16 Haziran 2001 21:00
'15-16 Haziran büyük derslerle doludur'
DİSK Çukurova Bölge Temsilciler Kurulu Toplantısı, 15-16 Haziran işçi direnişinin 31. yıldönümü nedeniyle, DİSK'e bağlı tüm şube yönetici ve üyelerinin katılımı ile kitlesel bir şekilde yapıldı.
'15-16 Haziran büyük derslerle doludur'
DİSK Çukurova Bölge Temsilciler Kurulu Toplantısı, 15-16 Haziran işçi direnişinin 31. yıldönümü nedeniyle, DİSK'e bağlı tüm şube yönetici ve üyelerinin katılımı ile kitlesel bir şekilde yapıldı. İşçiler toplantının yapılacağı Seyhan Kültür Merkezi'ne Genel Başkan Süleyman Çelebi ile birlikte, DİSK-Tekstil Mensa Şubesi önünden sloganlarla yürüdü.
11.00'de başlayan toplantıda bir brifing veren DİSK Eğitim Müdürü Tonguç Çoban, IMF programlarının, uygulandığı bütün ülkelerde yıkıma neden olduğunu, Türkiye'de de bu sürecin yaşandığını, krizden çıkılsa bile bunun bilançosunun emekçilere yükleneceğini belirterek çözümün Emek Programı ve mücadeleden geçtiğini söyledi.
DİSK Genel Başkanı Çelebi ise krizden emekçilerin lehine çıkışın mümkün olduğunu ve işçi sınıfının tarihinin bunu kanıtladığını söyledi. Emek hareketinin yaşanmış en önemli olaylarından birinin 15-16 Haziran 1970'teki büyük işçi direnişi olduğuna dikkat çeken Çelebi, sermaye ve iktidarların bu yenilginin acısını 12 Eylül'le çıkarmaya çalıştığını söyledi.
12 Eylül ile antidemokratik yasalar konulduğunu, sendikal özgürlüklerin kaldırıldığını ifade eden Çelebi, işçi sınıfı ve DİSK'in mücadelesinin mahkeme ve cezaevi süreçlerine rağmen durdurulamadığını vurguladı. "12 Eylül'ün karanlık zindanlarından geliyoruz. Teslim olmadık, tüm zorlukları aşarak bugünlere geldik. Tehdit, şantaj ve baskılar bizi yıldıramaz. Boyun eğmeyeceğiz, mücadele edeceğiz" diyen Çelebi'nin konuşması sık sık "Direne direne kazanacağız", "Yaşasın onurlu mücadelemiz","İnadına sendika, inadına DİSK" sloganlarıyla kesildi. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Sincan'da dayağın arkası kesilmiyor
Sincan F Tipi Cezaevi'nde dayak ve işkence olayları bitmek bilmiyor. Cezaevinde son olarak, Numune Hastanesi'ndeki muayenesi için randevusuna gecikmeli olarak götürülen tutuklu Özgür Soner, gardiyanların, tacize varan aramalarına karşı çıkınca, yetkililerin gözü önünde feci şekilde dövüldü.
Özgür Soner, testis rahatsızlığı nedeniyle Numune Hastanesi'ne belli aralıklarla götürülerek, tetkikleri yapılıyordu.
Hastaneden tomografi çekilmesi için randevu verilen Soner, iki günlük gecikmeyle hastaneye götürülmek üzere üst aramasından geçirildi. İlk aramada ayakkabısına kadar çıkartılıp elle araması yapılan ve elektrikli cihaz aramasından geçirilen Soner, askerlerin bulunduğu bölümde tekrar ayakkabıları çıkartılmak suretiyle aranmak istendi. Bunun üzerine Soner, iki defa arandığını ve aramaların eziyet haline getirildiğini söyleyerek, duruma tepki gösterdi. Soner'in tepkisine sinirlenen görevli astsubay, aranmayı kabul etmeyecekse hastaneye gitmeme doğrultusunda belge imzalamasını istedi. Soner de randevusunun üzerinden iki gün geçtiğini, tedavi olması gerektiğini hatırlattı.
Bu konuşmaların sonuna yaklaşıldığında görevli astsubay, Gardiyan İbrahim Demirel'i çağırdı. Gardiyan Demirel ise sorunu çözmek yerine diğer gardiyanları da yanına çağırararak Soner'i tekme tokat dövmeye başladı. Gardiyan Demirel, dayak faslında hızını alamayarak Soner'in kafasının ve vücudunun üzerinde birkaç kez zıpladı. Yaşanan hengâmeden uzun bir süre sonra hastaneye götürülen Soner'in randevu günü geciktiği için tomografisi çekilemedi.
Özgür Soner'in babası Abdullah Soner, operasyon sonrası Çankırı Cezaevi'nden Sincan F Tipi Cezaevi'ne getirilen oğlunun Gardiyan Demirel'i tanıdığını ve Demirel'in Çankırı'da da tutuklulara yönelik kötü muamele, işkence iddiaları ile anıldığını söyledi. Soner, oğlunun başına gelenleri cezaevi ziyaretinde öğrendiğini belirterek, "Özgür'ün rahatsızlığı ileri boyutta. Tomografisi çekilmeli. Her hastaneye gidişinde böyle dayak olayıyla karşılaşırsa durumu ne olacak bilemiyorum" sözleri ile endişesini dile getirdi. Baba Soner, özellikle dayak olayında kafaya yapılan darbelere dikkat çekerek, "Özellikle oğlumun kafasına aldığı darbelerden endişe duyuyorum. Oğluma bir şey olursa, kendi kendine kafasını duvarlara vurduğunu iddia edebilirler. Bu olayın ve oğlumun başına geleceklerden başta Başbakan daha sonra Adalet Bakanı ile Cezaevi Müdürü, Savcısı ve gardiyan İbrahim Demirel sorumludur. Hepsi hakkında suç duyurusunda bulunacağım" dedi.
DİSK Çukurova Bölge Temsilciler Kurulu Toplantısı, 15-16 Haziran işçi direnişinin 31. yıldönümü nedeniyle, DİSK'e bağlı tüm şube yönetici ve üyelerinin katılımı ile kitlesel bir şekilde yapıldı. İşçiler toplantının yapılacağı Seyhan Kültür Merkezi'ne Genel Başkan Süleyman Çelebi ile birlikte, DİSK-Tekstil Mensa Şubesi önünden sloganlarla yürüdü.
11.00'de başlayan toplantıda bir brifing veren DİSK Eğitim Müdürü Tonguç Çoban, IMF programlarının, uygulandığı bütün ülkelerde yıkıma neden olduğunu, Türkiye'de de bu sürecin yaşandığını, krizden çıkılsa bile bunun bilançosunun emekçilere yükleneceğini belirterek çözümün Emek Programı ve mücadeleden geçtiğini söyledi.
DİSK Genel Başkanı Çelebi ise krizden emekçilerin lehine çıkışın mümkün olduğunu ve işçi sınıfının tarihinin bunu kanıtladığını söyledi. Emek hareketinin yaşanmış en önemli olaylarından birinin 15-16 Haziran 1970'teki büyük işçi direnişi olduğuna dikkat çeken Çelebi, sermaye ve iktidarların bu yenilginin acısını 12 Eylül'le çıkarmaya çalıştığını söyledi.
12 Eylül ile antidemokratik yasalar konulduğunu, sendikal özgürlüklerin kaldırıldığını ifade eden Çelebi, işçi sınıfı ve DİSK'in mücadelesinin mahkeme ve cezaevi süreçlerine rağmen durdurulamadığını vurguladı. "12 Eylül'ün karanlık zindanlarından geliyoruz. Teslim olmadık, tüm zorlukları aşarak bugünlere geldik. Tehdit, şantaj ve baskılar bizi yıldıramaz. Boyun eğmeyeceğiz, mücadele edeceğiz" diyen Çelebi'nin konuşması sık sık "Direne direne kazanacağız", "Yaşasın onurlu mücadelemiz","İnadına sendika, inadına DİSK" sloganlarıyla kesildi. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Sincan'da dayağın arkası kesilmiyor
Sincan F Tipi Cezaevi'nde dayak ve işkence olayları bitmek bilmiyor. Cezaevinde son olarak, Numune Hastanesi'ndeki muayenesi için randevusuna gecikmeli olarak götürülen tutuklu Özgür Soner, gardiyanların, tacize varan aramalarına karşı çıkınca, yetkililerin gözü önünde feci şekilde dövüldü.
Özgür Soner, testis rahatsızlığı nedeniyle Numune Hastanesi'ne belli aralıklarla götürülerek, tetkikleri yapılıyordu.
Hastaneden tomografi çekilmesi için randevu verilen Soner, iki günlük gecikmeyle hastaneye götürülmek üzere üst aramasından geçirildi. İlk aramada ayakkabısına kadar çıkartılıp elle araması yapılan ve elektrikli cihaz aramasından geçirilen Soner, askerlerin bulunduğu bölümde tekrar ayakkabıları çıkartılmak suretiyle aranmak istendi. Bunun üzerine Soner, iki defa arandığını ve aramaların eziyet haline getirildiğini söyleyerek, duruma tepki gösterdi. Soner'in tepkisine sinirlenen görevli astsubay, aranmayı kabul etmeyecekse hastaneye gitmeme doğrultusunda belge imzalamasını istedi. Soner de randevusunun üzerinden iki gün geçtiğini, tedavi olması gerektiğini hatırlattı.
Bu konuşmaların sonuna yaklaşıldığında görevli astsubay, Gardiyan İbrahim Demirel'i çağırdı. Gardiyan Demirel ise sorunu çözmek yerine diğer gardiyanları da yanına çağırararak Soner'i tekme tokat dövmeye başladı. Gardiyan Demirel, dayak faslında hızını alamayarak Soner'in kafasının ve vücudunun üzerinde birkaç kez zıpladı. Yaşanan hengâmeden uzun bir süre sonra hastaneye götürülen Soner'in randevu günü geciktiği için tomografisi çekilemedi.
Özgür Soner'in babası Abdullah Soner, operasyon sonrası Çankırı Cezaevi'nden Sincan F Tipi Cezaevi'ne getirilen oğlunun Gardiyan Demirel'i tanıdığını ve Demirel'in Çankırı'da da tutuklulara yönelik kötü muamele, işkence iddiaları ile anıldığını söyledi. Soner, oğlunun başına gelenleri cezaevi ziyaretinde öğrendiğini belirterek, "Özgür'ün rahatsızlığı ileri boyutta. Tomografisi çekilmeli. Her hastaneye gidişinde böyle dayak olayıyla karşılaşırsa durumu ne olacak bilemiyorum" sözleri ile endişesini dile getirdi. Baba Soner, özellikle dayak olayında kafaya yapılan darbelere dikkat çekerek, "Özellikle oğlumun kafasına aldığı darbelerden endişe duyuyorum. Oğluma bir şey olursa, kendi kendine kafasını duvarlara vurduğunu iddia edebilirler. Bu olayın ve oğlumun başına geleceklerden başta Başbakan daha sonra Adalet Bakanı ile Cezaevi Müdürü, Savcısı ve gardiyan İbrahim Demirel sorumludur. Hepsi hakkında suç duyurusunda bulunacağım" dedi.