22 Nisan 2001 21:00

Çocuklar bu bayram da çalışıyor

Karaköy'deki kuş pazarında güvercin satan çocuklara 23 Nisan'ı sorduk. Kimi daha okuma yazmayı öğrenmeden çalışmaya başlamıştı.

Paylaş
Çocuklar bu bayram da çalışıyor
Rojda İldan
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın 81. yılının kutlandığı bugün Türkiye'de, 4.5 milyon çocuk sanayi sitelerinde, tekstil atölyelerinde ucuz işgücü olarak sömürülüyor. Bu çocukların yüzde 67'sinin çalışma saati günde 10 saatten fazla ve sadece 2 milyonu kayıtlı. Milyonlarcası okuma yazmayı öğrenmeden sokaklarda ekmek aramaya başlıyor;1 milyon 200 bin çocuk okula gidemiyor. Bu çocukların üçünü dün Karaköy'deki kuş pazarında bulduk. Okul harçlıklarını çıkarmak ya da ailelerine bakmak zorunda oldukları için çalışıyorlardı.
Cem Doğan 15 yaşında. Ailesi uzun yıllar önce Sivas'tan İstanbul'a gelmiş. O, İstanbul doğumlu. Pazar günü kuşpazarında arkadaşlarıyla birlikte güvercin satıyor. Güvercinleri kendileri de satın alıyor. Eskiden kendileri yakalayıp, besliyorlarmış ama besledikleri yerden kovulmuşlar. Güvercinlerin fiyatları kuşların cinsine göre değişiyor; 2 milyon lira, 3 milyon lira, 5 milyon lira... Orta birden sonra okulu bırakan Cem'in yaptığı tek iş kuş satmak değil, bu onun hafta sonlarında severek yaptığı ek işi. Asıl işi konfeksiyon işçiliği. Hafta içi Şişli'de bir konfeksiyonda çalışıyor.
O, bugün çalışıyor
Cem'in mesaisi sabah sekiz buçukta başlıyor akşam yedi buçukta bitiyor. Bazı günler mesai oluyor, akşam dokuz buçuğa kadar çalışıyorlar. Cem'e günde 11 saat çalışmasının karşılığı olarak haftada 25 milyon lira veriliyor. O, okula giderken 23 Nisan hakkında bir fikir sahibiymiş. En azından törenler dolayısıyla 23 Nisan'ın geldiğini hatırlarmış, ama uzun yıllardan beri 23 Nisan hakkında bir fikre sahip değil, bugün onun için bir anlamı yok, sorduğumuzda çocuklar için, nasıl olduğunu tam olarak da tanımlayamadığı 'iyi' bir dünya istiyor. Cem, dün ona "Bugün ne yapacaksın?" diye sorduğumuzda, çalışacağını söylemişti; sabah sekiz buçuktan akşam yedi buçuğa...
Çalışmak istemiyor
Sezgin Erzek, 14 yaşında, iki aydır babasıyla kuş pazarında güvercin satıyor. Sarıçeşme'deki bir okulda altıncı sınıfta okuyor. Çalışmasının nedeni okul harçlığını çıkarmak. Hafta sonu pazarda sattığı kuşları elleriyle besliyor. Evlerinin tavanını bu işe ayırmış. Hafta içi onlara bakıyor, hafta sonu satıyor. İşlerinin nasıl gittiğini sorunca "Kötü" diyor Sezgin. "Kazanç yok, bir şey elde edemiyoruz. İş yok ki". Sezgin, 23 Nisan'ı okullu olduğu için biliyor, yarın okulunda yapılacak olan törene katılacak. "Bana görev vermediler" diyerek töreni sadece izleyeceğini söylüyor. Sezgin çalışmayı sevmiyor, çalışmadan okulunu okumak istiyor ve bütün çocukların çalışmadan yaşayabilecekleri bir dünya istiyor.
On çocuğa bakmak
Biz, Sezgin ile konuşurken babası yanımıza geliyor. "Ona sorma, bana sor" diyor, sonra anlatıyor: "Devlet devlet olsaydı, katkı parası istemezdi, çocukları okuturdu. Biz Türkiye'de yaşıyoruz, ama Türkiye bize sahip çıkmıyor." Sezgin'in babası bunları söyledikten sonra soruyor: "Devlet bunları yapsaydı ben çocuğumu çalıştırır mıydım?" Sonradan adının Reşat olduğunu öğrendiğimiz baba, sekiz kızının, iki de oğlunun olduğunu ve on çocuğundan sadece dördünü okutabildiğini söylüyor. 1962 yılında Ağrı'dan İstanbul'a gelen ve bazen güvercin bazen de pazarda limon satarak yaşamını kazanan Reşat Erzek, altı çocuğunu parası olamadığı için okula gönderemiyor.
Yaşamak: Zor
Sinan Yıldırım, 12 yaşında. Topçu Musa İlköğretim Okulu'nun 5. sınıfında okuyor. Hafta sonlarında okul harçlığını çıkarmak için güvercin satıyor. Biz Sinan ile konuşurken arkadaşları elbiselerinden bahsederek, "Seni tinerci sanacaklar" diyor. Ayağında giyeceği bir ayakkabısı yok, sadece yırtık bir terliği var, üstündekiler ise pijama. Evlerinde anne ve babası ile birlikte 12 kişi kalıyor. 10 kardeşler, kaçının okuduğunu bize söylemiyor. "Yaşamak nasıl?" diye sorduğumuzda sadece "Zor" diyor. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


