19 Şubat 2001 22:00

Kuşaktan kuşağa hasret

Adana'nın yoksul semtlerinden birinde oturuyorlar. Evin erkekleri yıllardır bazen başka kentlerde, bazen başka ülkelerde ekmek kavgası veriyor. Kadınlara düşen ise, yaşamın yükünü çoğu kez tek başına sırtlamak.

Paylaş
Kuşaktan kuşağa hasret
Hülya Kavuk
Nazmiye Işkıncı, Adana'nın yoksul semtlerinden birinde; Meydan Mahallesi'nde oturuyor. Rusya'dan Almanya'ya; Mardin'den Urfa'ya ekmek kavgası veren eşi ile 30 yıllık "zorunlu ayrınlığı"nı anlatıyor. Ailede eşinden ayrı yaşamak zorunda kalan tek kadın Nazmiye Işkıncı değil, gelinleri, kızları da aynı derdi çekiyor.
Nazmiye Teyze'nin eşi Rusya, Almanya, Mardin, Diyarbakır, Gaziantep ve Hatay'da çalışmış. Son 10 yıldır ise Urfa'da bir çırçır fabrikasında çalışıyor. Bu yaşam ve yaşadığı geçim sıkıntısı çok şey öğretmiş Nazmiye Teyze'ye.
"1979'da biz yemek bulamıyorduk, tüp ve yağ kuyruklarında hep erkekler beklerdi, ama benim kocam yoktu. Sırf çocuklarıma ekmek getirebilmek için bir erkeğin yapması gereken herşeyi yaptım" diyor Nazmiye Teyze. Kocasının yokluğu bir yana; oğlu ile damadı da Urfa'ya gitmiş, çalışmak için... Eşleri ve çocukları ile ilgilenmek ise, yeni Nazmiye Teyze'ye kalmış.
'Çok zorlandım'
Nazmiye Teyze'nin gelini Hatice Işkıncı'nın 4 çocuğu da babaları Urfa'da çalışırken doğmuş. "Çok zorlandım" diyen Hatice Işkıncı, eşinin düğünlerinden 2 gün önce Adana'ya geldiğini çeyiz çıkartıldığında dahi Adana'da olmadığını anlatıyor. Eşi Ufuk, 1988'den bu yana şehir dışındaymış. O da dertli gurbette olmaktan; "Biz Urfa'da yılın sadece 6 ayı çalışıyoruz. Hatta bazen daha az. İş güvencemiz olmadığı için patron 'pamuk yok iş bitti' deyip 2 aydan sonra geri gönderebiliyor. Günde 13 saat çalışıyoruz haftanın yedi günü. Hiç bir sosyal güvencemiz olmadan, iş güvencemiz olmadan..." diyor. Patronların ne kadar para kazanırlarsa doymayacağını, gözlerinin her zaman işçiye verecekleri parada ya da yaptıracakları sigortada olacağını söylüyor.
Nazmiye Teyze'nin kızı Filiz Eniştekin ise, 1986 yılında; henüz 18 yaşındayken evlenmiş. Eşinin o zaman Devlet Hava Meydanları işletmesi'ndeki bir restoranda garson olduğunu ve rahatlarının yerinde olduğunu anlatıyor.
Çalışma koşulları hasta ediyor
Fakat 1991'de sendikalaşma faaliyeti nedeniyle eşi işten atılınca, ona da Urfa yolları görünmüş. 6 yıldır Urfa'da çalışan eşinin işgüvencesi, sendika, sigorta haklarından yoksun olarak, günde en az 13 saat çalıştığını anlatan Filiz Eniştekin, çırçırdaki pamuk tozları yüzünden onca insan tüberküloza yakalandığını, kiminin gözlerinin körleştiğini söylüyor.
Türkiye'de işçi olmak çok zor
"Eşim için çok endişeleniyorum, onun da kalbi ağrımaya başladı" diyor. Türkiye'de işçi olmanın oldukça zor ve çekilmez olduğunu söyleyen Eniştekin şöyle devam ediyor: "Türkiye'de eğitim ve sağlık hizmetleri parası olmayana verilmiyor, bir de üstüne üstlük sorunluda olsa halka sağlık hizmeti veren SSK'yı kapatacaklarmış. Resmen, parası olmayan ölsün, diyorlar. Temel gıdalar bile gün geçtikçe pahalıdlaşıyor. Milletvekilleri koltuklarında rahatça oturup halkın parasını harcıyorlar, bize ise hiçbir şey vermiyorlar".
ÖNCEKİ HABER

Çalışanların yarısı kaçak

SONRAKİ HABER

Rusya'dan NATO'ya uyarılar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...