01 Nisan 2001 21:00
Küreselleşmeye sanatçı tavrı
Türkiye'nin dört bir yanında eylemlerle Emek Programı'nın açıklandığı gün Ankara'da düzenlenen panelde, bilim insanları ve sanatçılar küreselleşmenin özgürlük ve demokrasi getirmeyeceği konusunda birleştiler.
Küreselleşmeye sanatçı tavrı
Küreselleşme politikalarını Türkiye'ye dayatan IMF programının iflasıyla gelen krizin faturasını yine halka yükleyerek yeni bir IMF programını dayatan hükümete karşı, Emek Platformu'nun bilim insanlarıyla birlikte oluşturduğu Emek Programı tartışılmaya başlanırken, sanatçılar da "Küreselleşme soygun düzeninin yeni adıdır" dedi.
Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı tarafından önceki gün organize edilen "Küreselleşme ve Sanatçı Tavrı" başlıklı panele bilim insanları ile sanatçılar, küreselleşmenin özgürlük ve demokrasi getirmeyeceği üzerinde birleştiler. YÖK üyesi Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, konuşmasında küreselleşme tartışmalarında dile getirilen oluşturan "Artık ideoloji kalmadı" görüşünün yanlış olduğunu belirterek, "Küreselleşmeyi savunanların bir ideolojisi var. Adına neoliberalizm diyorlar. Bu da insanlığa savaş, bunalım ve yoksulluktan başka bir şey getirmedi" dedi.
Işıklı, küreselleşmenin işsizliği yarattığını vurgulayarak, aynı zamanda sermayenin niteliğinin de değiştiğini kaydetti. Işıklı, sermaye dolanımının serbestleştiğini ifade ederek, ulusalararası sermayenin istihdam yerine spekülatif alana yöneldiğini vurguladı. Dünya kaynaklarının insan nüfusuna yeterli olduğuna işaret eden Işıklı, emperyalizmin varlığı ile bu kaynakların eşitçe bölüşülmediğini, Afrika'da insanların açlıktan ölürken, Fransa'da sütlerin sokağa döküldüğünü söyledi.
Şair Bolulu: Küreselleşme ile yoksulluk artar
Şair Osman Bolulu ise, küreselleşme ile kölelik koşullarının artacağını ifade ederek, "Dünyadaki her insan kendi gerçeğinden hareket ederek evriliyor, evrenselleşiyor. Küreselleşmenin ardındaki en büyük namussuzluk insan sömürüsüdür" dedi.
Emperyalizmin özü değişmedi
Ankara Sanat Tiyatrosu'ndan Yılmaz Demiral, ekonominin her şeye hakim olduğu tarihin ve ideolojinin son bulduğu söylemlerinin yalandan ibaret olduğunu ifade ederek, küreselleşmenin bir başka ideolojinin ürünü olduğunu kaydetti. Demiral, emperyalizmin biçimsel değişiklikler yaşadığını ancak insan sömürüsüne dayalı özünün bugün de geçerli olduğunu belirterek, aynı anda dünyanın birçok yerinde sermayenin harekete geçtiğinin altını çizdi. Sanatçı ve aydınların emperyalizme karşı duruşu temsil etmeleri gerektiğini vurgulayan Demiral, piyasa koşullarına yenik düşen sanatçıların özgürleştiğini sanarak bir yanılsama içerisinde olduklarını belirtti. Demiral, sanatçının gerçeğin takipçisi olarak özgürleşebileceğine işaret ederek, "Sanatçının bu noktadaki tavrı meydan okumadır. Tıpkı Brecht gibi, faşizm koşullarında bile gerçeği yansıtmaktan vazgeçmemektir. Sanatçı gerçeğin üstündeki örtüleri kaldırarak karşı duruşunu sergiler" dedi.
Prof. Dr. Erendiz Atasü: Soygun düzeninin yeni adı
Tiyatro yönetmeni ve çevirmeni Leyla Tacer ise batı hayranlığının sanata yansıması ile sanatta özgürleşmenin önünün kesildiğini savunarak, "Türk Tiyatrosu için çaba harcanmadı, geliştirilmedi. Bu haldeyken, küreselleşirsek yok oluruz demektir" şeklinde konuştu. Prof. Dr. Erendiz Atasü, ulusal sınırların ortadan kalkmasının güzel bir düş olduğunu ancak küreselleşme ile ortaya atılan bu görüşün gerçek olmadığını ifade ederek, "Küreselleşmenin nimetlerinden söz edenler, büyük devletlerden hangileri ordularını, gizli istihbarat teşkilatlarını feshetti.?Küreselleşme soygun düzeninin yeni adıdır" dedi.
Ressam Ülkü Günay: Köleliğin yeni adı küreselleşme
Ressam Ülkü Günay ise, köleliğin bu yüzyıldaki yeni adının küreselleşme olduğunu vurgulayarak, "18'inci yüzyılda sömürgecilikti şimdi adı küreselleşme, bu ideolojinin parlak bir şey olmadığı ortada" dedi. Günay, sömürenlerin sanat konusunda başarılı olamadığını belirterek, yerel sanatların öldürülemediğini kaydetti.
