22 Ocak 2001 22:00

Özlem Ercan'a ne oldu?

Bayrampaşa Cezaevi'ne düzenlenen operasyon sırasında yaşamını yitirdiği açıklanan Özlem Ercan'ın akıbeti belirsizliğini koruyor.

Paylaş
Özlem Ercan'a ne oldu?
Hacer Yücel
F tipi cezaevlerine geçişi sağlamak amacıyla 19 Aralık sabahı düzenlenen operasyonlar sırasında Bayrampaşa Cezaevi'nde bulunan ve yanarak öldüğü açıklanan DHKP/C davası tutuklusu Özlem Ercan'ın babası Hıdır Ercan, kızının ölmediğini söylüyor.
Cebeci Mezarlığı'na 2 Ocak 2001 tarihinde gömdüğü kişinin kızı olmadığını en baştan beri bildiğini anlatan baba Ercan, "Kızımın adı ölenler arasında geçiyordu. Onun öldüğünü düşünüyorduk. Ama gömdüğüm kişinin kızım olmadığını biliyordum. Çünkü kızımın dişleri protez değildi. Oysa gömdüğümüz kişinin son üst dişleri protezdi. Tanınmaz hale gelen üç ceset vardı. Cesetlerin karışmış olduğunu düşündüm. Üstelik ölen kişi benim kızımın arkadaşıydı. Kimsesizler mezarlığına gömülmesine gönlüm razı almadı. Ama televizyonda izlediğim görüntüler kızımın ölmediğini gösterdi" diyor.
Özlem Ercan'ın gözaltına alınma ve tutuklunma süreci de, şu andaki "belirsiz" akıbeti gibi hukukdışılıklarla dolu. Baba Ercan'ın anlatımına göre, 12 Aralık 1995 tarihinde Terörle Mücadele Ekipleri tarafından evinden gözaltına alınan Özlem Ercan'ın davası, 5 yıldır devam ediyordu. 5 yıldır tutuklu olarak yargılanan Özlem Ercan, bu süreçte 27 kez duruşmalara çıkarılmasına karşın, delil yetersizliği nedeniyle dava bir türlü sonuçlandırılmadı.
Delil yetersizliğine rağmen bir türlü serbest bırakılmayan kızlarının cezaevinde kulağından ameliyat olduğunu ve 5 ay da tüberküloz tedavisi gördüğünü dile getiren baba Ercan, alelacele anlattığı bu olaylar dizgisinin sonuna 19 Aralık operasyonunu, ölümü, yaşamı ve umudu ekliyor.
Teşhiste bulunamadılar
Kızının, 19 Aralık 2000 tarihinde yapılan operasyonun ardından öldüğünün duyurulduğunu hatırlatan baba Ercan, Adli Tıp Morgu'na Bayrampaşa Cezaevi'nden getirilen 12 cesetten 3'ünün tanınmayacak durumda olduğuna dikkat çekiyor. Bu cesetlerin sadece çenelerinin belli olduğunu ve üzerlerindeki takılardan teşhis edilebildiğini belirten baba Ercan, kendilerinin böyle bir olanaklarının da olmadığını kaydediyor. Hayatını kaybeden insanlar arasından kızını teşhis edemediğini defalarca yineleyen baba Ercan, morgda bir ceset kalana kadar beklediğini, bu bekleyişinin 12, 13 gün kadar sürdüğünü anlatıyor. Morgda kalan en son cesedin dişlerinin protez olduğunu anlatan baba Ercan, kızının dişlerinde ise protez olmadığını söylüyor ısrarla.
'Operasyonda ölmedi'
Kimse tarafından sahiplenilmeyen cesedi 2 Ocak 2001 tarihinde morgdan almak zorunda kaldıklarını aktaran baba Ercan, "Cesedi Cebeci Mezarlığı'nda toprağa verdikten sonra 3 Ocak akşamı büyük kızım aradı ve Özlem'i televizyonda bir başçavuşun kollarında gördüğünü ve kardeşinde tek bir çiziğin olmadığını anlattı. Bunun üzerine ertesi gün o televizyon kanalına giderek kasedi aldık. Kızımdı. Ve kızımı aramaya başladık" diyor.
Hemen kızının avukatı Gazi Akbayır'ı aradıklarını ve görüntüleri ona da izlettiklerini aktaran baba Ercan, avukatın da aynı hisse kapılması üzerine Eyüp Savcılığı'na "kızlarının ölmediği ve bulunmasını istedikleri"ne ilişkin dilekçe verdiklerini söylüyor. Cezaevleri operasyonları sırasında kızının ölmediği ve bulunması istemiyle Adalet, İçişleri Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı'na da dilekçe yazdığını dile getiren Hıdır Ercan, "Kızımın operasyonlar sonucu ölmediğine inanıyorum. Ama operasyondan sonra infaz edilmişse de kızımın cesedini istiyorum. Ölü ya da diri kızımı istiyorum" talebini dile getiriyor.
Savcılıktan, kızının cezaevinde ve hastanede bulunmadığı yanıtını alan baba Hıdır Ercan, ne yapacağını bilemez bir halde. Yaptığı bütün başvurulara rağmen herhangi bir cevap alamayan baba Ercan, kızının yaşadığını bilen biri olarak kızını kucağında taşıyan başçavuşun bulunmasını istiyor ve yetkilileri göreve çağırıyor. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


