14 Mart 2001 22:00

Aydınlanmanın doksan yıllık çınarı

Türkiye aydınlanmasını önemli isimlerinden Vedat Günyol 90 yaşında. Ömrünün tamamını Türkiye aydınlanmasına adayan, bu amaç uğruna çeviriler yapan, kitaplar yazan Günyol, şimdilerde tecrübesinin birikimleriyle makaleler yazmayı sürdürüyor.

Paylaş
Aydınlanmanın doksan yıllık çınarı
Ümit Özgür Keskin
Yazar Vedat Günyol 90 yılını geçtiğimiz günlerde geride bıraktı. Osmanlı'nın son zamanlarından, genç cumhuriyete; iki dünya savaşından; büyük toplumsal hareketlere kadar bir çok olaya tanıklık eden Günyol, şimdi bu birikimin dinginliği ile kısa makaleler yazıyor. Günyol ile 90 yıllık yaşamı, sanata- sanatçıya bakışı, yargılanmaları üzerine görüştük.
Başlangıç olarak doğumunuz, eğitiminiz, edebiyatçılığınız, yaptıklarınız ve şimdiki uğraşılarınız hakkında kendinizi anlatırmısınız?
Efendim, ben Çırçır Mahallesi'nde 6 Mart 1911'de dünyaya gelmişim. Gençliğimiz, ortaokul çağları bir takım ansiklopediler ve kitaplarla geçti. Sonra liseye başladım. Babamın Fransız hayranlığı dolayısı ile Saint Benoit lisesi Fransızca bölümüne gittim. Ağabeyim de öyle. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine gittim. Hukuk Fakültesi, o dönemin en güzel fakültesiydi. Çünkü Almanya'da Hitler'in hışmına uğrayan bütün yahudi kökenli bilginler İstanbul'a geldiler ve bizim kısmetimize de çok büyük Hukuk bilginleri gelmişti ve biz onların eğitimi ile yetiştik. Onlar bizim gözlerimizi açtılar. Ondan sonra babamın kardeşlerinin katkıları ile doktora yapmak için Paris'e gittim. Orada iki yıl kaldım. Sınavlarımı verdim. Ama tezimi yazamadan 1939 yılında ikinci dünya savaşı başlarken yurda döndüm. İstanbul'da Yücel dergisinde 17 yıl çalıştım. Sonra Yücel dergisinin kapanmasının ardından Orhan Burian'ın isteği üzerine önce Ufuklar sonra Yeni ufuklar adını alan bir dergiyi 24.5 yıl tek başıma sürdürdüm. 62 tane kitap bastım. Sabahattin Eyüboğlu ile ortaklaşa çeviriler yaptım. Klasik eserler artık yayınlanmaz olduğu için biz Sabahattin Eyüboğlu ile modern klasikleri çevirerek onları tekrar uzun ömürlü yapmaya çalıştık. Bu aşağı yukarı 20 - 25 yıl sürdü.
Peki edebiyata nasıl başladınız?
Hukuk fakültesinde okurken Robert koleji çıkışlı iki arkadaşla tanıştım. Onlar "Yücel" dergisini çıkarıyorlardı. Bu dergi bütün hocaların, şunların bunların, olur olmaz kişilerin yazı gönderdiği karman çorman bir dergiydi. Oraya benden de bir yazı istediler. Çünkü onlar İngilizce biliyorlardı ve Fransızca bilen birini arıyorlarmış. Ben de Fransız okulu çıkışlı olduğum için bana gerek duyuldu burada. Önce çeviri ile başladım. Bir Fransız öykücü
Maphusent'in "Öç" adlı öyküsü ile başladım. Çeviri beğenildi. Ondan sonra bazı Fransız yazarlar için yazılar istediler benden. Ordan burdan esinlenerek yazdım ve öylece girdim bu işe.
Yargılanmalarınızı anlatır mısınız?
İki kez yargılanma geçirdim. Biri Sabahattin Eyüboğlu ile çevirdiğimiz Babeuf. Babeuf biliyorsunuz Fransız devriminin sosyalist hatta komünist üyesi dedikleri bir adam. Bu, bir takım makaleler yazıp devrimi destekliyor. Onun bir kitabını okuyup çok beğendik. Ve bir seçki yaptık. Buna da "Devrim yazıları" adını koyarak çıkardık. Bu kitap satmaya başladı. Bir süre sonra idama mahkûm olan zamanın bir albayı vardı. O idama gönderilirken odasına giren bir yüzbaşı bu kitabı buluyor.Kitabın üzerine de bir takım hayranlık ifadeleri yazılmış. Bunu bir gazeteye satıyor. Ve ardından bizim kitaplar toplatıldı. Bunun üzerine bizi mahkemeye verdiler. Ağır ceza mahkemesindeki yargılanmamız iki yıl sürdü.
