10 Haziran 2001 21:00

Şiir ve haber peşinde koşan bir usta

Açık yazan ve anlaşılır olan bir şairdir Mehmed Kemal. Kestirme işlerden ve yollardan hep uzak durmuştur.

Paylaş
Şiir ve haber peşinde koşan bir usta
Güngör Gençay
Özellikle anı türünde yazınımıza önemli katkılar sunan Mehmed Kemal, sanatla gazeteciliği atbaşı yürütmüş ustalarımızdan biridir. Yazı yaşamında "Kurşunlu" soyadını kullanmayan Mehmed Kemal, ölümüne dek Cumhuriyet gazetesindeki "Politika ve Ötesi" adlı köşesinde yazılarını sürdürmüştür. Bunun yanısıra, 2. Dünya Savaşı yıllarından bu yana da gerek şiir, gerekse roman, deneme ve ropörtaj gibi yazının diğer alanlarındaki çalışmalarından geri durmamıştır.
"...Elli yılım Ankara'da geçti, yirmi yılım da İstanbul'da. Hem Ankaralı hem İstanbullu sayılırım. İnsan yaşamaya alıştığı gibi şehirlere de alışıyor" diyen Mehmed Kemal, yazı yaşamını da, 1993 yılında bir kitabına yazdığı öndeyişte:
"Elli yılı aşkın bir süredir yazar dururum. Yazıya ne zaman başladığımı çıkaramayacağım. İlk yazım şiir olmalı. Edebiyat dergilerinden birinde çıktı. Acaba hangi dergiydi? Ya Gençlik olacak, ya Dikmen. Gençik olacak, bu dergi lise sıralarındayken elime geçmişti. Bir zarfa bir şiir koyup göndermiştim. Dikmen'e gelince, bir edebiyat dergisiydi. Takma bir adla göndermiştim, Me-Ke-Ku. Uzun süre arkadaşlar Çinli şair diye alay etmişlerdi. Ankara'da yayınlanan gayri siyasi bir gazetede haber niteliğinde yazmıştım. Şiirle yazıyı, yazıyla haberi o zaman ayırmıştım.
Hevesim şairlikteydi. Ama geçim derdi getirdi gazetecilikte tıkadı. Yirmiyi biraz aşkın yaşta gazeteciliğe girdim. Yazı hem kaderdir, hem de macera. Büyük söylüyorum sanmayın! Yazı macerasını bir yaşayan bir daha bırakamaz. Gazetecilik tek başına bir yazı hüneri değildir. Gazete çok yanlı olduğu için, ona bulaşan da çok yanlı olmak zorundadır.
... Bir usta elimden tutup beni bir gazeteye koydu. O gün, bugün yazar dururum. Elli yıldır haber peşindeyim"
sözleriyle özetlemektedir.
Mehmed Kemal, 2. Dünya Savaşı'nın neden olduğu yokluk, yoksulluk ile tek parti diktatörlüğünün şiddet uygulamalarını yaşamış bir şairdir. Bu nedenle savaşa karşı çıkmış, ezilen emekçi halkın yanında yer almıştır. İnsan ve emek şiirinin temelini oluşturan ana öğelerdir. Onun için "Yolculuk" şiirinin;
"Ben insanları severimBilmem ayrılık gayrılıkBilmem coğrafya iklim farkıRenk dil din farkıYassı burnu kıvırcık saçları güzeldir bir siyahininSapsarı rengi çekik gözleri örgülü uzun saçları ile bir çinli güzeldir..."
dizelerinde görüldüğü gibi, insanları sömürmek için atalarında yaratılan ayrımcılığa da karşıdır. Halkın içinde bulunduğu durumu da çok yakından bilen ve yaptığı tanıklıklara birçok şiirinde yer veren şair "Hal" şiirindeki:
Bir tencere kaynar ocaktaEt mi kaynar, dert mi kaynarBilinmezBir adam var gezer sokaklardaİşi var mı, gücü var mıSorulmazEkmek umar, aş umar evdekiBulunsa da bulunmasa daDarılmazÇağırırlar, çağırırlar da dostlarKarlı dağlar ara yerdeVarılmaz.
