10 Temmuz 2001 21:00

Seyircisini arayan sinema

Türkiye sineması bu yıl uzun yıllardan sonra seyirci rekorlarını kırdı. Seyirci ilgisini çeken filmler de popüler unsurların ağır bastığı gözlendi.

Paylaş
Seyircisini arayan sinema
Şenay Aydemir
2000-2001 sinema sezonuna yerli sinema açısından bakıldığında 'seyirciyle kalıcı bir barış'ın olanaklarının ortaya çıktığı ifade edilebilir. Doksanlı yılların ortalarına doğru, uzun zamandır 'küs' olduğu sinema izleyicisiyle zaman zaman barışan sinema 'Amerikalı' ile yakaladığı ilgiyi sürekli kılmanın olanaklarını da yarattı.
80'lerin ağır kültürel ve politik atmosferinin etkisini üzerinden atan kimi genç kuşak yönetmenlerle, sinemayı Türkiye'de de bir endüstri haline getirmeyi isteyen, zamanın yükselen değerlerini ve izleyici ilgilerini yakalamış sinema erbabları iki ayrı koldan da olsa, geçmiş yıllara oranla daha 'nitelikli' ürünler ortaya çıkarmayı başarıyor.
Türkiye sineması iki ayrı koldan ve farklı özellikler taşıyarak gelişiyor. Birinci grupta yer alanlar daha çok popüler kültür öğelerini kullanıyor ve popüler yüzleri ve konuları tercih ediyorlar. Arkalarında bir sermaye desteği yer alıyor. Bu durum kuşkusuz seyirciyle buluşmanın olanaklarını da yaratıyor.
Televizyon'dan, magazin basınından ya da başka alanlarda aşina oldukları yüzleri sinemada görmek isteyen insanların bu beklentileri, yine başka bir popüler unsur olan filmin konusuyla bir araya geldiğinde ilgi kaçınılmaz oluyor. Yerli sinemanın bir başka dinamiği ise, daha çok bağımsız karakterler taşıyan, kendi filmlerini kendileri çeken; oyuncularını, maliyetleri kendisi ayarlayan yönetmenlerin elinde gelişiyor. Bu alandaki filmler, konuları, oyunculukları ve yönetimleriyle kendilerine has bir özgünlük taşırken en büyük sıkıntıyı sinema salonlarında yaşıyor.
Seyirci paradoksu
Sinema salonlarındaki bu paradoksu daha iyi anlamak için, son bir yıl içinde gösterime giren filmleri izlenme oranlarıyla birlikte ele almak gerekiyor. Şubat ayında gösterime giren Yılmaz Erdoğan'ın "Vizontele" isimli filmi, bütün filmler arasında yılın en çok izlenen filmi olmayı başardı.
Gerek Erdoğan'ın, gerek görev alan oyuncuların popülaritesi filmin bu kadar ilgi görmesinde etkiliydi. Ama 3 milyon 203 bin kişi tarafında izlenilen bu film, sinema yazarları ve çevreleri tarafından çok da başarılı bulunmadı. Bu listede ikinciliği ise, artık kendisi de ilgiye değer bir popüler kültür unsuru olan Yönetmen Sinan Çetin'in "Komser Şekspir" isimli filmi oldu. 1 milyon 163 bin 518 kişinin izlediği bu filmin kadrosunda ise şu isimler yer alıyordu: Müjde Ar, Kadir İnanır, Pelin Batu, Özkan Uğur ve tabii ki Okan Bayülgen!...
Değerlendirmede üçüncülüğe ise yönetmenliğini Tunç Başaran'ın yaptığı, başrollerinde Metin Akpınar, Talat Bulut, Sibel Turnagöl, Özlem Savaş'ın olduğu "Abuzer Kadayıf" 862 bin 342 seyirciyle yerleşti.
Ve dördüncü, yönetmenliğinini Ömer Uğur'un yaptığı "Hemşo" oldu. Sinema çevreleri tarafından 'çok kötü' bulunan filmi izleyen seyirci sayısı ise 730 bin 381. Bu filmde ise; Okan Bayülgen, Demet Şener, Özlem Yıldız ve tabii ki Mehmet Ali Erbil rol alıyordu.
Bu sıralamanın ardından gelen filmlerin izlenme oranlarında ise önemli bir düşüş kaydediliyor. Sezonun en iyi filmlerinden birisi olan Ali Özgentürk'ün "Balalayka"sı 420 bin 033 kişi tarafından izlenirken; Derviş Zaim'in Antalya Altın Portakal Sinema Festivali'nde bir çok ödül kazanan ve eleştirmenlerden olumlu notlar alan "Filler ve Çimen"ini izlemek için 122 bin 541 kişi sinema salonlarına gitti.
Serdar Akar'ın "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar" isimli filmi ise, İstanbul Film Festivali jürisi ve sinema yazarları tarafından yılın en iyi filmi seçilmesine rağmen ancak 129 bin 900 kişi tarafından izlendi. Bunların dışında gösterime giren "Dansöz", "Renkli Türkçe", "Oyunbozan", "Melekler Evi" ve "Herkes Kendi Evinde" seyirciden ilgi görmedi. Bu filmler arasında "Dansöz" dışındaki filmlerin hemen hepsi konuları, oyunculukları ve sinema dili açısından belli bir ortalama tutturan filmlerdi.
'Yeşilçam' starlarını yaratıyor
Sinemanın bir yanı kuşkusuz starlar üzerinden kendisini yeniden üretiyor. Türkiye sinemasının seyirciyle yeniden ilişki kurmasının nedenlerinden birisi de burada yatıyor. Yeşilçam'ın görkemli dönemlerinin vazgeçilmez unsurlarından olan sinema starları, yeni zamanlarda başka özellikleriyle birlikte sinemada kendilerini var ediyorlar. Seyircinin ilgisi çeken ilk iki film olan "Amerikalı" ve "Eşkıya"nın başrol oyuncusu Şener Şen'i ayrı tutarsak, en çok izlenen filmler sıralamasında ilk sıraları alan "Hemşo" ve "Komser Şekspir"de Okan Bayülgen'in, "Kahpe Bizans" ve "Hemşo"da Mehmet Ali Erbil ve Demet Şener'in rol alması tesadüf değil.
Okan Bayülgen'in "Film çekmek isteyen önce beni düşünüyor, sonra yanıma kimleri koyacaklarını" şeklindeki sözleri popülerliğin, Sinan Çetin'in "Burnu büyük, ukala filmler, sokaktaki insana yine ulaşmıyor. Adına sanat filmi dedikleri, kimsenin anlayamadığı böyle bir tür yapanlar var. Ben, seyirci için film yapıyorum" demesi ise popülistliğin seyirci ilgisinde ne derece etkili olduğunun birer göstergesi.
'Sanat filmleri!..'
Sinan Çetin'in 'anlaşılmayan sanat filmleri' olarak bir tarafa bıraktığı yapımlara gelince; daha önceki yıllarda olduğu gibi, sinema çevreleri ile barışık ama seyirciyle küs bir yıl geçirdiler yine. Serdar Akar'ın "Gemide"nin ardından gösterime giren ikinci filmi "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar"ı yılın kalbur üstü çalışmalarından birisiydi. 80'li yıllarda geçen hikâyesi her ne kadar dönemin toplumsal atmosferini yansıtmakta eksik kalsa da, değişimin izlerini sürmede ve karakterlerin kurulmasındaki başarısıyla diğerlerinden ayrıldı. Ali Özgentürk'ün "Balalayka"sı, 'Nataşa' olarak tek kalemde tanımlanan kadınların dünyasına ilişkin insancıl gözlemleri ve erkeklerin ruh hallerini anlamadaki ustalığıyla dikkatleri çekti.
Yine Semih Kaplanoğlu''nun ilk filmi olan "Herkes Kendi Evinde", seyirciden olmasa da eleştirmenlerden iyi not alan filmler arasındaydı. Bu yılın önemli gelişmelerinden birisi de Yılmaz Güney'in yurtdışında çektiği son filmi "Duvar"ın yıllar sonra kendi topraklarında seyirciyle buluşması oldu.
Ayrıca bu yıl, Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan, Tomris Giritlioğlu, Yeşim Ustaoğlu gibi yönetmenlerin filmleri sinemalarda yer almadı.
Filmler seyircilerini arıyor.
Yerli sinema, birçok eksik ve gediğine rağmen son beş yılda yeni bir ivme yakaladı. Henüz yolunu tam olarak bulamamış olan bu yönelim, Türkiye sinema tarihinin önemli filmleri arasında gösterilebilecek filmlerin doğmasına neden oldu. Uzun yıllar, ülkenin kültürel, ekonomik ve politik gündeminden uzak, kendi içine dönmüş bir üretim seyri izleyen sinema bu kabuğunu artık kırma eğiliminde. Hollywood sineması klişelerine ve popüler yüzlere alıştırılmış sinema izleyicisinin baskısı ile bu sinema seyircisinin yabancılaştırıldığı gündemlerini anlatabilme gayreti arasındaki çatışma, bu eğilimin yönünü de belirleyecek. Bu aynı zamanda gelişen bu sinema alanının kendi seyircisini yaratma olanaklarını da sunuyor.
Yarın: Ve diğerleri...
ÖNCEKİ HABER

Katliamcılar değil aileler yargılanıyor

SONRAKİ HABER

Kayıp silahların davası da kayıp

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...