'Aydemir yargısız infaza kurban gitti'
Ziya Özışık
Ekonomik krizle beraber tüm Türkiye çeşitli esnaf eylemlerine sahne oldu. "Siftah yok eylem var" çağrısıyla birleşen ve birdenbire kendilerini daha önce hiç çıkmadıkları alanlarda bulan esnaflar, Alibeyköy'de de bir dernek çatısı altında örgütleneme hazırlığı içinde.
"Esnaf eylemleri hep kontrolsüz, kendiliğinden bir şekilde ülke gündemine oturdu" diyen Alibeyköy esnafı ise, örgütsüzlüğe çözüm olarak, geniş katılımlı toplantılar yapıp eylem komiteleri kurmuş. Yaklaşık 400 kişiye varan toplantılar düzenleyen esnaf yaptıkları eylemin ardından da çalışmalarını devam ettirmişler. Şimdilerde ise Alibeyköy'de İstanbul Esnafları Yardımlaşma Derneği'ni kurmak için çalışıyorlar. "Tüm kesimlerin bir örgütü varken esnafın zorunlu üye oldukları ve teknik birtakım işlere yarayan odası dışında bir örgütlülüğü yok" diyen dernek girişimcileri, amaçlarının bu ihtiyacı karşılayarak, ülke gündemine daha örgütlü müdahale etmek olduğunu söylüyorlar. Ülke sorunlarının kaynağının 'IMF ve Dünya Bankası güdümlü iktidarlar' olduğunu ifade eden İstanbul Esnafları Yardımlaşma Derneği girişimcileri aynı mantığın bugün hazırladığı programın da başarıya ulaşamayacağının altını çiziyorlar. Dernek girişimcilerine göre bugün tek alternatif Emek Programı. Daha önce Emek Programı'nı tüm Alibeyköy'e dağıttıklarını söyleyen esnafların ise şimdiki amacı 1 Mayıs'ta kuracakları dernek pankartıyla alanlarda olmak.
Birlik ihtiyacı
Semra Dindar ve Fuat Kesici İstanbul Esnafları Yardımlaşma Derneği girişimcilerinden. Dindar, beldede butik işletirken, Kesici beyaz eşya bayiliği yapıyor. Girişimciler, neden böyle bir örgütlenmeye ihtiyaçları olduğunu anlattı;
Semra Dindar:
Ekonomik krizle beraber aramızdaki birliktelik başladı. Daha önce de aramızda toplantılar yapıyorduk. Fakat ekonomik krizle artan sorunlarımıza karşı daha düzenli bir birlikteliğe ihtiyaç duyduk. Alibeyköy'de genel sorunlara karşı birleşebilen bir esnaf kitlesi olduğunu söyleyebiliriz.
Yaptığımız toplantılara katılım artınca esnafı dolaşarak, onlarla konuşmaya başladık. Ekonomik krizle ve krizden çıkış yollarıyla ilgili toplantılara tüm esnafları çağırdık. Çağrılarımız destek buldu. Yaptığımız son toplantıda ise bu işi daha organize, daha dirençli, derli toplu yapabilmek için hemen bir komite oluşturduk. Komite tüm Alibeyköy halkını kapsayacak bir toplantı kararı aldı. 400 kişilik bir toplantı düzenleyerek, ekonomik krizin bize yansımasını ve olmamız gereken yeri anlattık, eylem kararı aldık. Bu toplantının polis tarafından engellenmeye çalışılması bile bizi kararımızdan caydırmadı. Bu süreç içerisinde dernekleşme gibi bir fikir gelişti. Önce 14 Nisan mitingine katıldık, Emek Programı'nı bütün Alibeyköy'e dağıttık. Hiç kimse duyarsız davranmadı. Mitinge katılım istediğimiz gibi olmadı. Çünkü esnafların yürümek gibi bir geleneği yok, bugüne kadar hep siyasal iktidarın yedeği durumunda olmuş. Ama unutulmaması gereken esnafı besleyen kesim işçi, memur, dar ve sabit gelirli çevreler olduğudur. Onların belli bir geliri olmazsa esnafın yaşama gibi bir olanağı yok. Doğal olarak da bizim işçilerin, emekçilerin yanında olmamız gerekiyor. Bundan sonra da dernekleşerek 1 Mayıs'a katılmayı düşünüyoruz. İstanbul Esnaf Yardımlaşma Derneği adı altında eyleme destek vermek istiyoruz.
Fuat Kesici:
Uzun zamandır toplantılar yapıyoruz. Birliktelik her zaman dile getirdiğimiz bir amaçtı. Ancak bu krizle birlikte bu amacımızın biraz hayat bulduğunu söyleyebiliriz. Bunun iyi bir örnek olduğunu düşünüyoruz. Çabamızın tüm İstanbul'a oradan da tüm Türkiye'ye yayılabileceğine inanıyoruz. Her kesimin kendine özgü örgütlülüğü var, oysa esnafların mecburi bir birliktelik dışında bir örgütü yok. Eylemler de örgütsüz olmamızın zaafını taşıyordu. Bu dönemde işçiler emekçilerle beraber olamızın gerekli olduğunu düşünüyoruz. Hitap ettiğimiz kesim tamamen işçi ve memurlardan oluşuyor. İşten atılmaların olduğu bir ülke de nasıl vadeli satış yapabilirsiniz ki? Müşterinizin iyi niyetine inansanız da, müşterinin işgüvercesinin garantisi yok, böylesi durumda da işler doğal olarak tıkanıyor. Örneğin benim sattığım malların her biri çok pahalı. Bir no-frost buzdolabının fiyatı bu gün 700 milyonken asgari ücretin 100 milyonlarda olduğu bir ülkede ben kalkıp da bu buzdolabını kime satacağım? Biz, ekmeğini yediğimiz işçilerin ve emekçilerin programı olan Emek Programı'nın yanındayız. 1 Mayıs'ta da alanlarda olacağız.
ÖNCEKİ HABER

Günler ölümlerle geliyor

SONRAKİ HABER

Dalında kuruyan bir şair Rüştü Onur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...