24 Aralık 2000 22:00

Yansıtıcı değil, eleştirel bakış

Abbas Sayar yapıtlarında geniş bir etnik ve kültürel kimliğe verir. Kısacası Anadolu'nun çok kültürlü bir yer olduğu gerçeğini bir kez daha vurgular bize. Farklı kültürlerin birbirinin tamamlayıcısı olduğunu göz ardı etmez. Çünkü, "Sevgi, gardaşlık dünyayı büyütür"

Paylaş
Yansıtıcı değil, eleştirel bakış
Abbas Sayar'la ilgili kimi değerlendirmelerde "Orta Anadolu" gerçeklerinin yansıtıcısı olduğu saptaması yapılır. Gerçekte, o bir yansıtıcıdan çok, kişileri koşulları içinde ele alan eleştirel bir yaklaşım içerisindedir. İşlediği her konuda, var olan gerçekliği aktarmakla kalmayıp, bu duruma eleştirel bakmayı da bilmiştir romanlarında, öykülerinde; anlatıcı ya da yapıttaki kişileri aracılığıyla.
Anadolu insanını iyi tanıtmak
Yazar olarak Sayar yazdığı insanların içinden birisiydi. Onlardan uzağa hiç düşmedi. Hep onlar gibi yaşadı. Onları da yazdı. Kimileyin anlatıcı kendisidir yapıtlarında. Kimileyin kahramanlardan birinin özelliklerinden birisi yazarla aynı noktaya çakışmaktadır. Uzam genellikle doğup büyüdüğü kopamadığı, kopmadığı yerler...
Yapıtlarında halk kültürünün her türünden izler görürüz; türkülerden deyimlere, söylencelerden beddualara değin. Aşağıdaki türkü örneğinde görüldüğü gibi:
".........
Haymeliğin yolu yayan
Dayan ey dizlerim dayan"
(Hacı Bey Türküsü)

Anadolu insanını yakından, çok iyi tanıyan ender yazarlarımızdan biridir, Sayar. Elbette Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Ümit Kaftancıoğlu, Seyit Alp, Metin İlkin, Mahmut Makal, Orhan Kemal, Yaşar Kemal... gibi yazarlarımızı da bu konunun dışında tutamıyoruz.
Konularını toplumun en alt kesiminden almıştır. Ülkemizin toplumsal gelişimine koşut olarak köylülerden işçilere doğru bir kayma gözlense de, ağırlık köylülerdedir. Yapıtlarının ağırlığını bu insanlar oluşturur. Onları idealize etmez. Nasıllarsa öyle aktarır: İyi-kötü, zayıf-güçlü, çirkin-güzel, ....yönleriyle. İçlerinde hep bir umut vardır, bu insanların, içinde bulundukları koşullar çok kötü olsa da. Umutsuzluk yoktur Sayar'ın yapıtlarında. İnatçı, umutlu, dirençlidir, onun yapıtlarındaki kahramanlar.
"...
- Bana bak... dedi. Yaşım on dokuz. On dokuz yıl daha verirler. Eder otuz sekiz. Mapustan çıkacağım. Yine köye geleceğim. Senden hakkımı almassam..."
(Çelo, s.233)

Kullandığı sözcük türü oldukça fazladır. Bunların çoğu halkın günlük dilde kullandıklarıdır. Onun yapıtlarında kitabi dile yer yoktur. Yapıtlarındaki kimi sözcükler şunlardır: Zahar (herhalde), partıl, hayat (bahçe), çalkama (ayran), eyal, cerbi, cibicik (alkış), malamat, firik, peyke, yalap, sokranma, dondiliçüş, horanta, yunmak, küşümlenmek, sin, tırıp (çok bol), heğleme (saldırı), gobel....
Her yapıtının ilk cümlesinden son cümlesine kadar hep halk kültürü, halk bilgeliği vardır. Deyimlerde, atasözlerinde taşı yerli yerine koyar, halkının dilinin gücü sayesinde. En olmadık durumları halkının diliyle kolayca aktarıverir: Başın pınar ayağın göl olsun; Ölme eşeğim ölme, yaz gelsin yonca biçeyim; Bal tutan parmağını yalar; Ot kökü üstünde biter; Uyuz beygir gaşagıdan hoşlanır; Çıkmadık canda daim umut vardır; Herkesin aklı kendisinin padişahıdır; El elin ölüsüne dır dır diye ağlar; Yiyen ağız yeni lokma bekler; Sıçanın sidiği denize fayda; Gönülsüz köpeğin davara gittiği gibi iş görmek; Dünya daim yeniden yeniye; Ürümeyen iti kapıya koymazlar...
Feodalizmden kapitalizme geçiş ve...
Sayar'ın yapıtlarında ülkemizde feodalizmden kapitalizme geçiş sürecine rastlıyoruz. Özellikle "Dik Bayır"ın ilk bölümlerinde Türkiye'de yaşanan feodal süreç işlenmiştir. Celali isyanlarını, Anadolu'nun karışık durumunu, halkın içinde bulunduğu içler acısı durumu bir tarihçi gibi roman diliyle okura aktarır.
"... Yolunuzu, yordamınızı belli ederseniz bu arta kalık köylü milleti de başımıza eşşek arısı gibi bela kesilir. Eşkiyanın, haydutun izini bu yana döndürür. Birlik olur, soyar soğana çevirir. Bunların hepsi Celali... Bir o yana dönerler, bir bu yana... Molla, Mültezim hepsi birlik... Sipahisi de eşirranın bir teki...." Ürümeyen iti kapıya koymazlar
(Dik Bayır, s.10)