Neyle suçlandınız?
Komünistlikle. Ondan sonra bir yazı ile Aziz Nesin de bize katıldı. Onu da aldılar aramıza. İki yıl sonra beraat ettik tabi.
İkinci yargılanmamız ise 1971'de Komünist Partisi kurucusu olarak Sabahattin Eyüboğlu, Azra Arhat, Yaşar Kemal'in karısı, Sabahattin Eyüboğlu'nun karısı ve ben.Beş kişiyi suçladılar. Dört ay hapis yattık ancak ilk mahkememizde serbest bırakıldık. Çünkü gizli komünist partisi diye bir şey yoktu. Gizli komünist partisi diye 28 kişiyi bir araya getirmişlerdi. Biz ancak 5-6 kişi birbirimizi tanıyorduk. Peki tanımadığınız insanlarla bir parti, komünist partisi, nasıl kurulur? Yargıçlar akıllı insanlardı hemen ilk celsede serbest bırakıldık.
Edebiyatımızda eski - yeni karşılaştırması yapabilir misiniz?
Eski edebiyatı nereden alalım? Fuzuliye kadar inelim mi Atatürk'le mi başlatalım? Atatürk dönemi ile başlatalım. Lozan Türkiye'sinde Yahya Kemal var, Faruk Nafiz var. Eskiler daha gelenekçidirler. Yazı biçimi bakımından geleneğe bağlıdırlar. Sonraları Orhan Veli, Nâzım Hikmet'le başlayan yeni bir düşünce, yeni bir atılım oluştu. Bunlar şiire yeni bir soluk kattılar.
Köy Enstitüleri mezunları arasından da bir takım yazarlar çıktı. Ama köy edebiyatı değildir bu. Köy edebiyatı diye bir şey yok bence. Köy Enstitüleri mezunları arasındaki aydınların katkısı ile gelişen Yaşar Kemal'in de bunlara dahil olduğu bir roman dünyasıdır. Günümüz edebiyatı ise canlı edebiyat durumunda. Genç romancılar, genç şairler ve genç denemeciler var. Zannederim ki güzel bir düzey tutturdular. Kimisi edebi bakımdan üstün düzeye aday, kimisi de o düzeyi tutturmuş insanlar.
Sanatçının sorumluluğu üzerine neler söylemek istersiniz?
Sanatçı elbette yaşadığı toplumun bir üyesi olarak toplumun değerlerini ele almak zorundadır. Kişisellikten, bencillikten uzak, toplumun bir çeşit aynası olmak zorundadır. Toplumun insanıdır ve toplumdan ayırmaya gerek yoktur. Her aydının görevi otoriteye karşı gelmektir. Aydın eleştirmek zorundadır. Ülkeyi yönetenlere gerektiğinde kafa tutmak zorundadır. Aydın olmanın tek kuralı vardır: Sanatçı olsun, düşünür olsun eleştirel kafayla dünyaya ve kendi yurduna bakmalıdır. Eleştirel kafa olmadan hiç bir ilerleme düşünülemez. Eleştirel kafa olmadan sanatçı olunamaz.
Şimdiki uğraşılarınız nelerdir?
Şimdi durmadan okuyor ve yazılar yazıyorum ufak ufak. Eskiden uzun yazı yazardım. Ama sonradan düşündüm ki insan söyleyeceklerini kısa yoldan söylemelidir. Çünkü uzun söz dinlenmiyor, uzun yazı okunmuyor.
Hatta bir Fransır der ki "Uzun uzun anlatırsanız karşınızdakinin aklında çok az kalır" Düşündüğünüzü 20 satırla söyleyebileceksiniz. Yaşam kısa nutuklar ise upuzun. Kısa kesmek gerek. Son iki yıldır çok kısa yazılar yazıyorum. Fıkramsı yazılar.
ÖNCEKİ HABER

Katliam sanıkları yine tutuklanmadı

SONRAKİ HABER

Meclis'te Medeni Kanun krizi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...