dizeleriyle bu içler acısı durumu, halkın deyişlerinden de yararlanarak gözler önüne sermektedir. Ayrıca, gerek aile, gerekse toplumsal ilişkierin çarpıklığını doğal söylem ve dizelerden oluşturduğu tanıdık karelerle görüntülemektedir.
Yazın dünyasına savaş yıllarında giren Mehmed Kemal, hep toplumcu edebiyatı savunan dergilerde yer almıştır. Ömer Faruk Toprak'ın "Edebiyatımızda Toplumcu Gerçekçi 40 Kuşağı" olarak tanımladığı ve ağırlıkıl olarak "Yürüyüş" dergisi çevresinde toplanan grupta da o vardır. Şair, toplumsal gerçekler dile getirmede çoğu zaman "Düdük" şiirinin:
Kırk kere söyledikBu türküyü çağırma diye;Bu türküAntidemokratikBu türkü"Milli selamete" girer;Hapislerde çürürsün ulan!..
dediği dizelerinde olduğu gibi mizah öğelerinden de yararlanmaktadır. Ancak, bu öğeleri taşıyan dizeleri büyük bir ustalıkla kurduğu için; şiir, okuyanın yaşamında hemen yerini almaktadır. "Fal" şiirinin çok kolay yazılabilir görünen:
Güneş açacak dediAçtıYağmur yağacak dediYağdıDaha ne desin
dizelerinde bile mizahın yanı sıra bir derinlik ve hayattan kopmamışlık vardır. Gerçekte Mehmed Kemal şiirinin karakteridir bu. Şairin hemen hemen bütün şiirleri; bir saptama, bir çözümleme ve bir ileti içerir. Ama bunu ders verir gibi yapmaz. Şiiri okuduğunuz zaman, belki biraz hafife alırsınız. Öyle olsa da üzerinde düşünmeden edemezsiniz. Sonra okuduğunuz şiir gündelik hayatta karşınıza çıkar. O zaman da değerini anlarsınız.
Kes berber kes, Sen emir kulusun!...Kes saçlarımı,Kesilenin kökü bende...Vur kapıya demir gardiyan,Bu kapıların ardındaAcıyla yatanlarınYükü bende!...
dediği ve yıllar önce yazılı "Demir Kapıların Yükü" adlı şiirde yer alan bu dizeler, sanki bugün için yazılmış gibidir. Şair, aydın olarak bir yandan acıyla yatanların yükünü omuzlarken, diğer yandan da kesilen saçlarının kökü gibi, direncin ve mücadele inancının köklerinin de kendisinde olduğu iletisini yapıyor. Mehmed Kemal:
Bütün lafları millet vatanÇileden çıkarırlar insanıHani, çekip de karşına sorsanBilmezler milleti vatanı...
dizeleriyle kurduğu "Onlar" şiirinde de yine çok iyi tanıdığımız, fakat şiirde fazlaca yer bulmamış bir gerçeğe değiniyor. Buna karşın sorumluluk duymayan, gerektiğinde müdahale ve mücadele etmeyen insana da "Sanki Var Mısın?" diyerek yükleniyor:
Sen güneş misin ha,Demir misinKaya mısınToprak mısınSu musun?GiderkenBunca canBunca civanSusmuşsun daSanki var mısın?

Ahmet Oktay'ın belirttiği gibi, "Mehmed Kemal, 1940 kuşağının şairidir. O gün bugündür, uzun aralar vermiş olsa da şiiri bırakmamış ve kendince bir dil kurmaya çalışmıştır." Açık yazan ve anlaşılır olan bir şairdir Mehmed Kemal. Özel yaşamında da aynı açıklık ve anlaşılırlık vardır onun. İlişkileri hep saygılı ve arkadaşça olmuştur. Enine, boyuna ve derinliğine düşünmeden karar vermemiş ya da söze girmemiştir. Kestirme işlerden ve yollardan hep uzak durmuştur. O nedenle de şiirleri, hatta tüm eserleri bir yanıyla hayatını diğer yanıyla da tanıklık ettiği dönemi ve toplum gerçeklerini yansıtır.
ÖNCEKİ HABER

Neoliberal politikalara karşı bildirge

SONRAKİ HABER

İhale tasarısı arapsaçı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...