01 Şubat 2001 22:00

Vesikalı adalet dönemi

Yargı-hükümet ilişkilerinin her gün bir soruna yol açması sadece savcı ve yargıçlar değil, avukatlar üstünde de baskı oluşturma gayretleriyle ilerliyor.

Paylaş
Vesikalı adalet dönemi
Hacer Yücel
Avukatların, cezaevlerine silah, cep telefonu, uyuşturucu soktuğu, ölüm orucundaki tutuklu ve hükümlülerin sayılarının artmasına neden olduğu, F Tipi cezaevlerine karşı tepkilerin yoğunlaşmasına yol açtığı ve müvekkillerinin aleyhinde olan delilleri kararttığı yönünde açıklama yapan yetkililer savunmaya son darbeyi vurmaya hazırlanıyorlar. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve TBMM'ye sunulan Adalet Akademileri'nin kurulmasına yönelik tasarının kabul edilmesi halinde sertifikalı savunma günleri başlayacak.
Yetkililerin, yaptıkları açıklamalarla, çıkarmaya planladıkları yasalarla savunmayı itibarsızlaştırmaya çalıştıklarını ve bunun da yargıya büyük bir darbe vurduğunu söyleyen İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, "Yetkililer meslek kurumunu itibarsızlaştırmaya çalışırken darbeyi halk yiyor. Darbeyi sadece halk yemiyor, hukuk da yiyor, demokrasi de yiyor. Bu durumdan yararlanacak olanlar yolsuzluk yapanlardır. Yani hukukun olamadığı ortamlardan kimler yararlanacaksa onlar yararlanacak. Ve bu yol da, sadece onların çıkarlarını gözeten, onlara boyun eğen, bir siyasi iktidarın seçeceği yoldur" diyor.
'Devlet yapısı demokratik değil'
Türkiye'nin devlet yapısı itibariyle demokratik bir devlet olmadığını kaydeden İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, Türkiye'nin, bir hukuk devletinin olması gereken düzeye ulaşamadığını ifade ediyor. Türk yargı sisteminde adil bir yargılamaya yol açacak örgütlenmeyi göremediğimizi söyleyen Sayman, "Yani yargının örgütlenmesinde kurumsal olarak sadece hüküm kısmı ile iddia kısmı kurumsal olarak örgütlenmiş .Savunma yargının örgütlenmesinde kurumsal olarak yok. Ne Anayasa'da ne uygulamada. Ama şimdiye kadar doğası itibariyle var sayılarak ve öngürülerek böyle bir uygulaması vardı. Ama son zamanlarda savunmayı yargının dışında tutma özellikle eğilimi bulunuyor" diyor. Yargı sisteminin sadece savcı ve yargıç üzerine kurulmasının eksik bir anlayış olduğunu dile getiren Sayman, bu denklemin "Yargıç, savcı artı savunma yani avukat " şeklinde olması gerektiğini ifade ediyor.
Amaç savunmaya darbe
Savunmanın yargının örgütlenmesinde kurumsal olarak yerini alması gerektiğini belirten Sayman, "Bu olmadığı için de iyicene dışlanıyor. Savunmayı avukatın temsil ediyor olması gerekir. Savunmayla ilgili bütün işlemleri avukatın takip etmesi gerekir. Bu kural çiğneniyor. Avukatın yargılanma valiyetine etkin katılabilmesi için etkin haklar tanınmıyor. Var olanlar da uygulamada fililen ortana kaldırılıyor." Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün avukatlık mesleğini itibarsızlaştırma yönünde sürdürdüğü çalışmalırın varlığından söz eden Sayman, "Türk'ün verdiği beyanatlar bu yönde. Ölüm oruçlarına avukatların sebep olduğunu, cezaevleri olaylarını avukatların ve İstanbul Barosu'nun bu hale getirdiğini, avukatların içeri silah, cep telefonu soktuğunu söylüyor. Aksini kanıtladığımız halde bile konuşmuyor, susuyor. Sistematik bir girişim var avukatları itibarsız bir hale getirmek için" şeklinde konuşuyor.
Avukata devlet sertifikası