'AA, gazetecilik görevini yaptı'
Gazeteciler, Beyaz Enerji Operasyonu'nda gözaltına alınanların ifadelerini yayınladığı için hakkında soruşturma açılan Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdürü Mehmet Güler'e destek vermek için AA önünde basın açıklaması yaptılar ve soruşturmanın geri alınmasını istediler.
AA muhabirlerinin basın açıklamasına katılmalarını engellemek için bina dışına çıkmalarına izin verilmezken açıklamayı yapan Radikal Muhabiri Adnan Keskin, AA'nın gazetecilik görevini yaparak, ifadeleri yayınladığını vurguladı ve AA'nın özerk bir kuruluş olduğunu ve görevinin de gazetecilik olduğunu söyledi. Kasırga, Umut gibi operasyonlardaki sanık ifadelerini de yayınlayan AA hakkında soruşturma açılmasını eleştiren Keskin, AA'nın haberi halktan saklamak gibi bir lüksü olmadığını ifade etti. Keskin, AA çalışanlarının devlet memuru olmadığını belirterek, "Devletin istediğini yazmak istemediğini yazmamak gibi bir zorunluluğu yoktur. AA, devlet bakanlığına bağlı olduğu için siyasi baskıya maruz bırakılmamalıdır" diye konuştu.
AA'nın Demirel'i, FP'yi hedef alan Kasırga, Umut gibi operasyonların ifadelerini de yayınladığını hatırlatan Keskin, "Neden bu haberler geçerken tepki gösterilmedi. O zaman DGM ifadelerinin yayınlanma yasağı yok muydu?" diye sordu. Keskin, iktidarın ortağı bir parti söz konusu olduğu için sorun çıktığına işaret ederek, yüzde 60-70'inin AA haberleriyle çıkmasına karşın, normalde mahreç kullanmayan gazetelerin "Biz ANAP'a karşı değiliz, AA geçtiğini için yazıyoruz" dercesine haberi AA'nın geçtiğini belirtmelerini de eleştirdi.
Soruşturma siyasi
Keskin, soruşturmanın siyasi amaçlı olduğunu ve geri alınması gerektiğini ifade ederek, özgür gazeteciliğin önündeki engellerin kaldırılmasını istedi. "Birileri ortalığı karıştırmak istiyor" şeklindeki sözleri de değerlendiren Keskin, "Gazeteciler ortalığı karıştırmak zorundadır dedi. Keskin, DGM ifadelerinin yayınlanma yasağının basın özgürlüğünün önündeki engellerden biri olduğunu hatırlatarak, "İnsan Haklarından Sorumlu Bakan olan Rüştü Kazım Yücelen, AA hakkında soruşturma başlatacağına, basın özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmalı. İşine geldiğinde yasaları uygulamayan, işine gelmediğinde yasaları hatırlayanları kınıyoruz" diye konuştu.
'Habercilik refleksine baskı'
Avrupa Gazeteciler Birliği Türkiye Temsilciliği (AEJ), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD), Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD), Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Ankara Temsilciliği (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) da yaptıkları ortak yazılı açıklamada, AA'nın Beyaz Enerji Operasyonu'nda bütünüyle habercilik kaygısıyla hareket ederek zanlıların ifade ve iddialarını abonelere aktardığı hatılatılarak, AA Genel Müdürü'nün haberin siyasi kaygılara kurban edilmesine izin vermediği ifade edildi. Açıklamada, Güler hakkında soruşturma açılmasının haksız olduğu, Türkiye'de daha önce de pek çok ifadenin üstelik aslı olmayan eklemelerle, medyaya sızdırıldığı belirtilerek, asıl olarak AA'da boy veren habercilik refleksine yönelik bir hamle yapıldığı vurgulandı.
Basın Konseyi Genel Sekreteri Vedat Demir de yaptığı yazılı açıklamada, "Beyaz Enerji Operasyonu" haberine ilişkin, "Anadolu Ajansı, özgür ve haberciliğin gereği olarak eline ulaşan bilgileri kamuoyuna aktarmıştır" dedi. Demir, AA Genel Müdürü Mehmet Güler hakkında, ilgili bakanlığın ön inceleme başlatılması kararını, "hükümetin basın özgürlüğüne baskısı" olarak değerlendirdi. Vedat Demir, konunun, Cuma günü toplanacak Basın Konseyi Yüksek Kurulu'nda da görüşüleceğini ve burada alınacak kararın kamuoyuna açıklanacağını bildirdi. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erol Akıncılar, Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Kurtar Çakın ve Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin de yaptıkları yazılı açıklamalarla gelişmeleri kaygıyla izlediklerini söyledi.
ÖNCEKİ HABER

Tüm Yargı-Sen yöneticilerine tutuklama

SONRAKİ HABER

Yeni bir hayat; 'Tiyatro Yaşam'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa