30 Nisan 2001 21:00

Soykırımın adı Auscwitz

Auschwitz kampının ana girişinin üzerinde şu yazı dikkat çekiyordu: "Çalışma hür kılar"

Paylaş
Soykırımın adı Auscwitz
Koray Karaermiş
İnsanlık tarihinin utanç sayfalarından biridir Auscwitz. Başta yahudiler olmak üzere çeşitli milliyetlerden birbuçuk milyon insanın Hitler faşizmi tarafından sistematik olarak yokeldildiği bir yer olarak tarihe geçmiştir bu ad. Türkiye'de ilk defa açılan bir sergi, insanın insana yaptığı bu zulmü fotoğraf ve belgelerle gözler önüne seriyor. Serginin amacı yaşanan tüm bu insanlık dışı uygulamaları unutturmamak.

"Korku, endişe, ürkütücü dehşet
beni sıkı sıkıya sarıyor.
Vagonlar yine geldi!
Dün akşam gittiler, bu sabah
döndüler, yine perondalar:
Açık ağızlarını görüyor musun?
Dehşete açılan ağızları!"

26 Ekim 1943 - Itzhak Katzenelson

"Fransa'dan, Ukrayna'dan,
Arnavutluk'tan, Belçika'dan,
Slovakya'dan, İtalya'dan,
Macaristan'dan, Hollanda'dan,
Makedonya'dan, Avusturya'dan,
Hersek'den, Karadeniz kıyılarından,
Baltık kıyılarından, Akdeniz kıyılarından,
yola koyulmuşlar.
Nerede olduklarını bilmek istiyorlar.
Garın adının yazılı olması
gereken tabelayı arıyorlar.
Bu, adı olmayan bir gar.
Onlar için hiçbir zaman adı
olmayacak bir gar."

