Arjen Arî’ye mektup
Günlerdir Destana Kawa û Azhî Dehaq’ı okuyorum. Elbet Türkçesini. Yani Şener Özmen’in çevirisini: Kawa Destanı ve Azhî Dehaq. Ama bu arada sık sık Kürtçe metne de bir göz atıyorum.
Bu tür bir okuma “Ben olsam Türkçe nasıl söylerdim” biçiminde bir soruyu kapsıyor elbet. Ama öğretici de oluyor. Dehak’ın adının başında “Azhî” sıfatının bulunduğunu bu kitap yüzünden öğrendim. (Acaba küçük bir sözlükçük gerekir miydi kitabın sonuna?)
Önce seni kutlamak isterim. Yüzyıllardır söylenmiş, yazılmış, ezberlenmiş bir destanı modern bir biçimde yeniden söylediğin için. Bu çalışmanın, bir dili, edebiyat dili yapmak için gerekli çalışmalardan olduğu gözden kaçmamalı. Modern Kürtçe şiirin klasik Kürtçe destanların dengbejlerin sesli okuyuşunun, kalabalık dinleyicinin getirdiği törensel havanın desteğinden mahrum oluşunun getirdiği yadırgamayı aşması kolay değil Kürt şairlerinin. Hele hemen herkesin ezbere bildiği bir destanı yeniden söylemek ustalık ve cesaret ister. Neyse ki dengbej geleneğinin getirdiği bilinen öykünün yeni anlatımının (anlatım üslubunun) izlenme alışkanlığı var. Bu alışkanlıkları modern şiire artı durumuna getirmek, modern şiirin her dildeki ustalarının Kürtçeye çevrilmesi inanılmaz bir sınav gibi Kürt dili şairlerinin uğraştığı konulardı.
Klamların modern şiirle örtüştüğü ve uyuşmadığı noktaların saptaması her şairin gündemindeydi. Geleneksel sesin desteğine görüntüyü/ imgeyi ustaca eklemek şairin ateşle sınanmasıdır.
Sevgili Arjen,
Kitabı okurken Anadolu inançlarının bilmediğim yanlarıyla da tanıştım. Dehaq, “Zulümden doğmuş zulmedici”ymiş. Ne “Hunkir”ı tanırmış ne “Munkır”i. Bu Hunkir ile Münkir ne ola diye bir merak aldı beni. Meğer efsanevi bir yaratık olup şekil değiştirmesiyle tanınırmış. Kürt köyleri bu canlıları tanıyor. (Arapçadan geçen biçimiyle Münkir’in anlamı başkadır, Hunkir de kanla ilişkili gibi ) Acaba cinden periden korkmaz anlamında mı...? Zerdüşt diniyle ilgili göndermelerin (mesela Nuh’a pek benzeyen Çoban Yima) şiir dünyasının dilin doğduğu coğrafyanın söylenceleri dar yollarını tanıtacak Kürt okuruna. Bence dikkatli bir Türk okurunun da Divan şiirinin “Peygamber Süleyman ile Karınca” söylencesi kadar önemli bu söylenceleri öğrenmesi gerekir. (Bu arada Türkçe çeviride “gözlere helak idi temaşa” dizesi doğru çeviri olsa bile söyleyiş aksıyor sanki)
Sevgili Arjen Ari,
Halepçe’yi ve Hiroşima’yı Dehaq’ın zulmüyle ölçmek şiiri birden bugüne getiriyor. Sonra bir soru: “Kimdir Dehaq?” Bu sorunun yanıtı uluslarla ilgili gibi görünüyorsa da elbet zalimin ulusu önemli değil. Ezenler ve ezilenler diye iki temel ulus var dünyada. Cellatların da ulusları yoktur. Bu yüzden onların mezar taşlarına adları yazılmazdı.
Emeğini bir kez daha kutluyorum, aşk olsun!
Ama acısının ateşiyle demir dövenler, baharla daha ağır duyarlar zulmü. Baharı göremeyen gençlerin acısını bir baba duyar ancak. Kawa’nın da ulusu değil emekçiliği ve zulme oğlunu kurban vermiş biri oluşu önemlidir.
Destanın günümüzün ölümsüz Kawalarıyla sonlanıyor. Sıraladığın adlar (özellikle Kadı Muhammed) Dehaq’ın kanıyla şifa bulmaya çalıştığı delikanlıların simgesi. O yüzden dağların cümle çiçekleri her Newroz’da onlar için açıyor.
Kitabını yeniden kutluyor, seni kucaklıyorum bra min Arjen. Nice kitaplara.
Evrensel'i Takip Et