Küreselleşme politikalarını Türkiye'ye dayatan IMF programının iflasıyla gelen krizin faturasını yine halka yükleyerek yeni bir IMF programını dayatan hükümete karşı, Emek Platformu'nun bilim insanlarıyla birlikte oluşturduğu Emek Programı tartışılmaya başlanırken, sanatçılar da "Küreselleşme soygun düzeninin yeni adıdır" dedi.
Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı tarafından önceki gün organize edilen "Küreselleşme ve Sanatçı Tavrı" başlıklı panele bilim insanları ile sanatçılar, küreselleşmenin özgürlük ve demokrasi getirmeyeceği üzerinde birleştiler. YÖK üyesi Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, konuşmasında küreselleşme tartışmalarında dile getirilen oluşturan "Artık ideoloji kalmadı" görüşünün yanlış olduğunu belirterek, "Küreselleşmeyi savunanların bir ideolojisi var. Adına neoliberalizm diyorlar. Bu da insanlığa savaş, bunalım ve yoksulluktan başka bir şey getirmedi" dedi.
Işıklı, küreselleşmenin işsizliği yarattığını vurgulayarak, aynı zamanda sermayenin niteliğinin de değiştiğini kaydetti. Işıklı, sermaye dolanımının serbestleştiğini ifade ederek, ulusalararası sermayenin istihdam yerine spekülatif alana yöneldiğini vurguladı. Dünya kaynaklarının insan nüfusuna yeterli olduğuna işaret eden Işıklı, emperyalizmin varlığı ile bu kaynakların eşitçe bölüşülmediğini, Afrika'da insanların açlıktan ölürken, Fransa'da sütlerin sokağa döküldüğünü söyledi.
Şair Bolulu: Küreselleşme ile yoksulluk artar
Şair Osman Bolulu ise, küreselleşme ile kölelik koşullarının artacağını ifade ederek, "Dünyadaki her insan kendi gerçeğinden hareket ederek evriliyor, evrenselleşiyor. Küreselleşmenin ardındaki en büyük namussuzluk insan sömürüsüdür" dedi.
Emperyalizmin özü değişmedi
Ankara Sanat Tiyatrosu'ndan Yılmaz Demiral, ekonominin her şeye hakim olduğu tarihin ve ideolojinin son bulduğu söylemlerinin yalandan ibaret olduğunu ifade ederek, küreselleşmenin bir başka ideolojinin ürünü olduğunu kaydetti. Demiral, emperyalizmin biçimsel değişiklikler yaşadığını ancak insan sömürüsüne dayalı özünün bugün de geçerli olduğunu belirterek, aynı anda dünyanın birçok yerinde sermayenin harekete geçtiğinin altını çizdi. Sanatçı ve aydınların emperyalizme karşı duruşu temsil etmeleri gerektiğini vurgulayan Demiral, piyasa koşullarına yenik düşen sanatçıların özgürleştiğini sanarak bir yanılsama içerisinde olduklarını belirtti. Demiral, sanatçının gerçeğin takipçisi olarak özgürleşebileceğine işaret ederek, "Sanatçının bu noktadaki tavrı meydan okumadır. Tıpkı Brecht gibi, faşizm koşullarında bile gerçeği yansıtmaktan vazgeçmemektir. Sanatçı gerçeğin üstündeki örtüleri kaldırarak karşı duruşunu sergiler" dedi.
Prof. Dr. Erendiz Atasü: Soygun düzeninin yeni adı
Tiyatro yönetmeni ve çevirmeni Leyla Tacer ise batı hayranlığının sanata yansıması ile sanatta özgürleşmenin önünün kesildiğini savunarak, "Türk Tiyatrosu için çaba harcanmadı, geliştirilmedi. Bu haldeyken, küreselleşirsek yok oluruz demektir" şeklinde konuştu. Prof. Dr. Erendiz Atasü, ulusal sınırların ortadan kalkmasının güzel bir düş olduğunu ancak küreselleşme ile ortaya atılan bu görüşün gerçek olmadığını ifade ederek, "Küreselleşmenin nimetlerinden söz edenler, büyük devletlerden hangileri ordularını, gizli istihbarat teşkilatlarını feshetti.?Küreselleşme soygun düzeninin yeni adıdır" dedi.
Ressam Ülkü Günay: Köleliğin yeni adı küreselleşme
Ressam Ülkü Günay ise, köleliğin bu yüzyıldaki yeni adının küreselleşme olduğunu vurgulayarak, "18'inci yüzyılda sömürgecilikti şimdi adı küreselleşme, bu ideolojinin parlak bir şey olmadığı ortada" dedi. Günay, sömürenlerin sanat konusunda başarılı olamadığını belirterek, yerel sanatların öldürülemediğini kaydetti.
EVRENSEL EGE
Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...