Charlotte Delbo
14 Haziran 1940 ile 17 Ocak 1945 arasında, dört buçuk yıl boyunca Almanya'dan, Alman işgalindeki Avrupa ülkelerinden ve Alman taraftarı hükümetlerce yönetilen ülkelerden yola çıkan sayısız tren konvoyunun son durağı Polonya'da, adı o güne kadar duyulmamış Auschwitz olmuştu. Zamanla Nazi imha kamplarının en büyüğü haline gelen Auschwitz konumundan dolayı iyi bir seçimdi. Kamp Avrupa başkentlerinden uzaktı ve böylece yahudiler burada fazla gürültü çıkmadan yokedilebilecekti.
Kişiliğin yok edilişi
Auschwitz kampının ana girişinin üzerinde şu yazı dikkat çekiyordu: "Çalışma hür kılar". Kamp muhafızları SS'in elit birliklerinden seçilen "Kurukafa birlikleri"dir. Tutsaklar oturmalarının bile mümkün olmadığı hayvan vagonlarında kampa gelirler. Konvoyların varışında hiç zaman kaybedilmez. Vagonların kapıları şiddetle açılır. Güneş ışığı veya projektörler tutsakların gözlerini kamaştırırken, SS'lerin bağırmaları ve cop darbeleriyle aşağı indirilirler. Bundan sonra tutsaklar için iki yol vardır: SS hekimlerinin bir el hareketiyle ya gaz odasına (Bunker)- çalışmaya elverişsiz bulunan yaşlılar, kadınlar ve 15 yaşın altındaki çocuklar - yollanmalarına ya da ölene kadar çalışmak üzere sağ kalmalarına karar verilir. (Kampa gelen hamile kadınlar ilk başlarda fenol iğnesiyle öldürüyordu. Daha sonra hamile kadınlara kürtaj uygulanmaya başlandı. Bebekler ise doğar doğmaz öldürülüyordu) Süresi değişen karantinanın ardından bir insanın kişiliğini oluşturan herşey acımasızca yok edilir; Sivil giysilerin çıkarılması, uzun süren ve küçük düşüren çıplaklık, vücudun tamamıyla traş edilmesi, sicil numarasının sol kola yaşam boyu silinmeyecek bir dövmeyle vurulması, çizgili tutuklu elbiselerinin giyilmesi vs.
"Saçlarımız kırpılmış, paçavralar içinde, ayakta titriyorduk. Ancak o anda birbirimize bakabildik. En yakın akrabalarımız bile tanınır durumda değildi. Neyse ki kendimizi göremiyorduk ama bazı kadınlar arkadaşlarına baktıkça histerik kahkahalar atıyor ya da istemsiz bir şekilde ağlamaya koyuluyordu"
Çalışmak ve ölmek
İlk zamanlar kampın inşası ile tarım ve hayvancılıkta çalıştırılan tutsaklar, 1942'de savaşın öngörülenden uzun süreceği anlaşılınca, nazi savaş makinesine bedava iş gücü olarak kullanıldılar. Yıllar geçtikçe kampa eklenen 40 kadar yeni uydu kampın, maden ocaklarının, dökümhanelerin ve Nazi savaş makinasını üreten sanayi kuruluşlarının yakınında kurulması rastlantı değildi. Çalışmanın ne sınırı ne molası vardı. Öğlen çorbası çoğunlukla iptal edilirdi. Bir tutsağın yapması gereken "çalışmak ve ölmek" ti. 12 saatlik vardiyalara birkaç aydan fazla dayanmak mucizeydi. Çalışmadan dönen tutsaklar, kamp orkestrası tarafından çalınan Alman askeri marşları eşliğinde yürürlerdi. Başta IG Farben, Holzmann, Siemens ve Krupp olmak üzere 30 kadar firma fabrikalarını Auschwitz yakınlarına taşıdı. Tutsaklar çimento tesisleri, taşkömürü madenleri, kimya ve metalürji endüstrileri, silah ve mühimmat fabrikaları, elektrik santralleri inşaatları, su ve orman işletmelerinde yaygın olarak kullanıldılar.
Acımasız koşullar
Gaz odalarına yollanmayan tutsakları sadece ağır çalışma koşulları beklemiyordu; Tutsaklar genişliği 1metreden az olan ranzalara 3-4 kişi sığışmak zorundadır. Yetersiz beslenme yoketme sisteminin bir parçasıdır: Gıdasızlık ve açlık tutuklularda psikolojik bir bağımlılık yaratmaktadır. Vücudun direncini kıran diğer felaket ise soğuktur. Açık havada yapılan çalışmalar korkunç ağırdır. Tutukluların üzerindeki incecik giysiler ise Polonyanın çok sert olan kışına karşı herhangi bir koruma sağlamaz. En basit sağlık koşullarını muhafaza etmek için mücadele etmek gerekmektedir. En ufak bir korunma girişimi şiddetle cezalandırılır. Göğüse konmuş bir gazete, bez parçalarından yapılmış bir yelek yakalandığı takdirde ölümle cezalandırılabilirdi. Tutsaklar patates ve şalgam esaslı etsiz bir çorbayla beslenir. Tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için birkaç saniyeleri vardır. Daha fazla vakit geçirenler öldüresiye dövülür. Kamp yönetmeliğindeki en küçük ceza 25 kamçıdan başlamaktadır. Suçların en büyüğü kaçmaya yeltenmektir. Cezası da ölümdü. İnfaz ibret olsun diye kamp tutsakların gözü önünde yapılır. Yavaş yavaş iskelete dönüşen tutsakların ufukları o an hayatta kalmakla kısıtlıdır artık.
Tıbbi deneyler
Nazi hekimlerinin Auschwitz'de önemli! görevleri vardı; Her gün yenilenen içtimalarda çalışabilecek ve çalışamayacak durumdaki insanları ayırmak, Ari ırk çalışmaları yapmak, kitlesel kısırlaştırma yöntemleri geliştirmek, piyasaya sürülmeyen ilaçları denemek vb. Tutsaklar üzerinde özgürce tıbbi deneyler yürüten Nazi hekimleri 20 - 30 yaş arası kadınları ve çocukları denek olarak kullanmakta, deneylerin ardından sağ kalanları ise çeşitli yöntemlerle öldürmekteydiler. Kampta çalışan hekimler arasında en ünlüsü hiç kuşkusuz Josef Mengele idi. Mengele ikizler ve cücelik üzerine araştırmalar ve göz rengi gibi çok özel konularda deneyler yaptı. Auschwitz'de başka hekimlerde görev almıştır. Özellikle karaciğerlerini incelemek için kurbanlarını yavaş yavaş öldüren Dr. Johann Kremer bunlardan biridir.
Yok etme
Önceleri kamyonlardan çıkan egzoz gazının ya direkt olarak ya da stoklandıkları şişelerden, tutukluların kapatıldığı odaya püskürtülmesiyle gerçekleştirilen öldürme yöntemi daha sonraları yerini, Zyklon B gazına bırakır. Çok etkili bir böcek ilacı olan bu zehirin tercih edilme nedeni ölümü hızlandırmasıdır. Bir seferde 800 kişiyi alan gaz odalarına çırılçıplak sokulan tutsaklar, kapılar sürgülendikten birkaç dakika sonra, duş deliklerinden püskürtülen gazla katledilirdiler. Kapılar yarım saat sonra açılır. Odanın zemininde üst üste yığılmış cesetler dışkı ve kanla kirlenmiştir. Derileri pembe renk alan cesetleri gaz odasından çıkarıp, altın dişlerini sökmek ve fırınlara taşımakta yine esirler arasından oluşturulmuş özel birliklere düşer. Avrupadan getirilen yahudilerin kitlesel artışı, SS'leri Krematoryum (soyunma odaları, gaz odaları ve birçok fırını birarada toplayan kompleks) yaptırmaya iter. Bu modern tesislerde günde 5000 kişiyi imha etmek mümkündür artık. Yanmamış kemikler ve küller nehre atılmakta veya gübre olarak kullanılmaktadır.
Gasp edilenler
Ölü veya diri tüm kadınlardan elde edilen saçlar, kilosu yarım marktan kıl bezi hammaddesi olarak tekstil firmalarına satılmaktadır. Altın dişler kampta eritilmekte ve elde edilen külçeler, dövizler ve diyer kıymetli metallerle birlikte 3. Reich'ın bankasına nakledilmektedir. Yeni gelenler tüm kişisel eşyalarını trenden indikleri rampada terketmek zorundadır. Sınıflandırılan ve temizlenen eşyalar satılmak veya şekli değiştirilmek üzere şeşitli kurumlara yollanmaktadır. Gündelik eşyalar, giysiler, ayakkabılar Alman halkına dağıtılırken, saat, mücevher ve sanat eserleri, Nazi iktidarının ileri gelen yöneticilerine verilmekte, hisse senetleri özellikle İsviçre'de satılarak elde edilen karlar 3.Reich'ın hazinesine aktarılmaktadır.
Toplama ve imha kampı Auschwitz'in suç bilançosu; resmi rakamlara göre başta yahudiler olmak üzere, Polonyalı direnişçiler, Sovyet savaş tutsakları, çingeneler, siyasi tutuklular, yatalak yaşlılar, asosyallar, doğuştan gelen hastalıkları taşıyanlar, eşcinseller ve akıl hastalarından oluşan toplam 1.3 milyon insanın katledilmesi. Auschwitz'de katledilenlerin kesin sayısı belki de hiçbir zaman bilinemeyecek. Yolu Auschwitz'de noktalanan birçok "İsimsiz" insan, bir sayı olarak bile bu ölüm listesinde yer alamayacak.
İkinci Dünya Savaşı sırasında toplama ve imha kamplarında yaşananlarla ilgili olarak Türkiye'de düzenlenen ilk belgesel sergi olan "Fotoğraf ve Belgelerle Auschwitz" 31 Mayıs tarihine kadar İstanbul Karaköy'de bulunan Schneidertempel Sanat Merkezi'nde izlenebilecek. Toplama kamplarından kurtulabilmiş Türk asıllı yahudilerin yaşadıklarını anlattıkları bir video film de sergi boyunca gösterilecek.
ÖNCEKİ HABER

Öğretmenlik taşeronlaştırılıyor

SONRAKİ HABER

Konuşabilseydi bunları anlatacaktı...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa