21 Şubat 2001 22:00

Mücadele iyi de; ya kaynana?

Ankara'nın yoksul semtlerinden Hüseyingazi'de yaşıyorlar. Ellerinin ev işleri yapmaktan başka işlere de yaradığının farkına varmışlar. Aileleri dahil, tüm güçlere göğüs gererek, her alanda mücadele ediyor, toplantılar yapıyor, çocuklarının geleceği için mücadele ediyorlar.

Paylaş
Mücadele iyi de; ya kaynana?
Şebnem Turhan
Hüseyingazi, Ankara'da gecekonduların yoğun olduğu genellikle işçilerin yaşadığı yoksul bir semt. Hüseyingazili kadınlarla Emeğin Partisi'nin öncülüğünde yaptıkları bir ev toplantısında tanıştık. Ellerinin ev işleri yapmaktan başka işlere de yaradığının farkına varan, kocasının işi, kendisinin ve çocuklarının ekmeği için mücadele eden, siyaset yapma hakkını kendi elleriyle alan kadınlar evsahipleri.
Anlatacak o kadar çok şeyleri var ki? Çaylar geliyor, komşuların yardımıyla sarılan sarmalar geliyor. Kaynanalarından dert yanıyor herbiri. Kocaları o kadar üstlerine gelmiyormuş ama, mahallede parti çalışması yaparken ya da gazete satarken kaynanaları her işlerine karışıyormuş. Hele de birlikte oturunca...
Kaynanaya rüşvet!
Saadet Arslan, köyünden Ankara'ya evlenince gelmiş. Herşeyden habersiz yaşadığınının farkına, kocası ile yaptıkları tartışma ve sohbetler sayesinde vardığını söylüyor. Nurdan Arslan ile Saadet'in eşleri kardeş. Ama birbirlerinden çok farklılarmış. Nurdan'ın kocası ilk başlarda karşı çıkmış, parti çalışmalarına katılmasına, çocuğunun parasız eğitim hakkını savunmasına. Ama şimdi, "Misafirliğe gittiğimiz yerlerde 'Okulu hizaya getirdi çok iyi işler yaptı' diye övünüyor benimle" diyor Nurdan. En çok yakındığı kişi ise kaynanası. Aynı evde kalıyorlarmış ve her dışarı çıktığında komşuları gezip "Nurdan nerede, gördünüz mü?" diye soruyormuş. Öyle ki, geçen yıl tüm komşular toplanıp gittikleri miting dönüşü, "sus payı" olarak bir etek almış kaynanasına.
Fatoş Taşdelen yakın komşu; çayları tazeliyor, hiç oturmuyor yerinde "Sarma isteyen var mı, ben bir çocuklara bakıp da geleyim" deyip koşuşturuyor. Arada kulak kabartıyor söylenenlere, eksik kalan ekleyecek bir şey var mı diye...
Okulda yaptıklarını anlatmaya başlıyorlar. Saadet ile Nurdan çocuklarının okulunda sınıf annesi olmuşlar. Sınıf annelerinin görevi de okulda vakıf, katkı payı, elektrik, su parası adı altında kesilen haraçları toplamak. Sınıf anneliğine başladıkları ilk gün tüm velilere, ilköğretimin Anayasa'ya göre parasız olduğunu anlatmışlar ve hiç para toplamamışlar velilerden. Çalışmalarına Öğrenci Velileri Derneği'nden aldıkları destekle devam ettiklerini ve okulda bir çok etkinlik gerçekleştirdiklerini ifade ediyorlar.
Çocuklar nasıl okuyacak?
Uzun süre sohbeti dinleyen Fatoş başlıyor anlatmaya. O da çok sıkıntı çekmiş okulda istenilen paralardan dolayı. "Eşim işten atıldı. Bazen çocuğuma beslenme koyacak malzemem olmuyor. Nasıl okula para yetiştireyim? Gittim müdürle konuştum, 'para veremeyiz' dedim. O da 'Ben mi çocuğunu bu okula gönder dedim' diye bana bağırdı" diyen Fatoş, öğretmenin çocuğunun çok üstüne gittiğini "kayıt parası vermeyen" diye sürekli tahtaya kaldırıp, rencide ettiğini söylüyor. Çocuğunun "Anne artık parayı ödeyelim ben arkadaşlarımın yanında küçük düşüyorum" dediğini aktaran Fatoş, "Çocuğumla konuştum, senin geleceğin için bu parayı ödemiyorum, dedim" diye konuşuyor.
Nurdan kayıt, katkı payı, vakıf parası adı altında toplanan paraların eğitimin özelleştirilmesinin adımları olduğunu ifade ederek, sözlerine noktayı "Eğitim özelleştiğinde benim çocuğum nasıl okuyacak, ben buna nasıl izin verebilirim. Çocuğumun geleceği için çalışıyorum ve tüm kadınları da bu mücadeleye çağırıyorum" diye koyuyor.
ÖNCEKİ HABER

Çankaya Belediyesi işçileri eylemde

SONRAKİ HABER

Saldırıda Belgrad parmağı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...