14 Şubat 2001 22:00

Çağdaş bir seyyahın sitemleri

Tayfun Talipoğlu'nu, yola çıkma tutkusu ve Anadolu insanına duyduğu sevgiyi tüm doğallığıyla yansıttığı "Bam Teli"yle tanıdık.

Paylaş
Çağdaş bir seyyahın sitemleri
Sinan Gündoğar
"dilime bu türkü
gönlüme bu sevda, düştü düşeli yollardayım
yüreğime, çoktan cemre düşürdüm
seni sevmek için, baharı beklemeyeceğim"

Bu mısraların içinde barındırdığı iki kavramdan söz etmek mümkün. Birincisi, "sevgi" ikincisi ise, "yola düşme tutkusu".
Bu iki kavramı da, bir kişide bütünleştirdik, önce televizyon ekranlarında, daha sonraları ise, bir albümde. Tayfun Talipoğlu'ndan söz ediyoruz. Talipoğlu, televizyon ekranlarında, ismi haritalarda kalmış yörelerdeki insanların yaşantılarını, umutlarını, öfkelerini ve sitemlerini evlerimizden içeriye taşıdı "Bam Teli" adlı programla. Talipoğlu, Bam Teli "gözlerden ırak" olduktan sonra, "Seyyah" adlı bir şiir albümüyle çıktı dinleyicilerin karşısına.
"Bam Teli" çok farklı kesimlerden insanların bir araya gelmesini sağlayan bir program olarak dikkat çekiyordu.
İçtenlikten doğan sevgi
Tayfun Talipoğlu'nun, insanlarla çok kolay bir şekilde diyalog kurmayı başarmasında, içtenliğinin etkisinin olduğunu belirtmek abartı olmayacaktır. Çünkü, O, Anadolu'nun çeşitli yörelerine gittiği zaman, onların sorunları üzerinden hareket ederek, onları, bir şekilde kendisinin yükselmesine malzeme olarak kullanarak değil, tam anlamıyla, insanların kendi durumlarını, kendi dilleriyle yansıtmalarına ortam hazırlamıştır. Slogan olarak "Söylenen değil, söyleyen Türkiye"yi seçmiş olması da biraz bununla bağlantılıdır. Kendisine yapılan milletvekilliği teklifiini reddetmesi de, insanların kendisine olan güvenini yıkmak istememesiyle ilgili.
Bam Teli'ne sansür
Tayfun Talipoğlu'na "Bam Teli"nin neden yayından kaldırıldığını sorduğumuzda, medyanın gerçek yüzünü ortaya koyan ayrıntıları aktarıyor. Bam Teli'nin ATV'deki yayınına son verilmesi, Talipoğlu'nun Abdullah Öcalan'la yaptığı röportaja dayanıyor. Bundan sonrasını kendisinden dinleyelim: "Bana bu görüşmeyi gizleyelim dediler. Ben de, onlara, gazeteci olarak görüşmeye gittiğimi söyledim. Üstelik yol parası olan 2000 doları da siz verdiniz. Ve ben Türkiye'de devletin her kademesinde bağıra bağıra, Öcalan'la görüşmeye gideceğimi belirttim. Bana, geldiğimde, 'Yalçın Küçük muamelesi yapmayın' dedim. Ben gazeteciyim, gider görüşürüm."
Talipoğlu'nun geçmiş dönem için söyledikleri, aslında bir yönüyle çok tanıdık gelecektir: "Kullandığım deyimlere dikkat etsinler. Söyleyemeyeceksem susarım. Ama kimsenin de borazanlığını yapmadım. Ben gazeteciyim. Gazeteci, Genelkurmay'ın isteğiyle haber yapmaz. Şimdilerde tartışıyorlar, 'Postmodern darbe midir, değil midir' diye. Bir dönem, bu ülkede, Genelkurmay'a sorarak 'manşet' attılar."
Sitemin yoğunluğu
"Seyyah" adlı şiir albümünün de, bir yönüyle "Bam Teli"yle aynı konsepte sahip olduğunu belirtmek mümkün. Çünkü, bu albümdeki şiirlerde de, insan sevgisi, çocuklar, kadınlar, Anadolu'nun göz ardı edilmiş yörelerinde yaşayan insanların sitemleri yer alıyor. Bu yönüyle değerlendirildiğinde, sadece, romantik bir tarzda Anadolu'nun güzel havası ve güzel suyundan söz eden "pastoral" şiirler değil, aynı zamanda, insanların günlük yaşantı içerisinde karşılaştıkları sorunlardan güzel bir dünyanın özlemine kadar farklı içeriklere rastlamak mümkün. Albümde, Tayfun Talipoğlu'nun şiir yorumunda en belirgin duygu, "sitem"dir. Bu, hem sesini kullanma tekniğinden kaynaklanıyor, hem de, Anadolu'yu tanıyıp oradaki insanların konumuna yaptığı tanıklıktan...
Albümde neler var?
Okan Murat Öztürk'ün yönetmenliğini yaptığı albümde, Tolga Çandar, Hakan Yeşilyurt, Mustafa Özarlslan, Erol Parlak, Cengiz Öskan, Ertan Tekin, Osman Aktaş, Derya Türkan, Derya Türken, Ahmet Özgül, Cüneyt Sözmen, Ömer Avcı, İzzet Kızıl ve Fatih Görgün katkılarını sunmuşlar. Bu anlamda, tam anlamıyla kolektif bir çalışma olmuş, "Seyyah".
Albümde, Tayfun Talipoğlu'nun manzum hikâyelerinin yanı sıra, Enver Gökçe, Hasan Hüseyin, Metin Eloğlu, Tahsin Kavak, Y. Bülent Bakiler, Yılmaz Odabaşı gibi şairlerin şiirleri yer alıyor. Enver Gökçe'nin "Memleketimin Şarkıları" adlı şiirinde, tam anlamıyla Anadolu'nun panoraması çizilmiş. Hasan Hüseyin'in "Silahımsın" şiirinde ise, mücadelenin içerisinde, yiğitliğinden ve sevgisinden hiçbir şey yitirmeyen bir ozanın "kavga"sı kadar "sevda"sını da çok iyi yansıtan mısralarıyla karşılaşıyoruz. Yılmaz Odabaşı'nın "O Analar, O Anılar, O Yıllar" şiiri ise, isminden de anlaşılabileceği gibi, anılar, anneler ve yaşanmışlıkları işliyor. Tayfun Talipoğlu'nun manzum hikâyeleri ise, hataları, coşkuları, üzüntüleri ve sevdaları ile, "insanı" yansıtıyor. Bunu örneklemek için "Ne Çoktular, Çocuktular"a bakmak yeterli olacaktır.
'78'linin eleştirisi!
Tayfun Talipoğlu'na ait olan ve albümdeki en iyi şiiri olarak değerlendirilebilecek olan "Özeleştiri" şiiri, kendi içinde farklı derinlikleri olan bir şiir. Şiir aslında, '80 öncesinde toplumsal mücadelenin bir yerinde bulunan, darbe sonrasında ise, "doğru yolu" bulanlara yönelik bir eleştiriyi içeriyor. Bu, pek "alışık" olmadığımız bir şeydi. Çünkü '80 sonrasında, birçok filmde, devrimcilerin hasta insanlar olarak sunulduğuna, pişmanlık edebiyatının yapıldığınğa tanık olmuştuk. Bu anlamda, Talipoğlu'nun şiiri, bir cevap niteliği taşıyor:
"Ben, 12 Eylül öncesinin karalanmasına tamamen karşıyım. Şiirde de onu belirtiyorum. 'Bizim kocaman bir yüreğimiz vardı' diyorum. Belki yanlıştı, ama bizim yüreğimiz vardı. Bir şey yapıyorduk, yaptığımıza inanıyorduk, birçok insan bu uğurda öldü. O insanlara 'Boşuna öldünüz' diyemez hiç kimse. O anlamda yapılan filmlere de, onların aşağılanmasına da karşıyım. 12 Eylül sonrası depolitizasyon politikasıyla bu gündeme geldi ve hep şu oldu: 'Abi, işine bak ve paranı kazan!" Artık para kazanmanın erdeminden söz edilir oldu. Bunun için de haklı sebepler aranır oldu."
ÖNCEKİ HABER

FP'li belediyelerde işçi düşmanlığı

SONRAKİ HABER

Taşanlar yolsuzluktan yargılanacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...