Savunmayı itibarsızlaştırma çalışmalarına Adalet Bakanlığı'nın bir yenisini daha eklemeye hazırlandığını dile getiren Sayman, Adalet Bakanlığı'nın, devletin avukatlarını yaratmak için Adalet Akademileri'nin kurulması yönünde bir tasarı hazırlayıp meclise sunduğunu ifade ediyor. Sayman, "Adalet Akademisi'ne özek deniyor ama bunu Adalet Bakanlığı kuruyor. Adalet Akademileri'nde sadece hakim ve savcılara meslek içi eğitim ve staj verilmeyecek. Bunun içine avukatlar da alınıyor. Ve bu eğitimden geçenlere devlet sertifika verecek. Yani devlet avukatlığının yolu açılıyor. Yani Adalet Bakanlığı, bir taraftan baro mensubu avukataları itibarsızlaştırmaya çalışırken, kendi çerçevesinde tırnak içinde eğittiği avukatları itibarlı hale getirmeye çalışıyor. Yani sertifika veriyor. Vesikadır bu.Yani vesikalı, itibarlı devlet avukatlığının yolunu açıyor" diye konuşuyor.
'Hukukun gelişmesine engel'
Devletin devlet sanatçıları gibi devlet avukatları yaratmaya çalıştığını söyleyen Sayman, bunun çok tehlikeli bir yol olduğunu, otoriter devletlerin bile suvunmayı susturmayı hiçbir zaman başaramadığını anlatıyor. Adalet Bakanlığı'nın bu akademiyle yapmayı planladığı şeye ulaşamayacağını dile getiren Sayman, savunma tarihinin buna benzer mücadelelerle dolu olduğunu hatırlatıyor. Sayman, bu tasarının meclisten geçmemesi için her yolu deneyeceklerini, milletvekillerine tasarının onaylanmaması yönünde oy verme çağrısında bulunacaklarını ifade ediyor. Tasarının mecliste onaylanması halinde Cumhurbaşkanı'na tasarıyı onaylamaması için çağrıda bulunacaklarını söyleyen Sayman, bu tasarının hukukun gelişmesini engelleyeceğini kaydediyor.
Mafyalaşma doğuruyor
Yargının temelinde halkın gücünün bulunduğunu söyleyen Sayman, "Anayasa'nın 30'uncu maddesine 'Türk ulusu adına bağımsız mahkemelerde yargı gücü kullanılır' diyor. Şimdi bu madde halk adına yargılama yapılması ve bir gücün kullanılması için yetki veriyor. O zaman sorun şu: Peki bu egemenliğini devreden ve onun adına karar verilen halk bu yargılamanın neresinde. Hiçbir yerinde değil. Halkın bütün çıkarları, bütün hukuku, savunmadadır. Yani savunmayı yargılamadan çıkarttığınız zaman halkın tüm yargısal güvencelerini ortadan kaldırıyorsunuz" şeklinde konuşuyor. "Böyle halkın güvencesinin ortadan kaldırıldığı, yargıç bağımsızlığının olmadığı, siyasi iktidarın söz sahibi olduğu, savunmanın yer almadığı bir yargı, yargı değildir. Orada güvence bulamazsınız" diyen Sayman, bütün bunlardan dolayı yargının yerini mafyanın aldığını söylüyor. Sayman, "Bu çok tehlikeli bir durum. İşte bunun için yolsuzlukların üzerine gidilemiyor" diye konuşuyor.
'Demokrasi bir devlet yapısı'
Türkiye'nin bir an önce demokratikleşme yolunda girişimlerde bulunması gerektiğini kaydeden Sayman, "Bunun için de toplumsal mutabakatın sağlanması lazım" diyor. Sayman, "Demokrasi bir projedir bir devlet örgütlenmesidir. Bir devlet biçimidir. Şimdi bu mevcut Anayasa'daki devlet çatısı, demokratik devlet çatısı değil. Demokratik olmayan bir çatıyla demokratik bir devlet kuramazsınız. Hukuk devleti kuralları böyle kurallar değil " şeklinde konuşuyor.
Demokratik olmayan devletlerde, devleti temsil edenlerdan farklı düşünen kişi, kurum ve örgütlerin "vatan haini, devlet düşümanı" ilan edildiğini söyleyen Sayman, "Kişilerin devlete karşı kendileri güvende hissedebilmeleri için demokrasi zorunludur" diyor.
ÖNCEKİ HABER

Yolsuzluklar enerji ve

SONRAKİ HABER

Tunceli'de sürgünler artıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...