13 Mayıs 2001 21:00

Sosyalist inancın genç yolcusu

Bir şafak vakti çıkacağım yoluma Bir şafak vakti erkenden Bahçemden yediveren tomurcukları toplayacağım Onları göğsüme takıp Kırmızı güllerimin renklerini koklayacağım.

Paylaş
Sosyalist inancın genç yolcusu
Bir şafak vakti çıkacağım yoluma
Bir şafak vakti erkenden
Bahçemden yediveren tomurcukları toplayacağım
Onları göğsüme takıp
Kırmızı güllerimin renklerini koklayacağım.
"Şafakta" adlı şiirinin başlangıç dizelerinde belirttiği gibi bir şafak vakti, henüz lise öğrencisiyken yola çıktı Zihni Anadol. Ondan sonra, yolunda hiç dur durak vermedi. Nerede bir işçi eylemi ya da işçiden emekçiden yana bir etkinlik varsa, hep orada oldu. Bastonundan yardım bulamadığı günlerde, gidemediği yerlere yüreğinin sesini gönderdi.
Birlik, mücadele ve dayanışma günü olan bütün 1 Mayıs'lara koşa koşa gitti ve en ön saflarda yerini aldı. Katılamadığı 1999 yılı 1 Mayıs'ının on gün sonrasında, 11 Mayıs günü de onu kainattaki yolculuğuna uğurladık.
Zihni Anadol, yaşamı boyunca işçi sınıfının iktidarına inandı. Bu ideali gerçekleştirmek yolunda, elinden ne geliyorsa yaptı. Bu arada, yazın alanındaki faaliyetlerinden de geri durmadı. Sanatsal üretileri, en önemli belirleyici öğeler olarak saydı. Çünkü, politik faaliyetlerin sanatla beslenmesi gerektiğine inanıyordu.
1946-1950 yılları arasında Ankara'nın Hergele Meydanı'nda bulunan Kırşehir Hanı'na, günümüzde de adları çok iyi bilinen birçok sanatçı konuk olmuş ve bu kişilerin büyük bir bölümü, 1951 Tevkifatı'nda hareketin içinde bulunmuştur. Bu sanatçılardan çoğunluğu, sanat uğraşılarını hafife almadan ve tavsatmadan yürütmüşlerdir. Ama Zihni Anadol'un "gizli şair" olarak tanımladığı bazı kişiler ise, yazın uğraşlarını geri plana attıklarından, ya yetilerini körelterek bu alandan çekilmişler; ya da 40/50 yıl sonra amatör olarak çıkarttıkları bir kitapla yetinmiş ve yerlerinde saymışlardır.
Zihni Anadol, zor günlerinde bile sanattan kopmamış; yazının şiir, öykü, röportaj, özellikle de anı türlerinde ürünler vermiştir.
Düz yazılarıyla Anadol
Önce şunu belirtmek gerekir ki, Zihni Anadol her şeye sınıfsal açıdan bakar ve değerlendirmelerini buna göre yapardı. Emeğe saygı duymayan kişilerle tartışır, çatışır ve sonuçta çizmeden yukarı çıkmakta inat ederlerse, ilişiğini keserdi. Özellikle ilk örgütlü mücadelesini içinde yürüttüğü TKP'ye söz söyletmez; kırılan kolun yen içinde kalması gerektiğini savunurdu. Onun bu konudaki duyarlılığını Dr. M. Hulusi Dosdoğru: "... Zihni'nin en ilginç, en ağır basan yanı, iyimserliği elden bırakmamak. Olaylara hep olumlu, hoşgörülü bakmak, birlik ve beraberlik içinde ileriye yönelmek" diyerek dile getiriyor.
Burada "birlik ve beraberlik içinde ileriye yönelmek" sözünün altını çizmek gerekir. Çünkü Zihni Anadol, hem yaşamı boyunca yaptığı sosyalist mücadelede hem de mücadele arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde bu ilkesinden hiç ayrılmamıştır.
"Türk Emekçi Sınıfının Büyük Savunucusu Reşat Fuat Baraner Abiye" adlı uzun şiirinde:
"Hapisane şarkıları içinde eriyip kaybolmadı günlerimiz
Bağdaş kurup sıra sıra dizildik
Dizinin dibinde iktisadi siyasi öğrendik
Ve alınterinin ve zahmetin
Ve tümüyle rezilliğini dünyanın
Ve neden alınterimizin birikip birikip
Düşman olup dikildiğini karşımızda."
dizeleriyle duygu ve düşüncelerinin bir bölümünü yansıttığı Reşat Fuat'ın, Zihni Anadol'un yaşamında çok önemli bir yeri vardır. Çünkü hem bilimsel sosyalizmi ondan öğrenmiş, hem de onun safında mücadele yapmış ve hapis yatmıştır. Bu olguyu ve ona olan inancının yüceliğini de aynı şiirin:
"Kul Yunus gibi sırrına erdim gerçeğin
Rahatım çok şükür
Yanında olmuşluğumdan
Fevkalade memnunum senin asrında
Senin safında zincire vuruluşumdan"
dizeleriyle somutlaştırmıştır. "Truva Atında İlk Akşam" adlı kitap, Zihni Anadol'un da içinde yer aldığı Karabük hücre örgütünün yakalanıp TKP davasına bağlanması ve Baraner'le birlikte olan süreci de içeren anılardan oluşmuştur.
Mehmet Başaran, 2. Dünya Savaşı'nın yaşandığı acılı günleri de belgeleyen bu yapıt için:
"Geleceğe yol döşeyenlerin, aydınlığa omuz verenlerin, kendilerini halka adayanların; düşünceleri uğruna 'dama' düşenlerin yaşamına ışık tutuyor Zihni Anadol'un anıları. Olağanüstü önlemlerin uygulandığı, bir kitap okuma, bir doğruyu söylemeye kalkışma yüzünden yaşamların söndürüldüğü yıllarda 'sendika, grev, demokrasi' diyenlerin, faşizme karşı çıkanların savaşımlarına tanıklık ediyor, tarihimizin belli bir dönemini belgeliyor şiirli bir dille. O günlerin alacakaranlığında, bugünleri hazırlayanların yüzlerini seçiyoruz. A. Kadir'le Nâzım'ın yattığı hapishanede, o günlerin havasını soluyarak ürperiyoruz. Küfürler, zincir şakırtıları geliyor kulaklarımıza, ölümün soğukluğunu duyuyoruz.
Halkımızın 'mapusane'yi bir okul sayması boşuna değil. Bizde de, dünyada da nice ustalar, sanatçılar o okuldan yetişmedi mi? Gerçeklerin gerçeği oralarda değil mi?
Tarihi en iyi zindanlar bilir..."
diyerek düşüncelerini dile getirirken, yönetim ve muhalif aydın tavırlarını da kalın çizgilerle belirtmiştir.
2. Dünya Savaşı, savaşa girmemişliğine karşın, Türkiye insanının derin olumsuzluklar yaşamasına ve büyük sarsıntılar geçirmesine neden olmuştur. Savaşın doğası gereği getirdiği yokluk ve yoksulluklar toplumun yaşamını çekilmez kılarken, hüküm süren tek parti diktatörlüğü de şiddet uygulamasıyla her türlü özgürlüğü kaldırmış ve aydın avı başlatmıştır.
Renklerin ve sözcüklerin sansüre tabi tutulduğu, poliste ve mahkeme sorgulamalarında aleyhte delil olarak gösterilmesi nedeniyle adres defterinin dahi kullanılıp bulundurulamadığı bir dönemde, anıların kaleme alınmamasını doğal karşılamak gerekir. O yüzden çoğunlukla 1960 sonrasında yayınlanmaya başlayan anı kitaplarının içeriği, belleklerin gücüne dayanmaktadır. Yine aynı neden, yaşı ileri olan kalem sahiplerinin, anlayışla karşılanıp kolayca düzeltilebilecek takvimsel yanılgılara düşmesine de neden olmuştur.
Zihni Anadol, iki kitapta topladığı anılarını, 1970'li yıllara dek getirmiştir. Deneme, öykü, tanıtım yazıları ve konuşmalarını da diğer kitaplarında toplamıştır.
Gerçekler Postası'nın Eylül 1967 tarihli 11-12. sayısında yayınlanan konuşma, Türkiye gerçekçi romanının en önemli adlarından biri olan Suat Derviş'le ilgili ilk kaynak olması bakımından değerini bugün de korumaktadır.
Öyküleri de işçi-emekçi insanların sesidir. Zaten onlar da bir yanıyla anılara dayanmaktadır. Proletaryadan oluşan bu tipler arasında; içini çeke çeke makine dairesine yollanan işçi, yitirilen Yakup Usta, ölen dokumacı ve döküm adamları vardır. Ama şiirinin durağına uğramadan geçemeyiz Zihni Anadol'un.
Şiirleriyle Zihni Anadol
"... Doyumsuz sevincimiz gökkuşağına asılmış
Yıldızlar avucumuzda sımsıcak
Gözlerimiz gözlerimizde ısınırken
Şöyle bir ağız dolusu geçmişten
Ellerinde ateşten kadehler
Yaşamak ne güzel"
derken, tasarladığı o dünyanın içinde yaşamını emeğe adayanlar yer almaktadır. Şiirini de, düz yazılarını da konuşma rahatlığı içinde yapılandıran Anadol, ideolojisiyle üretimi örtüşmüş bir sanatçıdır. Hangi yazın türünün hangi yazısından ya da hangi şiirden yola çıkarsanız çıkın; varacağınız yer aynıdır. Orada muhakkak emekçiyle, bu bozuk düzen içinde;
"Şimdi kardeşim
Benim güneşim grubum ayım yıldızım
Kaldırımlarda açan soluk benizler
Ve yirmi dört saatte yirmi dört saat çalışıp
Eve aç dönenler"
dediği emekçinin mücadelesiyle buluşursunuz.
Bu mücadeleye yaşamını vermiş ve umudunu bağlamıştır, Anadol. Onun için, ölümünün ikinci yılında bile sosyalist inancın genç bir yolcusu olarak bizlere ışık tutmaktadır.
ÖNCEKİ HABER

Annelere tabut veriliyor

SONRAKİ HABER

Telekom Yasası'nı onaylamayın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...