08 Mart 2001 22:00

Bir doğu masalı Eminönü

Eminönü semtinin kökeni İstanbul'un kuruluşuna kadar gider. Eminönü'nde ilk yerleşmelerin Sarayburnu'nda bulunan çanak-çömlek kalıntılarından M.Ö. 660 yıllarında olduğu anlaşılıyor.

Paylaş
Bir doğu masalı Eminönü
Koray Karaermiş
İstanbul'da yaşayıp da Eminönü'nü bilmeyen, bir kez bile olsun oraya yolu düşmeyen yoktur. "Eminönü şehrin kalbidir" çünkü. Tarihi yarımadanın Boğaziçi'ne uzanmış burnudur Eminönü. Günümüze kadar korumuştur, şehrin en canlı ticaret ve liman bölgesi olma özelliğini. Adını Osmanlılar zamanındaki "Gümrük Eminliği"nden alan ilçede, bugün de yoğun bir ticaret ve üretim faaliyeti sürer. Gündüzleri birkaç milyon nüfusa ev sahipliği yapar; karanlık bastığında ise derin bir sessizlik başlar.
Eminönü semtinin kökeni İstanbul'un kuruluşuna kadar gider. Eminönü'nde ilk yerleşmelerin Sarayburnu'nda bulunan çanak-çömlek kalıntılarından M.Ö. 660 yıllarında olduğu anlaşılıyor. Bu ilk yerleşmelerin asıl geçim kaynağı balıkçılık ve ticaretti. Tarihi yarımada Constantinapolis olmaya doğru evrilirken, Eminönü de şehrin en canlı ticaret ve liman bölgesi oldu. Üç imparatorluğun başkentliğini yapan kentin bu semti, çeşitli sanat eserleri, mabetleri ve saraylarıyla birlikte gelişir; Ayasofya, Çemberlitaş, Yerebatan Sarnıcı, Kapalıçarşı, Sultanahmet Cami, Topkapı Sarayı, Mısır Çarşısı, Sirkeci Garı...
Babıali'den gurbetçi otellerine...
Osmanlı döneminde pek çok ticaret ve zanaat erbabını biraraya getiren çarşı eskiden loncalara göre sokaklara bölünmüş durumdaydı. Kapalıçarşı 4000 civarında dükkânı ve 61 sokağıyla günümüzde de tarihi ve geleneksel yapısını korumakta. Osmanlı dönemi devlet yönetim birimlerine, yakın zamana kadar Türk basınına beşiklik eden "Babıali" de Eminönü'ndedir.
19. yüzyılda inşa edilen "Sirkeci Garı"yla, Anadolu'dan iç göçün hızlanmaya başladığı 1960'lardan sonra Eminönü'nü İstanbul'un yeni sahiplerine mekân olur. Liman ve garın buluşma noktasındaki Eminönü, gurbetçilere otelleri ve kahvehaneleriyle ilk ev sahipliğini yapar; ilk iş bulma umutlarını denedikleri semt olur. Bu mizansen birçok Türk filminde defalarca işlenmiştir. İstanbul'da yaşayan herkes Eminönü'nden en az bir kere geçmiştir.
Seyyar satıcıların gözdesi
Ya bugünün Eminönü'sü? Vapur iskeleleri, yeni Galata Köprüsü, Sirkeci Garı, ve tramvayıyla ulaşımın kavşak noktalarından biri Eminönü. Gerçekten de İstanbul'un hemen her yerinden Eminönü'ne tek araçla ulaşmak mümkündür. Semt gün boyu yoğun insan akışına ve araç trafiğine sahne olur. Seyyar satıcıların gözdesidir Eminönü.
- Olay var. Olay olayyyyyy. Abi 2 milyon ikiiiiiiiiiiiiii.
- Gel vatandaş, gel, geeell....
- Haydi efendim, boğaz turu. Gidişli dönüşlü, bi baştan bi başa 5 milyon.
- Önnnnnce kalite...
Seyyar satıcılarla yapılan sıkı pazarlıklara şahit olunur;
- Abi 1.5 olmazmı yaa?
- Biz sermayesine satıyoruz. Valla bişey olmaz.
- Abi ver işte. Sevindir şu bebeyi.
Kaça hemşerim?
Genç adam gözüne kestirdiği monta önce şöyle bir uzaktan bakar. Tam geçip gidiyorken, durur, dönüp tekrar bakar. Elini çenesine götürüp kısa bir süre düşünür. başını yerdeki monta dikmiştir artık. Sonra yerden alıp yakından inceler. Ceplerine elini sokar. Kıyısına köşesine bakar bir defo var mı diye...
- Kaça hemşerim?
- Sana 15'e olur.
Arkadaşına sorar alayım mı diye? Sonra hemen giyer. Üzerinde bir tartar şöyle. Beğenirse kılı kırk yaran pazarlık başlayacaktır...
Panayır yeri gibidir Eminönü, özellikle de hafta sonları, bayram arefelerinde... Sahilden başlayan seyyar pazarı, ara sokakları da kaplayarak Mahmutpaşa'yla birleşir. Kimi yerde, kimi yerden biraz yüksek tezgahlarda satar mallarını. Bazı satıcılar tezgahların üzerine çıkmış, sattıkları malları kafalarına geçirmiş, bağırıp dururlar; sesleri kısılana kadar. İşin aslı, biraz da işlerin durgunluğundan stres atarlar. Eminönü'ndeki dükkânlar, Kapalıçarşı hariç, akşam beşden sonra ve hafta sonları kapalıdır.
Her keseye uygun fiyat
Her türlü malın taklidi vardır. Bu; her keseye uygun fiyat demektir. Perde satan bohçacı kadın, Ağrılı ayakkabı boyacısı, Çingene gümüşçü, Kayserili çantacı, Adana tatlıcısı, Mardinli midyeci çocuk, parfüm satan zenci... İhtişamlı camilerden yükselen ezan sesleri... Seyyar köfteci de yenen bir yarım köfte; ya da İstanbul'a gelip yemeden gidilmeyen balık ekmek... Baharat kokulu Kapalıçarşı, Kurukahveci Mehmet Efendi, Hacı Bekir Lokumcusu... Dilek tutarak güvercinlere yem atan nişanlılar... Arada sırt çantalı turistler. Elektronik piyasasının kalbi olan Doğubank İşhanı, döviz piyasasının merkezi Tahtakale... Tarihi Büyük Postane. Yoğun kalabalığın uğultusu, iskeledeki vapurların düdüklerine karışır...
İki kuruş ekmek parası
Yaşlı bir amca dikkati çeker bu satıcıların arasından. Saçları beyazlamış. Başında bir kasket. Hayatındaki tüm sıkıntılar yüzündeki kırışıklıklardan okunabilir. Parasızlık, yokluk, üç kuruş emekli maaşı. 67 yaşında hâlâ çalışmak zorundadır. Yarabandı ve mendil satar Emin amca... Bir nefes daha çeker sigarasından ve hayata doğru üfler.
Kıyıdaki balık- ekmek sandallarından yükselen mavi dumanlar, balık kokularıyla birlikte insanların yüzlerine vurur. Kanatlarını çırpar durur martılar. Denizin yüzeyinde yiyecek birşey arar gözleri... Vapurdan simit atanlara dadanırlar. Ve uzaklaşır giderler vapurun peşi sıra. Herkesin derdi iki kuruş ekmek parası kazanmaktır aslında.
Eminönü; yine eski Eminönü'dür, uzun sözün kısası...
ÖNCEKİ HABER

İşçi fedakârlık yapmayacak

SONRAKİ HABER

Sınır yeniden kapandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...