30 Nisan 2001 21:00
Öğretmenlik taşeronlaştırılıyor
Ülkedeki 500 bin öğretmen açığını giderebilmek için devletin başvurduğu 'taşeron uygulamalar', eğitim kalitesinin düşmesine neden oluyor.
Öğretmenlik taşeronlaştırılıyor
Savaş Velioğlu
İlk ve ortaöğrenimde bulunan 'Vekil ve Sözleşmeli öğretmen uygulaması, eğitimde kalitenin düşmesine ve öğretmenlik mesleğinin içinin boşaltılmasına neden oluyor. Üstelik bu uygulama kapsamındaki eğitimciler, sosyal güvencelerden uzak düşük ücretlere mahkûm çalışıyor. 'Vekil ve Sözleşmeli' öğretmenler konusundaki sorularımızı yanıtlayan Eğitim-Sen Genel Sekreteri Kemal Ünal, ülkede 500 bin öğretmen açığı olduğunu ve bu açığın
'Vekil ve Sözleşmeli' eğitmenlerle kapatılmaya çalışıldığını söylüyor. Ünal, söz konusu açığın eğitim fakültelerinde yetiştirilmiş nitelikli öğretmenlerle kapatılması gerektiğini dile getiriyor.
Milli Eğitim Bakanı'nın öğretmen açığı olmadığı yolundaki demeçlerine sık sık tanık oluyoruz. Ancak 'Vekil ve Sözleşmeli' öğretmen gerçeğinin öğretmen ihtiyacından kaynaklandığı ortada. Ülkede şu anda ne kadar öğretmene ihtiyaç var?
Ülkemizde eğitimin temel sorunlarından biri öğretmen sorunudur. Sorunu iki yönlü ele almak sanırım daha doğru olur. Birincisi, mevcut öğrenim gören ve öğrenim çağına gelmiş öğrenci sayısına göre öğretmen sayısı, öğretmenin niteliği.
Ülkemizde bugün 15.820.534 öğrenci ve 542.277 öğretmen bulunmakta. Yaklaşık olarak 30 öğrenciye bir öğretmen düşmektedir. Oysa Avrupa'nın ve dünyanın çoğu ülkesinde 15 öğrenciye bir öğretmen düşmektedir. Örneğin İsveç'te ilköğretimde her 100 öğrenciye 7,6, ortaöğretimde her 100 öğrenciye 7,8 öğretmen düşmektedir. Yukarıdaki karşılaştırma ülkemizde ne kadar öğretmene ihtiyacın olduğunu göstermektedir. Yani bugün Türkiye'de 500 bin öğretmene ihtiyaç var. Öğretmen sayısı ülke koşulları ve gelişmiş ülke standartları dikkate alınarak karşılanmalıdır.
Vekil ve Sözleşmeli öğretmenlik uygulamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öğretmen ihtiyacını karşılayabilmek için, vekil öğretmenlik, sözleşmeli öğretmenlik gibi sorunu çözemeyecek ve yeni sorunlar yaratacak yollara başvuruluyor. Bu türden politikalar tamamen yanlıştır. Sözleşmeli öğretmenlik, vekil öğretmenlik gibi yönelimler öğretmenlik mesleğinin içini boşaltmakta ve önemsiz hale getirmektedir. Öğretmenlik, her lise okuyanın veya her yüksekokul okuyanın yapabileceği düzeye indirgenmektedir. Ayrıca, düşük ücret, iş güvencesi ve diğer sosyal güvencelerden yoksun çalışmaya zemin arayışlarının bir sonucudur. Öğretmenlik mesleğine değişik kaynaklardan giren ve kendi branşında öğretmenlik yapmayan öğretmenler, özellikle de öğretmen olmayan "Sınıf Öğretmenleri" bir elemeden geçirilerek ve yerine yeterli sınıf öğretmenleri yetiştirilerek, uygun branşlara ya da genel idari hizmetlere aktarılmalı ve yeniden yetiştirilmelidir. Öğretmen sorununa, ILO-UNESCO ortak belgesi olan, "Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi" belgesinde yer alan öğretmenlerin hak, görev ve sorumlulukları çerçevesinde bakılmalıdır. Eğitim emekçillerinin grevli, toplusözleşmeli sendikal haklarıyla ilgili çalışmalar başlatılmalıdır.
Öğretmen niteliğinin eğitimin kalitesini belirlemesi konusunu ayrıntılandırır mısınız? Öğretmenin eğitim sürecindeki önemi nedir?
Bir eğitim sürecinin başarısı, öğretmenin niteliğiyle ölçülebilir. Hiçbir araç ve donanım öğretmenin yerini alamamıştır. Gelişen eğitim teknolojisi, öğretmenin önemini azaltmadığı gibi, aksine daha iyi yetişmiş öğretmen istemektedir. Dolayısıyla da çocukluk ve gençlik döneminin çok büyük bir kısmını öğretmenle birlikte geçiren çocuklarımız, gerçek anlamda eğitim hakkına ancak, iyi yetişmiş, ekonomik yönden güçlendirilmiş, saygı gören öğretmenle kavuşabilirler. Bu da, öğretmen yetiştirmeyle ilgilidir. Öğretmen yetiştirme modeli, eski deneyimlerimiz gözden geçirilerek yeniden düzenlenmelidir. Bugün sayıları yetmişe yaklaşan eğitim fakülteleri belirli merkezlerde toplanarak, üç büyük kentte birer eğitim üniversitesi açılmalı ve oralardaki eğitim fakülteleri bunlara bağlanmalıdır. Bu fakülteler, eski eğitim enstitüleri, yüksek öğretmen okulları ve teknik öğretmen okulları deneyimine göre modelleştirilebilir. Eğitim üniversiteleri mutlaka ayrı birer "Temel Eğitim Öğretmenliği Fakültesi" kurmalıdır. Bu eğitim üniversiteleri dışında en çok 10 ilde sadece "Sınıf Öğretmeni" yetiştirecek temel eğitim fakülteleri açılarak, eğitim üniversitelerinin denetimine verilmelidir.
Ancak, yüksek lisans eğitimini sadece eğitim üniversitelerinin "Eğitimbilim Enstitüleri" vermelidir. Öğretmen yetiştirmede en önemli sorun, "Öğretmen Yetiştiren Öğretmen"i yetiştirmektir. Sadece değişik bilim dallarından öğretim üyesi bulmak, öğretmen yetiştirmek için yeterli değildir. Adayları öğretmen yapacak ve onlara öğretmenlik ruhu verecek olanlar, öğretmen yetiştiren örnek öğretmenlerdir (öğretim elemanları). Özellikle değişik alanların "Özel Öğretim İlke ve Yöntemleri"ni öğretecek, adayların staj ve uygulama yapmalarını sağlayacak öğretim üyelerini ve rehber öğretmenleri sağlamak gerekir. Günümüzde hızla değişen ve gelişen teknolojiler ve bilgi birikim nedeniyle, öncelikle öğretmenlerin bu gelişim ve değişime ayak uydurabilmesi için 'hizmet-içi'nde sürekli olarak eğitilmeleri gerekmektedir. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Sanık Mercedes Türkiye'de tam gaz!
Karapınar'da, dört yıl önce 49 kişinin ölümüne neden olan kazaya hatalı üretimlerinin neden olduğu mahkeme kararı ile tespit edilen Mercedes firması, Türkiye'deki yatırımlarını daha da artırmakta kararlı olduğunu açıkladı.
DaimlerChrysler tarafından düzenlenen "Türkiye ve Avrupa" başlıklı seminerin açılışında konuşan DaimlerChrysler Dış İlişkiler Genel Koordinatörü Matthias Kleinert, geçtiğimiz 5 yıl içinde sadece kamyon üretimi için yaklaşık 150 milyon Euro tutarında gerçekleşen Türkiye'deki yatırımlarını koruyacak ve hızlandıracaklarını söyledi.
Türkiye'nin firmaları için otobüs ve kamyonlara yönelik olarak Avrupa'nın Almanya'nın doğusundaki bölümde stratejik ve taktik açıdan en önemli üretim ve yatırım bölgesi olduğunu ve bu konumunu sürdüreceğini vurgulayan Kleinert, yeni kamyon ve otobüs projelerini hayata geçireceklerini açıkladı.
Matthias Kleinert, Mercedes Benz Türk'ün yaklaşık 2 milyar mark tutarındaki yıllık cirosuyla Türkiye'nin en büyük firmalarından birisi olduğunu vurguladı.
Bugüne kadar Türkiye'de üretilen otobüs ve kamyonların 55'in üzerinde ülkeye ihraç edilmesinin DaimlerChrysler'in işletme kârına önemli bir katkıda bulunduğunu anlatan Kleinert, firmalarının hatalı üretimlerinin insanların ölümüne neden olduğunun tespit edildiği mahkeme sürecine değinmezken, "Karalar bağlamak zararlıdır" diye konuştu. Özellikle ekonomik ve politik açıdan zor dönemlerde sorunları çözmek için karamsar psikoloji verme, onları daha da fazla körüklemek yerine, öncelikle onların niteliğini belirlemek gerektiği konusunda görüş birliği oluşmasının önemli olduğunu savundu.
Matthias Kleinert, Türkiye'deki üretim güçlerini gelecekte de garantilemek için her tür çabayı göstereceklerini söyledi.
Savaş Velioğlu
İlk ve ortaöğrenimde bulunan 'Vekil ve Sözleşmeli öğretmen uygulaması, eğitimde kalitenin düşmesine ve öğretmenlik mesleğinin içinin boşaltılmasına neden oluyor. Üstelik bu uygulama kapsamındaki eğitimciler, sosyal güvencelerden uzak düşük ücretlere mahkûm çalışıyor. 'Vekil ve Sözleşmeli' öğretmenler konusundaki sorularımızı yanıtlayan Eğitim-Sen Genel Sekreteri Kemal Ünal, ülkede 500 bin öğretmen açığı olduğunu ve bu açığın
'Vekil ve Sözleşmeli' eğitmenlerle kapatılmaya çalışıldığını söylüyor. Ünal, söz konusu açığın eğitim fakültelerinde yetiştirilmiş nitelikli öğretmenlerle kapatılması gerektiğini dile getiriyor.
Milli Eğitim Bakanı'nın öğretmen açığı olmadığı yolundaki demeçlerine sık sık tanık oluyoruz. Ancak 'Vekil ve Sözleşmeli' öğretmen gerçeğinin öğretmen ihtiyacından kaynaklandığı ortada. Ülkede şu anda ne kadar öğretmene ihtiyaç var?
Ülkemizde eğitimin temel sorunlarından biri öğretmen sorunudur. Sorunu iki yönlü ele almak sanırım daha doğru olur. Birincisi, mevcut öğrenim gören ve öğrenim çağına gelmiş öğrenci sayısına göre öğretmen sayısı, öğretmenin niteliği.
Ülkemizde bugün 15.820.534 öğrenci ve 542.277 öğretmen bulunmakta. Yaklaşık olarak 30 öğrenciye bir öğretmen düşmektedir. Oysa Avrupa'nın ve dünyanın çoğu ülkesinde 15 öğrenciye bir öğretmen düşmektedir. Örneğin İsveç'te ilköğretimde her 100 öğrenciye 7,6, ortaöğretimde her 100 öğrenciye 7,8 öğretmen düşmektedir. Yukarıdaki karşılaştırma ülkemizde ne kadar öğretmene ihtiyacın olduğunu göstermektedir. Yani bugün Türkiye'de 500 bin öğretmene ihtiyaç var. Öğretmen sayısı ülke koşulları ve gelişmiş ülke standartları dikkate alınarak karşılanmalıdır.
Vekil ve Sözleşmeli öğretmenlik uygulamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öğretmen ihtiyacını karşılayabilmek için, vekil öğretmenlik, sözleşmeli öğretmenlik gibi sorunu çözemeyecek ve yeni sorunlar yaratacak yollara başvuruluyor. Bu türden politikalar tamamen yanlıştır. Sözleşmeli öğretmenlik, vekil öğretmenlik gibi yönelimler öğretmenlik mesleğinin içini boşaltmakta ve önemsiz hale getirmektedir. Öğretmenlik, her lise okuyanın veya her yüksekokul okuyanın yapabileceği düzeye indirgenmektedir. Ayrıca, düşük ücret, iş güvencesi ve diğer sosyal güvencelerden yoksun çalışmaya zemin arayışlarının bir sonucudur. Öğretmenlik mesleğine değişik kaynaklardan giren ve kendi branşında öğretmenlik yapmayan öğretmenler, özellikle de öğretmen olmayan "Sınıf Öğretmenleri" bir elemeden geçirilerek ve yerine yeterli sınıf öğretmenleri yetiştirilerek, uygun branşlara ya da genel idari hizmetlere aktarılmalı ve yeniden yetiştirilmelidir. Öğretmen sorununa, ILO-UNESCO ortak belgesi olan, "Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi" belgesinde yer alan öğretmenlerin hak, görev ve sorumlulukları çerçevesinde bakılmalıdır. Eğitim emekçillerinin grevli, toplusözleşmeli sendikal haklarıyla ilgili çalışmalar başlatılmalıdır.
Öğretmen niteliğinin eğitimin kalitesini belirlemesi konusunu ayrıntılandırır mısınız? Öğretmenin eğitim sürecindeki önemi nedir?
Bir eğitim sürecinin başarısı, öğretmenin niteliğiyle ölçülebilir. Hiçbir araç ve donanım öğretmenin yerini alamamıştır. Gelişen eğitim teknolojisi, öğretmenin önemini azaltmadığı gibi, aksine daha iyi yetişmiş öğretmen istemektedir. Dolayısıyla da çocukluk ve gençlik döneminin çok büyük bir kısmını öğretmenle birlikte geçiren çocuklarımız, gerçek anlamda eğitim hakkına ancak, iyi yetişmiş, ekonomik yönden güçlendirilmiş, saygı gören öğretmenle kavuşabilirler. Bu da, öğretmen yetiştirmeyle ilgilidir. Öğretmen yetiştirme modeli, eski deneyimlerimiz gözden geçirilerek yeniden düzenlenmelidir. Bugün sayıları yetmişe yaklaşan eğitim fakülteleri belirli merkezlerde toplanarak, üç büyük kentte birer eğitim üniversitesi açılmalı ve oralardaki eğitim fakülteleri bunlara bağlanmalıdır. Bu fakülteler, eski eğitim enstitüleri, yüksek öğretmen okulları ve teknik öğretmen okulları deneyimine göre modelleştirilebilir. Eğitim üniversiteleri mutlaka ayrı birer "Temel Eğitim Öğretmenliği Fakültesi" kurmalıdır. Bu eğitim üniversiteleri dışında en çok 10 ilde sadece "Sınıf Öğretmeni" yetiştirecek temel eğitim fakülteleri açılarak, eğitim üniversitelerinin denetimine verilmelidir.
Ancak, yüksek lisans eğitimini sadece eğitim üniversitelerinin "Eğitimbilim Enstitüleri" vermelidir. Öğretmen yetiştirmede en önemli sorun, "Öğretmen Yetiştiren Öğretmen"i yetiştirmektir. Sadece değişik bilim dallarından öğretim üyesi bulmak, öğretmen yetiştirmek için yeterli değildir. Adayları öğretmen yapacak ve onlara öğretmenlik ruhu verecek olanlar, öğretmen yetiştiren örnek öğretmenlerdir (öğretim elemanları). Özellikle değişik alanların "Özel Öğretim İlke ve Yöntemleri"ni öğretecek, adayların staj ve uygulama yapmalarını sağlayacak öğretim üyelerini ve rehber öğretmenleri sağlamak gerekir. Günümüzde hızla değişen ve gelişen teknolojiler ve bilgi birikim nedeniyle, öncelikle öğretmenlerin bu gelişim ve değişime ayak uydurabilmesi için 'hizmet-içi'nde sürekli olarak eğitilmeleri gerekmektedir. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Sanık Mercedes Türkiye'de tam gaz!
Karapınar'da, dört yıl önce 49 kişinin ölümüne neden olan kazaya hatalı üretimlerinin neden olduğu mahkeme kararı ile tespit edilen Mercedes firması, Türkiye'deki yatırımlarını daha da artırmakta kararlı olduğunu açıkladı.
DaimlerChrysler tarafından düzenlenen "Türkiye ve Avrupa" başlıklı seminerin açılışında konuşan DaimlerChrysler Dış İlişkiler Genel Koordinatörü Matthias Kleinert, geçtiğimiz 5 yıl içinde sadece kamyon üretimi için yaklaşık 150 milyon Euro tutarında gerçekleşen Türkiye'deki yatırımlarını koruyacak ve hızlandıracaklarını söyledi.
Türkiye'nin firmaları için otobüs ve kamyonlara yönelik olarak Avrupa'nın Almanya'nın doğusundaki bölümde stratejik ve taktik açıdan en önemli üretim ve yatırım bölgesi olduğunu ve bu konumunu sürdüreceğini vurgulayan Kleinert, yeni kamyon ve otobüs projelerini hayata geçireceklerini açıkladı.
Matthias Kleinert, Mercedes Benz Türk'ün yaklaşık 2 milyar mark tutarındaki yıllık cirosuyla Türkiye'nin en büyük firmalarından birisi olduğunu vurguladı.
Bugüne kadar Türkiye'de üretilen otobüs ve kamyonların 55'in üzerinde ülkeye ihraç edilmesinin DaimlerChrysler'in işletme kârına önemli bir katkıda bulunduğunu anlatan Kleinert, firmalarının hatalı üretimlerinin insanların ölümüne neden olduğunun tespit edildiği mahkeme sürecine değinmezken, "Karalar bağlamak zararlıdır" diye konuştu. Özellikle ekonomik ve politik açıdan zor dönemlerde sorunları çözmek için karamsar psikoloji verme, onları daha da fazla körüklemek yerine, öncelikle onların niteliğini belirlemek gerektiği konusunda görüş birliği oluşmasının önemli olduğunu savundu.
Matthias Kleinert, Türkiye'deki üretim güçlerini gelecekte de garantilemek için her tür çabayı göstereceklerini söyledi.