20 Mayıs 2001 21:00

Devletin derinlerinde kayıplar aranıyor

İki kayıp yakını Zekiye Doğan ve Hanım Tosun... Zekiye Doğan'ın tam yedi yakını kaybedilmiş; Hanım Tosun'un ise eşi, gözlerinin önünde zorla bir arabaya bindirilerek kaçırılmış.

Paylaş
Devletin derinlerinde kayıplar aranıyor
Jülide Kalıç
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nin Kayıplar Haftası etkinlikleri nedeniyle 17 Mayıs günü düzenlediği basın toplantısında kayıp yakınları, insan hakları savunucuları ve gazeteciler bir aradayız. Yerlerde onlarca kayıbın fotoğrafı var. Kayıp yakınları tek tek geliyorlar. Kaybettiği yakının fotoğrafını bulan, yerden alıp göğsüne basıyor ve hüzünlü bir şekilde oturuyor.
Birçok kayıp yüzle baş başayız. Yerlerde fotoğrafları serili kayıpların gözleri üzerimizde sanki. Gözlüyorlar bizi. Telaşla bir kadın giriyor sonra içeri. Başında yazması, üzerinde yöresinin kıyafetleriyle. Kendi dilini biliyor sadece. Kürtçe konuşuyor. Dilini bilmediğim için anlayamıyorum söylediklerini. Yere serili kayıp fotoğraflarının arasından kendi yakınlarının fotoğraflarını arıyor. Söylediklerinden anladığım sadece Türkçe ifade ettiği "yedi" ve "kayıp" kelimeleri. Anlıyorum ki o zaman, bir değil, üç değil, beş değil, yedi kaybı var. Dile kolay. Zekiye Doğan'la işte böyle tanıştık.
Bir gece alıp götürdüler...
Kayıplarının yerde bulduğu fotoğraflarını aldı, göğsüne bastı, sonra oturdu o da. Onlarca kayıbın yanına. Yere. Zekiye Doğan hiç Türkçe bilmiyor. Kürtçeden Türkçeye yapılan çeviriyle sohbet ettik onunla. Kayıplarının ardından Mardin'den İstanbul'la göç etmiş. Kardeşi, amcasının, dayısının oğulları ve damadı gözaltında kaybedilmiş. Bir gece evleri basılmış askerler tarafından, aileden 7 kişiyi alıp götürmüşler. Bir daha da geri getirmemişler. Bir daha da bir haber alamamış onlardan. Gözaltına alınan yakınlarının kimi 13-14 yaşlarında. Çoban olan, şoförlük yapan, öğrenci olan var aralarında.
Eşi yanında öldürüldü
Zekiye Doğan'ın eşi ise evlerinin önünde bahçede çalışırken askerler tarafından öldürülmüş. Eşi öldürüldüğünde 4 çocuğundan en küçüğü 3 aylık o zaman. Tüm bu kayıpların ve eşinin öldürülmesinin, korucu olmaları için yapılan baskılara direndikleri için gerçekleştiğini söylüyor Zekiye Doğan. Kayıplarının ardından, baskılara dayanamayıp 4 çocuğuyla birlikte İstanbul'a gelmiş. "Baskılar nedeniyle, köyümü, evimi bırakıp Dargeçit ilçesine taşındım. Çünkü sık sık evimize baskın düzenliyorlardı. Ben evde yokken evi basıp çocuklara 'Annen nereye gitti' diye soruyorlarmış. Çocuklar artık korkuyordu. O korkudan kalktık İstanbul'a geldik. Yoksa benim ne işim vardı İstanbul'da" diye anlatıyor göçünü.
Maruz kaldığı yoğun baskılar nedeniyle memleketinde yaşayamaz hale gelmiş Zekiye Doğan. Köyden ilçeye, yetiştirdikleri sebzeyi mevyeyi satmaya giderlerken, ürünleri talan edilmiş, yerlerde sürüklenmişler. Annesi o yaşlı haliyle kaybedilen oğlunun ve akrabalarının peşine düştüğü için defalarca gözaltına alınmış. "O yaşlı kadını bir gün alıp götürdüler. 9 gün gözaltında kaldı. Ben dedim ki; 'Gidip annemi alıp gelelim. Yoksa başına bir hal gelir.' Ama, akrabalarım korkuyorlardı. 'Gidersek bizi de alırlar bizi de kaybederler' diyorlardı. Sonra geldi annem."
Annesi üzüntüden öldü
Öylesine çok basılmış ki Zekiye Doğan'ın evi. Korku evlerinin her köşesine sinmiş artık. Askerler her ev baskının da o küçücük çocuklara, "Baban nerde?" diye sorarlar, çocuklarsa korkularından, "Babam ölmüş. Kalbi delikti ondan ölmüş" diye yanıt verirlermiş. O zaman ise askerlerin yanıtı şöyle olurmuş; "Yalan söyleme. Senin baban teröristti. Onun için öldürüldü. Siz terörist çocuğusunuz."
Annesini de geçen yıl kaybetmiş Zekiye Doğan. "Kahrından öldü" diyor annesi için. Kaybedilen oğlunu sayıklaya sayıklaya ölmüş. "Bir mezar taşları olaydı ya başlarına varabileceğimiz" diye yakınıyor kendisi de. Şimdi İstanbul'da yaşıyor Zekiye Doğan. Bir gözlemecide çalışıyor. Yaşadıkları unutulacak gibi değil. "Kayıplarımı istiyorum" diyor da başka bir şey demiyor.
zbZHalen yolunu gözlerim
Zekiye Doğan'ın anlattıklarının çevirisini yapan Hanım Tosun da bir kayıp yakını. Evinin önünden 1995 yılında sivil polislerce gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Fehmi Tosun'un eşi. Eşinin zulme karşı çıktığı için gözaltına alındığını söylüyor.
İstanbul'da kaybedildi Hanım Tosun'un eşi. Gündüz vakti evlerinin önü. Beyaz sivil bir araba evlerinin önünde duran. Eli telsizli birkaç kişi dolanıyor evin etrafında. Bir kıyamet kopuyor dışarda. Fehmi Tosun'u zorla arabaya bindirip götürüyorlar. Oğlu babasının koluna sıkı sıkı sarılmış "baba" diye. İteleyiveriyorlar çocuğu. Çocuk yere düşüyor.
Fehmi Tosun direniyor arabaya binmemek için. Bağırıyor; "Beni gözaltına alıyorlar. Kaçırıyorlar" diye. Çocuklarının ve eşinin gözü önünde gözaltına alınıp kaçırılıyor Fehmi Tosun. Hızla uzaklaşıyor araba. Ortalığı toz dumana katarak. Tozdan dumandan arabanın gittiği yönü göremiyor Hanım Tosun. Mahallelilerden biri arabanın plakasını almış. Polis çağrılıyor. Polise Fehmi Tosun'u kaçıran arabanın plakası veriliyor. Karakola gidiyorlar sonra. Sonrası hep bildiğimiz aynı hikâye. Fehmi Tosun'un gözaltında olduğu kabul edilmiyor. Hanım Tosun'un aramaları hep sonuçsuz kalıyor.
Yıllardır kayıbının peşinde Hanım Tosun. Her cumartesi de Galatasaray Lisesi önünde devlete kayıplarının akıbetlerini sormuş. "Zannetmeyin ki kayıplarımızın peşini bıraktık. Biz kayıplarımızı aramaya devam edeceğiz. Ölümü dirimi bilmem ya, belki gelir diye yolunu gözlerim" diyor.
Zekiye Doğan ve Hanım Tosun ellerinde kayıplarının fotoğraflarıyla kalakalıyorlar sonra. Gözleri ise devletin derinlerine dalıyor. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Adana'da coşkulu TÜMTİS kongresi
1998 yılında 96 işçi ile kongresini yapan TÜMTİS Adana Şubesi'nin dünkü genel kurulunda 216 işçi oy kullanırken, katılımcılar 400 kişilik salona sığmadı. TÜMTİS Adana Şube Başkanı Erol Dolaşır, bu gelişmenin yönetimi devraldıktan sonra başlattıkları "örgütlenme seferberliği"nin sonucu olduğunu kaydederek, "Bundan sonraki amacımız örgütsüz tek işyeri bırakmamak" dedi.
