29 Nisan 2001 21:00

Şiirin yollarında bir Arkadaş

alnını dağ ateşiyle ısıtan yüzünü kanla yıkayan dostum senin uyurken dudağında gülümseyen bordo gül benim kalbimi harmanlayan isyan olsun şimdi dingin gövdende uğultuyla büyüyen sessizlik birgün benim elimde patlamaya sabırsız mavzer olsun başını omzuma yasla göğsümde taşıyayım seni gövdem gövdene can olsun...

Paylaş
Şiirin yollarında bir Arkadaş
Barış Avşar
"Bir gün eve geliyor Arkadaş. Yokum.
Gitmek üzereyken,
- Yavrum adın ne?
- Arkadaş.
- Anladım arkadaşısın oğlumun. Ama adın ne?
- Arkadaş,
- Yavrum tamam... arkadaşısın. Ama adını söyle de seni falanca aradı diyeyim oğluma.
- Vallahi de billahi de adım Arkadaş!"*
Şiirimizin genç yaşta yitirdiği yüzlerce 'arkadaş'tan biridir Arkadaş Z. Özger.
Kendisi almıştır 'Arkadaş' adını. Arkadaşı Sina Akyol'dan aktardığımız yukarıdaki anı, insana şair olmaktan başka yol bırakmayan tülden bir gizem perdesiyle örtülü -bu perde özellikle de 25 yaşındaki vedasının üzerinde örtülü-, devrimden yana çarpan bir kalbin yaşamöyküsünün parçasıdır.
Karınca...
/.../
karıncanın başı hep öne eğik mi
karınca hep neden korkar biri mi basar sırtına
kim ölür karınca mı ya üstündeki fil
o ölür mü hiç be o kocaman hem yüksekte
karınca var altında ya ben ah ya ben
/.../

Sadece yukarıda alıntıladığımız 'Karınca Fil'de değil, özellikle ilk şiirlerinde sıkça kullanır, 'karınca'yı şair. Karıncanın üzerindeki kocaman bir file rağmen gösterdiği ayakta durma çabasını sever. Kendisi de üzerinde kocaman bir fil gibi duran hayat karşısında tek başına bir karınca gibidir. 25 yaşında ölmüş bir şairin çıraklığından söz edilecekse eğer, çıraklık, şiirlerinde kendisi, o yanlız karınca gibidir. 'Kendisine şiirlerdir' yazdıkları başlangıçta.
İlkinin yayınlandığı 1967'den itibaren kendi içinde devinimler, değişmeler yaşar şiiri, ama hiç 'kapalı', anlaşılmaz dil oyunlarına bezenmiş bir hal almaz. Şiirin 'yanlız karınca'lığından, kavga için yazılmış destansı şiirlerine gelene kadar geçen 6 yıla sıkışmıştır bütün üretimi, ancak bu kısa zamanda kendisine 'yanlız bir karınca' için oldukça iyi bir yer açmayı, önemli bir iz bırakmayı başarmıştır.
Bir proleterin oğlu
ne kadar üstelesem yanlış bir değişimi
bir proleterin oğlu olduğuma inandıramıyorum
kimseyi
inandıramıyorum babama bir proleter olduğunu

babam çok eski bir partizan
kötü bir halk partisinin kalıntısına yamamış
nefretini
acıyı ve bir dönemi benden iyi biliyor
ne zaman içki içsek bir cuma gecesi ertesi
açlığı ve yoksulluğu benden iyi anlatıyor

benim bir abim iki abim varmış
açlık ve yoksulluk kötü bir şefin döneminde
ikisine de almış
/.../
gördüm ki bir cuma gecesi ertesi
babamın eskimiş bürokrat ayakkabılarının
tamiratına
nefretle vurduğu örsü ve çekici
öfkesini köseleden ayırdığı bıçak
açılmış bir gül gibi duruyor önümde

vur gülüm vur gülüm vur gülüm
vur sen de burjuva ayakkabılarının altına

artık ne soğuk damarlarımdaki ne sıcak
sadece bıçak gülüm sadece bıçak.

'Tamirat'tan alınan yukarıdaki dizeler, Arkadaş Özger'in şairliğe, 'sınıfını bilerek' devam edeceğinin ilanıdır. Zaten sınıfının ayrılmaz bir parçası olarak yaşamıştır, yaşamaktadır. 'İki abisini alan' koşullar, ona da dokuz yaşındayken ömür boyu sakat kalmasına neden olacak bir hastalık vermiştir: Ostomyolit. Ve o bütün yaşamı boyunca biriktirdiği öfkesini, ilk şiirlerinden 'Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası'ndaki çocuksuluğu hiç yitirmeden, öfkeli ve kimi zaman iğneleyen bir ironiyle aktarır.
O, özeleştirisini de şiirine verir, şiiriyle verir. Şöyle seslenir 'Aygın'da, 'yüreğini kurtaracak' olana:

/.../
vur umudunu kalabalık ağaçlara
yorumla beslenen dallara köpürerek akan sulara
kır çiçeği kokusuyla aygınlaşan dağlara
kurcala yaşamının gizemli torbasını
ekmeğin ve terin kardeşliğini kıskan
sana toprağı ve aşkı öğretecek
hayat denen anneye koş

Yurdunu yiğitçe savunan şair
Üniversite yurdunda 'iki mendilini dört çift çorabını' yıkamaktan bıkacak kadar yoksulluk içindeyken ve "Gittikçe zayıflıyorum. İskeletimin şiirini yazmalıyım" derken arkadaşı Cavit Kürnek'e yazdığı bir mektupta, genç yaşta ölen nice şairin ölüm nedenini de düşünür: "İntihar eden adamın namazı da kılınmazmış."
Ama ölümü intihar ederek olmaz. Sokakta ölü bulunduğunda onu tanıyanların aklına bu erken ve nedensiz gibi görünen ölüm hakkında bir tek açıklama gelir: Arkadaş Özger'in de kaldığı öğrenci yurduna faşistler tarafından düzenlenen bir baskında kafasına aldığı darbeler. Asıl adı 'Zekai' olan genç şair, beyin kanamasından öldüğünde belki de 'ölümüne neden olan olayın şiirini yazan tek şair' gibi acılı bir ünvan bırakır ardında. Şiirin adı 'Adak'tır ve 'Yurtlarını yiğitçe savunanlara' adanmıştır:
/.../
2.
biz üçyüz yurtseverdik
üçyüz antlı yurt bekçisi
umutla beslerdik kanımızı
yediğimiz al alma
içtiğimiz nar suyu
her birimiz bir çiçek
büyütürdük, görevimizdi bu
sevgiyle sökerdik ayrıkotlarını toprağın
sevgiyle ayıklardık yaramaz kurtlarını
açsın diye en güzel çiçek

3.
biz üçyüz yurtseverdik
bir gün sularken çiçeklerimizi
üçbin kişilik düşman ordusu
ve onun paralı sivil askerleri
saldırdılar yurdumuza

birden bastırıldık
kötü bastırıldık
ikindi güneşi vururken yüreklerimize

ve onunla beslerken çiçeklerimizi
ama andımız vardı üçyüz çiçeğe
vermiyecektik onu açtıran toprağı
bu yurdu, büyütüp göverten gövdemizi

silahımız çiçeklerdi
cephanemiz yüreğimiz
sayımız azdı ama
korkumuz yoktu,

/.../
daha da vuruşurduk
daha kaç yüzyıl saat
ah aymaz gece, oynaş gece
iğrenç karanlığıyla gelince
yurdumuzun yarısı düşman eline geçti
üçyüz yurtsever yarısı düşman eline geçti

gözü dönmüş, kan tutmuş
çılgın güruh
kanlı düşman
öfkesini tutsak ettiklerinden alırken
direnmek onları feda etmek demekti

ah kalleş gece, kancık gece
sonunda teslim olduk işbirlikçi karanlığa

/.../
5.
bu vuruşmada ölü vermedik
ama ant içtik üçyüz yaralı
başlatmak için büyük savaşı
çoğaltıcaz üçyüzleri

açıncaya kadar en güzel çiçek

Üçyüz Arkadaş'ın baskına uğradığı yurt, Ankara'daki Siyasal Bilgiler Fakültesi yurdudur. Ve 'üçyüz yaralı' tek ölüyü daha sonra verecektir. 1948 Bursa doğumlu şair Arkadaş Z. Özger, 5 Mayıs 1973 günü çok sevdiği Ankara'nın bir sokağında ölecektir. Yaşayabilse kimbilir daha neler söyleyecek şiir arkadaşının kısa yaşamında ürettiği elimizdeki az sayıda şiirle teselli bulmaya çalışmak zorundayız ölümünün 28. yıldönümünde de...

* Bütün alıntılar ve şiirler: Sevdadır/Arkadaş Z. Özger, Mayıs Yayınları
ÖNCEKİ HABER

Sansürlü DSP kongresi

SONRAKİ HABER

Ankara, sokakları ve evleriyle gözaltında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...