18 Mart 2001 22:00

İşçi atarak memleket kurtarılmaz

İşçi atarak memleket kurtarılmaz
Sinan İmrek
Cevizli TEKEL işçileri, IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası sermaye kuruluşlarının reçeteleri doğrultusunda uyguladığı ekonomi programlarıyla ülkeyi çöküşe götüren hükümetin çalışanları temsil etmediğini belirttiler. İşçiler, IMF programının çalışanların ve halkın hiçbir talep ve ihtiyacına cevap vermediğini belirterek, alınacak krediler karşılığında ülkenin tamamen bağımlı hale getirildiğini söylediler. "Bu memleket sahipsiz değil" diyen işçiler, emekten yana güçleri kendi programlarıyla cevap vermeye ve taleplerin elde edilmesi için tüm kesimleri mücadeleye çağırdılar.
'Hep aynı program'
Sigara imalat bölümünde çalışan Mustafa Ay, bir yandan sözleşme döneminde ve özelleştirme kapsamında olduklarını, ekonomide kaos yaşandığını, bir yandan da TEKEL Genel Müdürü'nün 3 vardiya uygulaması dayattığını ve birçok işçiyi emekli etmek istediğini söyledi. Enflasyonun yüzde 40, çalışanların kaybının yüzde 60 olduğunu, işçi ücretlerine ise yüzde 20 zam yapılmak istendiğini belirten Ay, "Tüm sendikalar, konfederasyonlar, emekçi kesimler harekete geçmeden aradaki farkı nasıl alırız? Tüm kesimlerin harekete geçmesi zorunlu" şeklinde konuştu. IMF'nin el attığı hiçbir ülkede refah düzeyinin yükselmediğini söyleyen Ay, "Hükümet bindiği dalı kesiyor. Yılda 70 trilyon lira kâr eden bir kurum özelleştirilerek ne yapılmak isteniyor? Reklam yasağı delinecek, ülke nesli daha çürük yetişecek" dedi. TEKEL'in özelleştirilmesinden, üreticisi, ekicisi, eksperi, işçisi, memuru milyonlarca insanın etkileneceğinin altını çizen Ay, "Özelleştirmeye karşı hep birlikte karşı çıkacağız. Yöneticileri bir kez daha düşünmeye davet ediyorum" diyor. Kemal Derviş'in de diğerleri gibi başarısız olacağını belirten Ay, "Ulusal program dediler, Derviş ABD'ye gitti aynı programla döndü. İşçiler olarak artık inanmıyoruz" dedi. Ay, siyasi paye dağıtıldığı için KİT'lerde sıkıntı ve talan yaşandığını belirterek, bu kurumların teşvik edilmesi ve oto kontrol sistemi getirilmesi gerektiğini söyledi.
'Derviş fedakârlık yapsın'
Filtre bölümünde çalışan Tevfik Güney, "Artık hükümete güvenmiyoruz. Bizimle, çalışanlarla uğraşana kadar hortumcularla, soyguncularla uğraşsınlar. Batan bankaların paralarını Kıbrıs bankalarına aktardılar. Biz ise daha nema alacağız" diyor. Özelleştirilmek istenen TEKEL'de fabrikanın inşaat halinde olduğunu ve durmadan ihaleye verildiğini söyleyen Güney, "Sürekli kendilerine lojmanlar, binalar yapıyorlar. Bu nasıl özelleştirme?" diye soruyor. Güney, ekonominin düzelmesi için kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması, kaçak işçi çalıştırmanın engellenmesi, vergi kaçırmanın, vurgunculuğun önüne geçilmesi gerektiğini belirtiyor. Çalışanlardan fedakârlık istenmesini ise Güney şöyle değerlendiriyor: "Derviş'in mutfağına ne giriyorsa benimkine de girsin fedakârlık yapayım!"
'Bağımsızlık şart'
Sigara imalat bölümünde çalışan Ahmet Baş, çalışan kesimlerin ve halkın pazara çıktığında ne alabileceğini düşündüğünü belirtiyor. Ekonomik paketin çöktüğünü ifade eden Baş, "Aynı adamlarla ya da değişik kişileri getirerek, üretim olmadan parayla oynayarak enflasyon düşmez" dedi. TEKEL'in kâr eden bir kuruluş olduğunun altını çizen Baş, "TEKEL'in özelleştirilmesi mantıksız. Mesaileri kıstılar, üretimi kasıtlı düşürüyorlar" dedi. Tarım ve hayvancılığın öldürüldüğünü, köy nüfuslarının 10 haneyi geçmediğini belirten Baş, "Et, pirinç, meyve her şey dışardan geliyor. Toprakların üretime açılması, ürünün satılabilmesi lazım. Çiftçiliğe ciddi yatırım yapılması gerekiyor" dedi. Yolsuzlukların tüm yönleriyle açığa çıkarılması gerektiğini söyleyen Baş, "Yukarı yaklaştıkça iş duruyor. Halka küçük şeyler söyleniyor" dedi. Mesai ve vardiya zammı dahil 343 milyon lira ücret aldığını belirten Baş, yaşanan krizle ve yüzde 20'lik zamla nasıl geçineceklerini soruyor. Baş, çalışanların kemer sıkmasını isteyenleri ise şöyle yanıtlıyor, "Aylık kiramı, zorunlu masraf ve giderlerimi versinler bir şey istemiyorum!" Baş, yeni istihdam alanlarının yaratılması ve sanayide hamle yapılması gerektiğini vurgulayarak, "Kedi köpek mamasını bile dışardan ithal ediyoruz. Dışa bağımlı yaşıyoruz" dedi. Baş, ülkedeki sorunların düzelmesinin bağımlılıktan kurtulmaktan geçtiğinin altını çizdi.
'Önce Cotarelli şimdi Derviş'
Halkçı söylemlerle iktidara gelen hükümetin şeklinin şemalinin kendilerini ilgilendirmediğini, icraatlarına baktıklarını belirten Mithat Güler adlı işçi, hükümetin tutarsız icraatlar yaptığını söylüyor.
Kalkınmanın yolunun çalışanların ve halkın gelirini düşürmekten değil üretiminden geçtiğini vurgulayan Güler, üretime yönelinmesi gerektiğini söylüyor. Derviş'ten önce Cotarelli'nin olduğunu belirten Güler, "Bunlar karanlık oyunların başlangıcı. İnsanları işten atmakla, sağlık ve eğitim hakkını almakla ekonomi düzelmez. Hazine arazilerini benim alamayacağım ortada, mafyaya verecekler. Memleket sahipsiz değil. Aç durabilirim ama vatansız duramam" dedi. Zengin kesimlerin, sermaye ve hükümetin tasarrufa gitmesi gerektiğini söyleyen Güler, "Yaptıkları israflarla memleket düzelir mi? Bu nasıl idarecilik? Böyle ihanet olabilir mi? Bu memleket kimseye muhtaç değil. Paketlenip gönderilmiş yöneticiler bunlar. IMF parası istemiyoruz. Borç kapatılamıyor, açık büyüyor. Tarımda ve diğer alanlarda darlık varsa bu yöneticilerin darlığı. Sonunda ne yapacaklar, nasıl hesap verecekler? Her şey düzelecekse ben bir aylığımı onlar da bir aylıkları versinler. Hodri meydan" dedi.

Evrensel'i Takip Et