TEKSİF Toplantı Salonu'nda 400 işçi ve emekçinin katılımı ile başlayan TÜMTİS Adana Şubesi 4. Olağan Genel Kurulu, oldukça canlı ve coşkulu geçti. Kongreye, TÜMTİS Genel Başkanı Sabri Topçu, Genel Sekreteri Yurdal Şenol ile şube başkanları ve işçiler katıldı. Birçok sendika, kitle örgütü ve parti yöneticilerinin de konuk olarak bulunduğu kongrede sürekli; "Direne direne kazanacağız", "Yaşasın iş, ekmek, özgürlük mücadelemiz", "İş ekmek yoksa, barış da yok" ve "Genel grev, genel direniş" sloganları atıldı.
TÜMTİS Adana Şubesi'nin örgütlü olduğu Adana, Mersin, Antakya, İskenderun il ve ilçelerinden işçilerin hazır bulunduğu kongreye, bazı işçilerin aileleriyle katılmaları salonu renklendirdi. Kongrenin açılışını TÜMTİS Adana Şubesi Sekreteri Bekir Keser yaptı. Verilen önerge sonucu Divan Başkanlığı'na Yurdal Şenol, üyeliklere de Gürel Yılmaz ve Zeki Karaca getirildi.
Partilerden hesap sorun
Açılış konuşmasını yapan TÜMTİS Adana Şube Başkanı Erol Dolaşır, salondaki kalabalığa dikkat çekerek, başlattıkları örgütlenme atağını sürdüreceklerini söyledi.
Kürsüye davet edilen TÜMTİS Genel Başkanı Sabri Topçu ise, işçilerce sloganlarla ayakta alkışlandı. Topçu, yaptığı konuşmada, bir taraftan ülkede insanların çöplerden ekmek topladığını, bir taraftan da zenginlerin bir gecede milyarları götürdüğünü söyledi. Özelleştirme furyası ile birlikte sendikaların da bitirilmek istendiğine dikkat çeken Topçu, IMF, DB ve ABD'nin güdümündeki hükümetin başına getirilen bakanın tüm kurumları bitirme savaşı başlattığını belirtti. Topçu, "Oy verdiğiniz partilerden hesap sorun. Bu ülkeyi yönetenler oy aldıkları emekçilerin çıkarına göre değil emperyalistlerin çıkarına göre çalışıp yasa çıkarıyorlar" dedi.
'Sendikal bürokrasiye karşı mücadele'
Ülkedeki sendikal örgütlenmenin önünde antidemokratik uygulamaların kaldırılması gerektiğini söyleyen Sabri Topçu, bunun da demokrasi ve özgürlük mücadelesini güçlendirmekten, sendikal mücadeleyi siyasi mücadele ile birleştirmekten geçtiğini vurguladı. Topçu, işçi hareketinin önündeki sendikal bürokrasiye karşı da mücadelenin zorunlu olduğunu ifade ederek, "Sendikalar artık ya sınıftan yana davranacaklar ya da yok olup gidecekler" dedi.
Topçu'dan sonra söz alan DİSK/TEKSTİL Sendikası Teksa Şube Başkanı Nazmi İncesoy, EXSA grevine başından bugüne kadar desteğini sürdüren tek sendikanın TÜMTİS olduğunu vurgu larken, Eğitim-Sen Mersin Şubesi Örgütlenme Sekreteri Ayhan Afşar, sermeyenin tek merkezden saldırdığını buna karşı işçi ve emekçilerin de tek cepheden karşı koyması gerektiğini söyledi. EMEP Adana İl Başkanı Belma Cıngıloğlu da, 1900'lü yılların başlarında topraklarımızı silah ve ordular zoruyla işgal eden emperyalistlerin, bugün ekonomi ve para gücüyle bunu yaptıklarını belirterek "Çukurova'yı ve Antep'i işgal eden Fransızlar, bugün İsrail ve ABD ile birleşerek Çukurova ve GAP'taki topraklarımızı satın alıyorlar" dedi. HADEP Adana İl Başkanı Fatih Osman Şanlı da, TÜMTİS'in, ekonomik mücadelenin yanısıra, demokrasi mücadelesi de yürütmesinin önemine değindi. Kongrede işçilere de sık sık söz hakkı verildi.
ÖNCEKİ HABER

Kamu emekçileri Ankara'ya yürüyor

SONRAKİ HABER

Ilgaz'ın yazarlığının kaynağı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...