09 Haziran 2001 21:00

ÖSS'de eşitsizlik diz boyu

1.5 milyon öğrencinin gecesini gündüzüne katarak hazırlandığı ve ön lisans ve lisans programları dahil yaklaşık 300 bin öğrencinin elemeden geçebileceği ÖSS'ye sayılı günler kaldı.

Paylaş
ÖSS'de eşitsizlik diz boyu
Şebnem Turhan / Savaş Velioğlu
1.5 milyon öğrencinin gecesini gündüzüne katarak hazırlandığı ve içlerinden sadece 300 bininin 'mutlu' azınlık içinde yer alacağı Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS)'na sayılı günler kaldı. Yeni sınav sisteminin getirmiş olduğu Ağırlıklandırılmış Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP) uygulamasının devlet liselerini geri plana itmesi nedeniyle özel okullara giden ve dershanelere devam eden öğrenciler, 'yarışa' bir adım önde başlayacaklar.
Eşitsizliği körükleyen AOBP'ye karşı mücadelelerine devam eden ve sorunun çözüme kavuşturulmasını talep eden liseli öğrencilere karşın Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve esas sorumlu Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) öğrencileri görmezden gelme tavrını ısrarla sürdürüyor. 1999 yılında uygulamaya konulan tek aşamalı seçme yerleştirme sınavı birçok olumsuzlukları da beraberinde getirdi.
Dershaneler ortadan kalkmadı
Eğitim sürecinde öğrencilerin temel kavramları iyi anlaması ve bunlara dayalı olarak anlama, kaynak kullanma, yorum yapma, yazılı ve sözlü ifade yeteneklerinin kazandırılması iddiasıyla gündeme getirilen tek aşamalı sınav sistemi, öğrencileri daha çok ezberciliğe itti. Sözde sınavın bir amaç değil araç olduğunun savunusunu yapan YÖK, getirdiği ÖSS sınavı ile lise öğrencilerinin hayatlarını tek sınava endeksli olarak geçirmesini sağladı.
Yanlış eğitim sistemi içinde öğrencileri seçmeli derslerle oyalayan, sözel ve eşit ağırlıklı bölümlerde okuyan öğrencilere de eğitim hayatları boyunca fen bilimleri dersleri vermeyerek, sınavda öğrencileri bu derslere ait sorulardan da sorumlu tutan bir sistem olan ÖSS, "öğrencileri dershanelerden uzak tutma" savunusunu da böylelikle çürütmüş oldu. Tüm öğrencilerin lise 1'inci sınıftan itibaren dershanelere gitmeye zorunlu bırakan ÖSS, AOBP ile de öğrencilerin iyi liselerde okuması durumunda sınavı kazanacağı bir sistem oluşturdu.
Ortalaması iyi olan liselerden mezun olan öğrenciler başarısız bile olsalar ortalaması kötü olan bir lisede okuyan başarılı öğrenciden daha yüksek bir AOBP elde ediyor. Böylelikle öğrencilerin başarılı olma durumlarına göre değil liselerin başarılı olma durumlarına göre öğrenciler sınava giriyor. Elbetteki ortalaması iyi olan liselerin başında fen liseleri, anadolu liseleri ve özel okullar geliyor. Bu okullarda okuyamayıp kenar mahallelerin liselerine devam eden öğrenciler başarılı da olsalar, özel okullara gidemedikleri için "başarısız" sayılıyorlar.
Öte yandan aynı il içerisinde semtlere göre değişen başarı puanı bölgelere göre de değişim gösteriyor. Batı bölgelerindeki okullarda okuyan öğrenciler daha yüksek AOBP alırken, ÖSS'yi kazanma sıralamasında hep sonlarda yer alan doğu bölgelerindeki öğrencilerin başarı puanları ise düşük oluyor.
Meslek liselerinde yetersiz değişiklik
ÖSS'de bir diğer önemli nokta da, ÖSS sisteminde alan katsayıları uygulamasının ortaöğretim ile yükseköğretim arasındaki kopukluğu giderecek, mesleki ve teknik lise çıkışlı öğrencilerin önündeki engelleri kaldırma iddiası. Ancak, ÖSS ile meslek ve teknik lise mezunu öğrencilere iki yıllık meslek yüksekokulları dışında dört yıllık üniversitelerin kapıları kapatıldı. Çünkü, bir fakülteyi tercih eden meslek lisesi öğrencilerinin puanlarının hesaplanmasında katsayıları 0.5' ten 0.2'ye düşürüldü. Meslek liselerinin üniversite hakkını elinden alan devlet bu yanlışlığını yeni bir tasarı hazırlatarak kapatmaya çalışıyor. Meslek ve teknik lise öğrencilerinin sınavsız iki yıllık meslek yüksekokullarına girmesini sağlayacak olan tasarı TBMM Milli Eğitim Komisyonu'ndan geçti. Meclis'in "yoğun" gündemine bakılırsa bu yıl ki ÖSS sınavlarına yetiştirilemeyecek olan tasarı meslek okullarındaki öğrencileri kendi branşlarıyla ilgili dört yıllık fakültelere değil, sanayiye ara insan gücü yetiştirecek olan meslek yüksekokullarına girmelerini sağlayacak. Sınav sistemine karşı YÖK aleyhinde idari yargıda açılan davaların tümü YÖK lehine sonuçlanırken, YÖK bu sistemin değiştirilmesinin söz konusu olmadığını ileri sürüyor. Sonuçta, elemeci sınav sistemi nedeniyle yüzbinlerce öğrenci, umutlarını bir başka yıla ertelemek zorunda kalacak. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


'Bizi ölüme gönderiyorsunuz'
Can güvenlikleri olmadığı için Kongo'dan kaçarak İngiltere'ye gitmek isteyen Annie Kadıombo Tsilela ile iki çocuğu ve Bugera Muuamgu Peter, İstanbul'da gözaltına alınarak, Kongo Cumhuriyeti'ne geri gönderildiler. İstanbul Barosu tarafından Tsilela ve Peter'in avukatlığına atanan Mehmet Emin Kaya, Tsilela ve Peter'in gitmeden önce defalarca "Bizim ölüm fermanımızı imzalıyorsunuz" dediklerini ifade etti.
Çocuğu Kongo'da öldürüldü
Annie Kadıombo Tsilela ile iki çocuğu ve Bugera Muuamgu Peter, 6 Haziran'da vatandaşı oldukları Kongo Cumhuriyeti'nden Güney Afrika'ya ait sahte bir pasaportla kaçarak, Atatürk Havalimanı'ndan Türkiye'ye giriş yaptılar. Annie Kadıombo Tsilela'nın eşi rejim muhalifi, öldürülmek isteniyor, bir çocuğu da bu nedenle öldürüldü. Çocuğunun ölümünün ardından Annie Tsilela da daha önce kaçak yollarla İngiltere'ye giden eşinin ardından gitmek istedi. Bunun üzerine Güney Afrika'ya ait sahte bir pasaport çıkarttı ve çocuklarıyla birlikte Türkiye'den geçerek İngiltere'ye gitmek istedi. Bugera Muuamgu Peter de Kongo'da ölümle karşı karşıyaydı. Nedeni farklı kabilelerden olan anne ve babasının evlilik yapmasıydı. Peter'in annesi Kongo'da öldürüldü, babası ise kayıptı. O da Tsilela gibi sahte bir pasaport çıkarttı, bu yolla Fransa'daki eşinin yanına gitmek, ölümden kurtulmak istedi.
Tsilela, iki çocuğu ve Peter, Atatürk Havalimanı'ndan giriş yaptıklarında tekrar Kongo'ya gönderileceklerini bilmiyorlardı. Transit bölge olduğu için onların Türkiye'de mültecilik başvurusu yapmaları engellendi. Tsilela ve Peter'in 8 Haziran gecesi 23.00'de Kongo'ya iade edilmeleri kararlaştırıldı. Bunun üzerine Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği, İstanbul Barosu'na başvurarak, hukuki yardım istedi. Tsilela ve Peter'in avukatlığına Mehmet Emin Kaya atandı. Kaya, yaşama yolculuğuna çıkan Tsilela ve Peter'in başvurma hakları için elinden geleni yaptı. Valilik, Emniyet Müdürlüğü ve Havalimanı'ndaki bütün yetkililerle, 'sorumluluklarını bildirecek' şekilde konuştu. Hepsine, onların yaşamlarının hesabını veremeyeceklerini hatırlattı.
'Apar topar gönderildiler'
Bu görüşmelerin ardından yetkililer onları ülkelerine göndermeyeceklerine dair söz verdiler. Ama sözlerinde durmadılar. Avukat Kaya, önceki gece saat 01.00'e kadar havalimanında uğraştı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ni aradı, ama measi saati olmadığı için kimse kendisine yanıt venmedi. Kaya, bu durumu anlatırken, "İltica talebimizi söyleyecek yetkili ararken, apar topar gönderildiler" diyor. İki çocuğu ile birlikte Annie'yi ve Peter'i Türkiye'de alıkoyanın da ülkelerine gönderenin de Türkiye polisi olduğu için, 'transit bölgede mültecilik başvurusu yapılamayacağı' hükmünün geçersiz olduğunu savunan Kaya, Tsilela ve Peter'in mültecilik başvurularının eşleri tarafından Fransa ve İngiltere'de yapıldığını söylüyor. Kaya, bizlere şimdi sadece Tsilela'nın giderken defalarca söylediği tek şeyi söyleyebiliyor: "Bizim ölüm fermanımızı imzalıyorsunuz, bizi ölüme gönderiyorsunuz."
ÖNCEKİ HABER

Hükümete 'diyalog' baskısı

SONRAKİ HABER

'Hepimizin nice kitapları olsun'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa