03 Haziran 2001 21:00

Enflasyonda 'mevsimsel' düşüş

Enflasyonun mayıs ayında tek haneli rakamlara düşmesi hükümetçe 'ekonominin rayına girdiğinin' işareti olarak değerlendirirken uzmanlar sebze ve meyve fiyatlarının düşmesinden kaynaklandığını belirtiyorlar.

Paylaş
Enflasyonda 'mevsimsel' düşüş
Geçtiğimiz yıl IMF'nin dayattığı ve 14 ay boyunca uygulanan istikrar programıyla halktan istenen türlü fedakârlıklarla aşağı çekilen enflasyon yıllık bazda artışını sürdürürken geçtiğimiz aya göre düşüş yaşadı. Geçtiğimiz iki ay iki haneli raamlara çıkan enflasyonun mayıs ayında tek haneli rakamlara düşmesi hükümet tarafından 'ekonominin rayına girdiğinin' işareti olarak değerlendirirken uzmanlar düşüşün yaz aylarına girilmesi nedeni ile sebze ve meyve fiyatlarının düşmesinden kaynaklandığını belirtiyorlar. Enflasyonda her yaz benzer 'mevsimsel' düşüşün olduğuna dikkat çeken uzmanlar bunun ekonominin 'düze çıktığı' anlamına gelmediğini vurguluyorlar. Uzmanlar, 2000 yılı mayıs ayı ile karşılaştırıldığında, bu yılın aynı ayında enflasyonun, toptan eşya fiyatlarında 4.6 puan, tüketici fiyatlarında 3.0 puan fazla çıktığına dikkat çekiyorlar. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre bir önceki aya göre toptan eşya fiyatlarının yüzde 6.3, tüketici fiyatlarının yüzde 5.1 oranında arttığını, ancak bu oranların geçen yıl, toptan eşya fiyatlarındaki artış yüzde 2.2, tüketici fiyatlarındaki artış ise yüzde 1.7 olmuştu.
Mayıs ayında yıllık enflasyon ise toptan eşyada yüzde 57.7, tüketici fiyatlarında yüzde 52.4 olarak belirlendi. 5 aylık enflasyon oranları toptan eşyada yüzde 40.5, tüketici fiyatlarında ise yüzde 28.3 oldu. Aylık bazda enflasyon rakamlarında bir önceki nisan ayına göre ise toptan eşya fiyatlarında 4.0 puan, tüketici fiyatlarında 9.3 puan gerileme yaşandı. Enflasyon rakamları önceki ay toptan eşya fiyatlarında yüzde 10.3, tüketici fiyatlarında ise yüzde 14.4 oranlarında artmıştı.
Geçinme endeksi
İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) 1995 bazlı İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi'ne göre 2001 yılı Mayıs ayında perakende fiyatlar yüzde 4.2 ve toptan fiyatlar yüzde 5.7 oranında arttı. İTO'dan yapılan yazılı açıklamaya göre, yıllık ortalama artışlar ise perakende fiyatlarda yüzde 45.5, toptan fiyatlarda yüzde 45.8 olarak gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı dönemi ile mukayese edildiğinde perakende fiyatlar yüzde 50.9, toptan fiyatlar ise yüzde 54.9 artış gösterdi.
İzmir'de rekor artış
İzmir'de toptan eşya fiyatları, Mayıs ayında yüzde 7.2 artış gösterdi. İzmir Ticaret Odası'nca hesaplanan 1993-100 bazlı İzmir İli Toptan Eşya Fiyatları İndeksi'nde, Mayıs ayında, bir ay önceye göre yüzde 7.2 oranında artış meydana geldi. Bu oran geçen yılın Mayıs ayında yüzde 1.1 olarak gerçekleşmişti.
Özel sektörün payı büyük
Toptan eşya fiyatlarında mayıs ayında görülen yüzde 6.3'lük artışta, devletin payı 1.6, özel sektörün payı da 4.7 puan oldu. Bu arada çekirdek enflasyon olarak nitelenen imalat sanayinde özel sektördeki fiyat artışı yüzde 7.1 olarak hesaplandı. Mayıs ayı itibariyle son bir yıllık dönemde ise sektörel bazda en yüksek fiyat artışı, yüzde 87.3 ile elektrik, gaz ve su sektöründe gerçekleşti. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Polislere 'Gazi madalyası'
Gazi Mahallesi'nde 12 Mart 1995 yılında, Doğu Kıraathanesi'nin taranmasıyla başlayan ve 17 kişinin polis kurşunlarıyla yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan olaylarla ilgili davada, sanık 2 polis hakkında verilen hapis cezaları, Yargıtay 1. Ceza Mahkemesi tarafından, sanıklar lehine bozuldu. Toplam 20 polisin yargılandığı davada, 18 polisin beraati istemi ise onandı. Böylelikle, 17 kişinin yaşamını yitirmesinden yüzlercesinin de yaralanmasından sorumlu polisler bir kez daha "Gazi Madalyası" ile ödüllendirilmiş oldu.
17 kişi ölmüştü
12 Mart 1995 Pazar günü saat 20.30'da Gazi Mahallesi'ndeki Doğu Kıraathanesi'nin önünden geçmekte olan bir ticari taksinin içinden açılan yaylım ateşi sonucu 61 yaşındaki Alevi dedesi Halil Kaya'nın yaşamını yitirmesiyle başlamıştı Gazi Katliamı. Doğu Kıraathanesi'nin ardından üç kahvehane ve bir pastaneyi de tarayan taksinin Gazi Mahallesi'nden uzaklaşmasından sonra halk karakola doğru yürüyüşe geçmiş, yürüyüş üzerine oluşturulan polis barikatından havaya ateş açılarak kalabalığa gözdağı verilmek istenmişti. Halk, panzerlerden sıkılan suya, polisin tabancasından tüfeğinden çıkan kurşuna taşlarla karşılık vermişti sadece. Evine dönmeyip Gazi Cemevi önünde bekleyenlere yaklaşan bir panzer, projektörünü topluluğun üzerine tutmuş, ve topluluk içindeki Mehmet Gündüz öldürülmüştü. Gündüz'ün öldürülmesi ise zaten büyük öfkenin daha da artmasına neden olmuştu.
Olayların başlamasının ardından polis mahalleyi abluka altına almış, basılmadık ev ve dükkân bırakmamıştı. 13 Mart sabahı Mehmet Gündüz ve Halil Kaya'nın cenazelerini almak üzere 5-6 bin kişilik kitle karakola doğru yola çıkmış ancak polis kitleye müdahale etmişti. Müdahele sonucu 3 kişi daha polis kurşunlarıyla yaşamını yitirmişti. Olaylar öğleden sonra da sürmüş, ölü ve yaralı sayısı giderek artmıştı.
Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi'nde, Gazi'de katledilenlerin cenazelerinin kaldırılacağı gün yapılan yürüyüşe polis bir kez saldırmış ve bu saldırıda 5 kişi daha ölmüştü. Cemevinde bulunan komite ile polisin pazarlıkları sonucu 16 Mart günü saat 14.30'da, 6 kişinin cenazesi polis eşliğinde Adli Tıp Morgu'ndan çıkarılmış cenazeler toprağa verilmişti. Gazi Mahallesi'ndeki sokağa çıkma yasağı 16 Mart'ta kaldırılmış ve katliamın bilançosu açıklanmıştı: Toplam 17 ölü, yüzlerce yaralı...
Bir hukuk skandalı
Gazi katliamı davası ise bir hukuk mücadelesinin ve skandalının adı oldu. Katliamın sorumluları ile ilgili açılan dava, sanık polislerin avukatı İlhami Yelekçi'nin "Efendim, polise ateş açmıştır bu teröristler. Tabii ki devletin polisleri de meşru müdafaa sınırları içinde kendilerini savunmak için silah kullanmışlardır" şeklindeki savunması ile ilginç bir boyut aldı. Davanın gerekçeli kararında etkili olan bu savunma, polislerin çoğunun suçsuz bulunup beraat ettirilmesi ve katillikleri tescil edilenlerin de ödül gibi cezalarla salıverilmeleriyle son buldu.
Katliam davasında sanıklar ve sanık avukatları tarafından, halkın tepkisini 'demokratik kurallar çerçevesinde göstermediği' öne sürülerek, halkın, mermiye karşılık taş kullanması üzerinde ısrarla durulmuştu. 12 Mart 1995 tarihinde Doğu Kıraathanesi'nin taranması sonucu Halil Kaya'nın öldürülmesi ile birlikte başlayan 'olayların' anlatıldığı gerekçeli kararda, halkın doğal tepkisinin "yasadışı örgüt mensupları" tarafından yönlendirildiği iddiası sıkça yinelenmiş, Kaya'nın ölümü sonucu Gazi Karakolu'na doğru yürüyüşe geçen kitle içinde 'kırmızı kaşkol ve kırmızı bant' taşıyanlar olması açıkça suç olarak nitelendirilmişti. Gazi katliamı ile ilgili 4 yıl süren dava sürecinde ise katliamda yaşamını yitirenlerin avukatlarının hiçbir talebi yerine getirilmemişti.
Katliam mağdurlarının birçok talebi de reddedilmişti. Mağdur avukatları dava süreci boyunca, delillerin toplanmasındaki usulsüzlük ve yetersizliğin yargılama aşamasında da sürdüğüne dikkat çekmişlerdi. Mağdur avukatları, Susurluk dahil birçok olayla bağlantılı gördükleri olaylarla ilgili davanın, polisler lehine sonuçlandırılmasının hukuka aykırılıktan öte siyasi bir karar olacağına işaret etmişlerdi.
Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 31 celse süren dava sonucunda, sanık polislerden Adem Albayrak, 4 kişiyi öldürmekten 6 yıl sekiz ay hapis cezası ile 4 buçuk ay süreyle kamu hizmetlerinden geçici mahrumiyet cezası, sanık polis Mehmet Gündoğan ise iki kişiyi öldürmekten 3 yıl 9 ay hapis, 2 ay 15 gün süreyle de kamu hizmetlerinden geçici mahrumiyet cezaları almıştı. Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından TCK'nın 448, 456, 457 ve 463. maddelerince dava açılan 20 polisten sadece Adem Albayrak tutuklu bulunuyordu.
Bir ödül de Yargıtay'dan
Yargıtay 1'inci Ceza Mahkemesi ise olaylar sırasında göstericilerin, polise taşlı sopalı saldırılarda bulunmasını öne sürerek, kararı bozma gerekçesini, "yetkili mercilerden verilen emirler doğrultusunda kanunun tanıdığı yetkiyi kullananan kişilerin ceza alamayacağı" hükmüne dayandırdı. Sanık 18 polis ise delil yetersizliğinden beraat etti.
Sanıklar, güvenlik gerekçesiyle Trabzon'a sürülen ve Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmalarda, "Devlet bize ceza değil, madalya vermelidir" diyerek ceza değil ödül istemişlerdi. Yargıtay, katliamın sorumlularının lehine kararıyla sanık polisleri ödüllendirerek, madalyalarını taktı.
Susurluk'a da madalya
Gazi katliamı Susurluk bağlantısıyla da gündeme geldi. Katlilamda yine devlet elinin olduğu, Dönemin İstihbarat Daire Başkan Vekili Hanefi Avcı'nın ifadeleriyle ortaya çıktı: "Bu olayda Yeşil'in ve ekibinin parmağı var. Biz zaten kontrgerillanın parmağı olduğunu tahmin ediyorduk, ancak kanıt bulamıyorduk."
Katilam davası sürecinde ise derin devletin izleri aranmadı. Katliamın fitilini ateşleyen ilk saldırıyı gerçekleştirenler ve katliamın üst sorumluları olan dönemin İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe ve Başbakan Tansu Çiller, bir türlü yargı önüne çıkarılmadı. Yargıtay, polislerin lehine verdiği bu kararla derin devlete de bir madalya vermiş oldu.
Aklanmaya tepki
Demokrasi Mücadele Platformu tarafından yapılan açıklamada, Gazi katliamı davası sanıklarının Yargıtay kararı ile aklanması kınandı.
Açıklamada, yeniden başlıyacak olan davaya sahip çıkma çağrısında bulunuldu.
ÖNCEKİ HABER

Doğançayır'da Nâzım anması

SONRAKİ HABER

Bir piyeste iki dost

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...