği iptal kararlarıyla ilgili olarak nasıl bir uygulama yapılacağına ilişkin soru üzerine, kısa kararların ilgili yerlere ulaştırılacağını, bundan sonraki uygulamanın o mercilere ait olduğunu söyledi.
Mahkeme, yasanın daha önce şartla salıverilme veya aftan yararlananlardan yeniden suç işleyerek hüküm giyenlerin bu yasadan yararlanamayacağına ilişkin hükmünü iptal etti. Böylece, daha önce şartla salıverilme, ya da aftan yararlananlar, yasadaki diğer koşulları taşımaları halinde bu yasadan da yararlanabilecek.
Anayasa Mahkemesi, 4616 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin 4. bendinin tamamını iptal etti. Bu bend şöyle: "23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenmiş ve ilgili kanun maddesinde öngörülen şahsi hürriyeti bağlayıcı cezanın üst sınırı 10 yılı geçmeyen suçlardan dolayı haklarında henüz takibata geçilmemiş veya hazırlık soruşturmasına girişilmiş olmakla beraber dava açılmamış veya son soruşturma aşamasına geçilmiş olmakla beraber henüz hüküm verilmemiş veya verilen hüküm kesinleşmemişse davanın açılması veya kesin hükme bağlanması ertelenir; varsa tutukluluk halinin kaldırılmasına karar verilir. Bu suçlarla ilgili dosya ve deliller, bu bendde öngörülen sürelerin sonuna kadar muhafaza edilir. Erteleme konusu suç, kabahat ise 1 yıl, cürüm ise 5 yıl içinde bu kabahat veya cürüm ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlendiğinde, erteleme konusu suçtan dolayı da dava açılır veya daha önce açılmış bulunan davaya devam edilerek hüküm verilir. Öngörülen süreler, erteleme konusu kabahat veya cürüm ile aynı cins veya daha ağır şahsi hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir suç işlenmeksizin geçirildiğinde ertelemeden yararlanan hakkında kamu davası açılmaz, açılmış olan davanın ortadan kaldırılmasına karar verilir."
Anayasa Mahkemesi yetkilileri, davanın açılması veya kesin hükme varılmasının ertelenmesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu, dava açılarak yargılamanın yapılıp sonuçlandırılması gerektiğini ifade ettiler. Yargılama sonucunda sanığın mahkum olduğu suç maddesine göre yasadan yararlanıp yararlanmayacağına karar verilmesi gerektiğine işaret ettiler.
6 ay sonra yürürlük
Anayasa Mahkemesi, 4616 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin 2., 4. ve 9.bentlerinin iptal edilen kurallarının doğuracağı hukuksal boşluğu, "kamu düzenini tehdit ve kamu yararını ihlal edici nitelikte" bularak, bunlara ilişkin iptal hükmünün, kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak 6 ay sonra yürürlüğe girmesini kararlaştırdı.
ÖNCEKİ HABER

Nemrut'ta tarih dersleri!

SONRAKİ HABER

Deri işçisi sözleşmeden memnun

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa