06 Nisan 2001 21:00

Aşk rüzgârı

Şu aralar "seyyar şair" durumuna geldim. Çat burda çat kapı arkasında. Gençler, şu üniversitede, şöyle bir etkinlik yapacağız dediler mi, "hayır" demek gelmiyor elimden.

Paylaş
Aşk rüzgârı
Sennur Sezer
Şu aralar "seyyar şair" durumuna geldim. Çat burda çat kapı arkasında. Gençler, şu üniversitede, şöyle bir etkinlik yapacağız dediler mi, "hayır" demek gelmiyor elimden. Avcılar Kampüsü, ODTÜ, Hacettepe, İletişim...Biraz şiir, biraz sanat, bolca kültür emperyalizmi sonra müzik, şarkı, gençlerin şiirleri. Yenilendiğimi duyuyorum. Yalnızca gençlerin soruları, üretimleri yüzünden değil. Kültür klüplerinin, yemekhanelerin duvarları, seçilen gazete haberleri , afişler. Üniversitelerin dünyadan kopuşu planları işe yaramadı demek bu. Özel üniversiteler, vakıf üniversiteleri bilim adamlarının seslerini yükseltmesini sağlayamadı sonuçta.
Ankara baharı yaşıyordu. Bayılırım bozkırın baharına. Bir bozkır şehrinde doğup büyümenin alışkanlığı. Yağmur fırtına bırakmıştım İstanbul'u. İçinde sevdiklerim olmasa özleyesim yok. Beni bunca coşkulandıran gençlerin sanatla ilişkileri. Sanat etkinliklerini pahalılığı yüzünden pek izleyemeseler de tiyatro, modern dans, şiir kulüpleri kurmaları. (Şimdilik sayıları az...Olsun çoğalırlar). Sanatta üretime geçmeleri.
Yaşı benden epey genç bir şair arkadaş, coğrafyamız gibi zor durumları yaşayan coğrafyalarda umut şiiri yazmanın anlamsızlığını anlatmış. Belki de gençler yanlış anlamışlardır. Umut, öfkeden, hesaplaşmadan, direnmekten ayrılamaz ki. Sorduklarında bunları konuştuk. Sonra söz dönüp dolaşıp aşka geldi. Bir şair diyesiymiş ki, her sabah aynı kadının yanında uyanmak ne kötü. Bence, yatak çarşafı sık sık değişmeyen bir yatakta uyumak sağlığa aykırıdır gibi, bir cümle. Kadın, yatak çarşafı, yastık, pike filan değil. İnsan. Aşk da tek yanlı bir eylem değil. Bu tür soruların ardından sevgili Nâzım Hikmet'in duygusal yaşamı gelir gündeme. Herkes değil ama, kimileri çapkınlıklarının dayanağı olarak bu ustayı göstermek ister. Kimi müminlerin peygamberin evlilik yaşamını kendi yaşamlarına örnek almaları gibi. Oysa bu tür öncülerin teorisi, ya da öğütleri bütünüyle yaşama geçirildi de, ayrıntılar mı kaldı örnek alınacak...
Sevgili, bir silah arkadaşı gibi güvenilir olmamalı mı?
Elbet, feodalitenin ve kapitalizmin kadını boy bos, yüz güzelliği, seçkin giyim cilveden ibaret bir eşya olarak almasının etkisi kolay silinmeyecek. Ama bu ölçüyü kabullenenler, kendilerinin de bir eşya durumuna düşürüldüğünü hiç mi hiç getirmiyorlar mı akıllarına!
Aşk, bence sevdiğine yeniden yeniden âşık olabilme sanatıdır. Dünyaca ünlü âşıklardan Leyla ile Mecnun'u bilmeyen yok ya. Ben yine de fıkrayı anımsatayım. Ünlü bir Arap beyi, Leyla'yı merak edip getirtmiş. Kara kuru bir kızcağız. Gözleri de şehla.." Aman senin için mi Kays çöllere düşüp aklını yitirdi. Mecnun diye anıldı " demiş. Leyla gülmüş, "Sen Kays değilsin ki, benim güzelliğimi göresin." Belki de âşık olmak, sevgilinin aynasında kendi güzelliğini görebilmektir.
Bahar geldi ya, sözü hep aşktan açacağız galiba... Aşk, bahar ve gençlik birbirine yakışıyor. Üstelik aşk insanı gençleştirir.
ÖNCEKİ HABER

Esnafa barikat dayanmıyor

SONRAKİ HABER

Bunlar kimin hizmetinde?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...