5 Haziran 2001 21:00

'Düğünlerini yapamadık ölümlerini seyrediyoruz'

'Düğünlerini yapamadık ölümlerini seyrediyoruz'
Malatya Cezaevi'nde 1996 yılında evlenen Havva-Ali Ekber Doğan çifti üç mevsimi geride bırakan ölüm oruçlarından sonra artık birbirlerini tanımıyorlar. Çiftin yakınları, "Düğün yapamadık ölümlerini seyrediyoruz" sözleri ile bu trajik öyküyü özetliyor.
Numune Hastanesi'nde bulunan Havva Doğan, bundan beş yıl önce Ali Ekber ile cezaevinde iken evlendi. Demir parmaklıklar arasında kıyılan nikahtan sonra ayrı ayrı koğuşlarına dönen çiftler için, halaylar çekildi, hapishane pastaları yendi. Birbirlerini göremeyen, mektuplarla hayatı paylaşmaya çalışan çiftin yolları beş yıl sonra Ankara'da buluştu.
19 Aralık operasyonu sonrası Sincan Cezaevi'ne getirilen Ali Ekber Doğan, sürdürdüğü ölüm orucundan dolayı hayatı tehlikeye girince, üç ay sonra Ankara Hastanesi'ne getirildi. Bir ay sonra aynı günlerde getirilen oda arkadaşı Endercan Yıldız hayatını kaybetti. Ali Ekber Doğan'ın gücü yavaş yavaş tükendi, gözleri bozuldu, nefes almakta güçlük çekmeye başladı. Malatya Cezaevi'nde kalan Havva Doğan ise bir buçuk ay önce, ölüm orucunda hayati tehlike sebebiyle Numune Hastanesi'ne getirildi. Çiftin yolları Ankara'da birleşti ancak bu saatten sonra birbirlerini ne görebildiler ne de hatırlayabildiler. Onlar hayatı artık tanımıyorlar.
Hayat doluydu
Bundan sonrasını Ali Ekber Doğan'ın kardeşi Zeynep Doğan şöyle anlatıyor: "Havva'yı cezaevinde tanıdım. Öncesini bilmiyorum. 20 yaşındaydı onu tanıdığımda, hayat doluydu. Şimdi bir çocuktan farksız. Beni hatırlamıyor en kötüsü, ağbimi hatırlamıyor. Hafızasından son yıllar silinmiş. Babasını soruyor sürekli ve babasının içeri alınmadığını, kapıda bekletildiğini sanıyor. Oysa yıllar önce ölmüş adam. Sütlü çorba isteyip, ağlıyor. Çikolatasının ve bisküvisinin çalındığını sanıyor, oysa ortada ne büsküvi var ne de çikolata. Serumla ve sıvıyla yaşıyor zaten. Bazen refakatçisine karşı saldırganlaşıyor. Ağbimin ise bilinci kapandı, artık sesimizi duymuyor. Onları bu halde görmenin acısını anlatamam".
Zeynep Doğan, Tunceli'den Ankara'ya geldiğinde ilk önce yalnızca ağbisiyle ilgilendiğini, O'nun adım adım ölüme yaklaşmasını izlediğini söylüyor ve yengesi Havva Doğan'ın Numune Hastanesi'ne getirilişiyle birlikte acısının ikiye katlandığını, iki hastane arasında gidip gelmekten yorgun düştüğünü sözlerine ekliyor. Ancak Zeynep için en acısı gelinliğiyle göremediği yengesinin içinde bulunduğu durum. Bir çocuk gibi ağlayan, gülen ve kızan bu gencecik insana bakabilmek, ihtiyaçlarını giderebilmek için olağanüstü çaba harcadığını ifade eden Zeynep Doğan, "Onların düğününü göremedik, sevinemedik şimdi ölümlerini seyrediyoruz" sözlerini sarfederken gözyaşlarını güçlükle tutuyor.

Evrensel'i Takip Et