Adı geçen romanda Sayar, "Levent ettiler Türkmen uşağını... Saldılar kendi milletinin üstüne" (s.15) saptamasıyla da, yüzyıllardır halkımızın birbirine kırdırıldığının altını çizmektedir.
Kardeşlik iletisi
Abbas Sayar yapıtlarında geniş bir etnik ve kültürel kimliğe verir. Kısacası Anadolu'nun çok kültürlü bir yer olduğu gerçeğini bir kez daha vurgular bize. Farklı kültürlerin birbirinin tamamlayıcısı olduğunu göz ardı etmez. Çünkü, "Sevgi, gardaşlık dünyayı büyütür" (Dik Bayır, s.23) Bu konudaki görüşlerini Ermeni bir din adamının ağzından aktarır okura:
".... Sizin Türkmen milletinin, müslüman milletinin birbirine ettiğinden helbette biz de çok çektik. Zulüm değirmeninizin dönmediği meydan kalmadı. Emme ve lakin biz, siyaset ile para ile dirliğimizi bozdurmadık. Köylerimizi, ocaklarımızı dağıtmadık. Siz işi Allaha, peygambere bıraktınız. Biz İsaya Ruhülkudüse bırakmadık. Zulmunuz birbirini yedi, eritti."
(Dik Bayır, s.14)

Atatürk-İnönü ve Demirkırat
Yapıtlarda kimileyin Atatürk, İnönü adları geçer, belirtilen dönemleri daha anlaşılır kılmak için. Gelinen noktadaki kimi olumsuzlukları geriye dönüp Mustafa Kemal dönemiyle karşılaştırarak yapmaya çalışır, Sayar. Ama Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrasında da halkın durumundaki gelişmeleri de verir.
"... Kuvay-ı Milliye'de, harpte. Süvariydi Emmi... (...) İzmir'e dek o atınan kovaladı Yunan'ı. (...) Sonra döndük köye. Ağam ölmüş, dam uçmuş. Bir gözü ağrıklı ana, bir karı, bir yedi sekizinde çocukla kaldım ortalarda... Aha, şu ahır sekisinde kışladık bu yıl... Derdin ne, ağrın ne diye soran olmadı."
(Yılkı Atı, s.74)

Atatürk, İnönü ve Demokrat Parti'nin ilk yıllarını bir köylünün bakışıyla da şöyle değerlendirir:
"...
Şimdi siz İsmet Paşa'yı devirip yeni bir dirlik, düzenlik getirecekmişsiniz ortaya. Millet Demirkırat olacakmış... Bizim eşşek binit dirliğimizi atlılığa çıkaracakmışsınız. Kemal Paşa'nın efendisi biz imişik. İsmet Paşa soymuş o libası sırtımızdan. Siz, yeniden giydirecekmişsiniz. Olmayacak duaya 'amin' denilmez ya, bizden de bir 'amin' size. Dürtülmedik bir kulağımızının andı kaldı."
(Dik Bayır, s.32)

DP dönemi Amerikan emperyalizminin bütün saldırganlığıyla ülkemize girdiği yılları kapsar. Tarımda hızlı bir makinalaşma, kentlerde de köylerden, ilçelerden gelenlerin oluşturduğu gecekondular ortaya çıkmıştır. Köylünün arazisinin değeri artmamakta ama kentlerdeki bir karış arsa altın değerindedir. Türkiye'den Avrupa'ya işçi göçü başlamıştır. Topraksız işsiz insanların umudu, rüyası olmuştur Avrupa.
Yılkılık yazgı değil
Yılkı Atı, edebiyatımızda, kapitalizmin acımasızlığını, saldırganlığını anlatan en iyi yapıtlardan birisidir. Benzer izleği öteki yapıtlarında da ratlarız. Ancak Yılkı Atı'nın yeri ayrıdır, kapitalizmin işleyişi belirtmek açısından.
Çoğu eleştirmen tarafından yapılan değerlendirmeler sadece hayvan yaşantısını anlattığıdır. Bence bu bir görmezden gelmedir. Fabllara sadece hayvanları anlatıyor demek ne kadar yanlışsa, Yılkı Atı içinde atları anlatıyor demenin pek doğru sayılacağı inancında değilim.
Yaşar Kemal'in belirttiği gibi, "Abbas Sayar, Yılkı Atı'nda gerçi bir atın başından geçenleri anlatmaktadır, ama anlatmak istedikleri toplumsal bir sorundur."
Beydeba, Aisopos, La Fontain, Grimm Kardeşler'in hayvanlar konusunda yazdıklarını hayvanları anlatıyor diyerek dğerlendirmek olası mı?
Yılkı Atı'nda, Abbas Sayar toplumumuzun emekçi kesmini anlatmakta.Sosyal güvenceleri varmış gibi gözüken ama aldıklarını ücretle yoksulluk sınırının altında yaşayan insanları, emekli maaşı kuyruğunda ölenleri, aç sayrılıktan ölenleri anlatmak için daha güzel bir yapıt yazılamazdı herhalde. Yazımın başında belirttiğim gibi, Sayar sadece bir yansıtıcı değil. Bu yapıtında da yılkılığın bir yazgı olmadığını okura romanın büyülü diliyle sunar.
Abbas Sayar'ı yok saymaya çalışanları anlamamak olası değil. Emekçilerden yana tavrını bu kadar açık, net koymuş bir yazarın küreselleşmeyi savunanlarca kabul göreceğini sanmak saflıktan başka bir şey değildir.
Abbas Sayar, edebiyatımızda; direncin, umudun yazarıdır. Her yapıtında insana bir umut ve direnç vermekte.
ÖNCEKİ HABER

'Türkiye savaş ortamında' gibi

SONRAKİ HABER

Dört yaşındaki çocuğa bile darp!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...