20 Aralık 2000 22:00

Faşizmin fikir babası

Tarihe faşizmin fikir babası olarak geçen Wagner 1813 yılında başlayan hayatı boyunca, birçok politik ortamın içinde yer aldı.

Paylaş
Faşizmin fikir babası
Hasan Çakmak
Tarihe faşizmin fikir babası olarak geçen Wagner 1813 yılında başlayan hayatı boyunca, birçok politik ortamın içinde yer aldı. Dönemin devrimlerle sarsıldığı göz önüne alındığında Wagner'in bundan etkilenmesi kaçınılmazdı. Çocukluğunda müziği ilgisi olmayan Wagner'in bir dizi gelişmenin ardından müzisyen olması, hayatını da değiştirmişti.
Çocukluk ve ilk gençlik yıllarında müzikle ilişkisi sadece dinleyici düzeyinde olan Wagner, Weber ve Beethoven'in müziğini dinlediğinde müzisyen olmaya karar vermişti. 6 ay içinde armoniyi öğrendi, ilk ciddi müzik çalışmasına Weinlig ile başladı, ondan bestecilik üzerine dersler aldı. Aynı yıl ilk eserlerini besteledi. Bestelemede henüz yeni olmasına karşın, 1833 yılında Würzburg operasına koro yönetmeni olarak girmeyi başardı.
Almanya'dan kaçış ve dönüş
Wagner'in 1833-1839 yıllarında Almanya'da kasaba operalarında koro ve orkestra yönetmenliği yapmış olması, sınırlı da olsa opera kulislerini tanımasının olanağını sağladı. Würzburg'dan sonra, 1834'te Magdeburg, 1836'da Königsberg, 1837'de Riga'da orkestra yönetti. Riga'daki operayla sözleşmesi biten Wagner, Meyerber'in paris operasındaki başarılarına öykündü ve özellikle Riga'daki borçlarından kurtulmak için Paris'e kaçtı. Paris'te de ekonomik zorluklarla boğuşan besteci kopistik ve sıradan armonileme işleri gibi az kazanç getiren bestecilik dışı çalışmalar yapmak zorunda kaldı. Ne varki bu çalışmalarda Wagner, kısa bir süre hapis yattıktan sonra 1842 yılında Almanya'ya geri döndü.
İlk operalarından biri olan "Rienzi"nin Almanya'da Dresden Operası tarafından kabul edilmesi ve 1842 yılı sonlarına doğru sahneye konulması ile Wagner'in yolu açılmış oldu. Yapıtın olumlu tepkiler alması, Paris'te kaldığı ilk yıllarda yazdığı Uçan Hollandalı adlı romantik operasının temsilinin olanağını sağladı. Bu eserin 1843 yılında kazandığı başarı sayesinde Wagner Dresden'deki Saksonya Krallık Sarayı müzik yönetmenliğine getirildi. Bu görevde altı yıl kalan Wagner Gluck, Mozart, Beethoven ve Weber'in operalarını sahneledi. Dresden korosu için Havarilerin Aş Yemeği adlı koro müziğinin yanı sıra, Tahnnhauser operasını yazdı.
Devrimcilik ve gericilik
1830 devriminde etkilendi ve eylemlere katıldı. Devrim lehine marş ve şarkılar yazdı, 1830'lu yıllarda yazdığı Tahnnhauser, Uçan Hollandalı, Nienzi, Lohengrin operaları bu dönemin hareketliliğinden esinlenmiştir. Uçan Hollandalı kurtuluş, Tahnnhauser sevgi temasını işliyordu. 1848 devrim hareketine katıldı ve yine bu dönem devrimci hareketten etkilenen Wagner "Anavatan Derneği" isimli sol bir kuruluşa üye oldu. 1848 devrim hareketine katıldığı için hakkında tututlama kararı çıkarıldı ve bunun üzerine önce Weimar'a gitti ve orda Lisz'in yardımıyla İsviçre'ye kaçtı. 1848 Devriminde "... Var olan düzeni yıkacağım! İnsanlığı birbirine düşman haline getiren, gücüne güç katan zengin-fakiri yaratan ve tüm insanlığı mutsuz eden (bu) düzeni yıkacağım, milyonlarca insanı bir avuç insanın elinde köle eden (bu) düzeni yıkacağım" diyen Wagner, İsviçre'ye gitikten bir süre sonra bu düşüncelerinin tam karşıtı bir düşünceyi savunmaya başladı. Devrimci düşünceleri terk edip, gericiliğe sarıldı. Müzik tarihçisi Mehmet Kaygısız, Wagner'deki bu 180 derecelik dönüşümün nedenini onun Feurbach'ın metafizik, Bakunin'in anarşist düşüncesinden beslenmesine bağlamaktadır. Wagner'in 1850 öncesinde Feurbach ve Bakunin'le çok sıkı bir ilişkisi vardı. Zaman zaman anarşist tutum ve davranışlarda bulunması, bu sıkı ilişkinin bir sonucudur.
Egonun peşinde
1848 yılında düzeni yıkıp eşitlik ve kardeşliği gerçekleştirmek isteyen Wagner'in, 1850'lerden sonra yıkmak istediği düzenin savunucusu olmasının nedeninin, Mehmet Kaygısız'ın dile getirdiği gerçekliğin yanı sıra, onun zayıf olan kişiliği ve aşırı egoist olmasından kaynaklandığı da söylenebilir. Kendi egosunu tatmin etmek için her türlü olanaktan yararlandı. Bunun içindir ki, yaşamı boyunca tüm siyasal görüşleri benimsemede hiçbir sakınca görmedi. Mistik ahlakçılık, devrimcilik, ateistlik, ırkçılık, Alman ruhçuluğu... düşünce akımlarının tümüne girip çıktı. Onun için önemli olan kendi egosunu tatmin edebileceği veya kendisini gösterebileceği bir olanak veya mekân sağlansın, kim olduğu ve hangi düşünceyi benimsediği fark etmez, o hemen o ortama uyum sağlayabilirdi. Bu nedenledir ki 1830 ve 1848 yılında devrimin, 1861 yılında Napolyon'un, 1864 yılında Bavyera Kralı'nın, 1871 yılında imparator'un müzisyeni olmakta hiçbir sakınca görmedi.
Alman ırkçılığı ve Yahudi düşmanlığı düşüncelerinden dolayı "faşizmin babası" sıfatını kazanan Wagner, Yahudiler hakkında düşüncelerini şöyle dile getirir:
Yahudi düşmanlığı
"Yahudiler paraya eğemen durumdalar. Bu güç onlara sanatta egemen olmayı sağlamaktadır. Halbuki Yahudi'nin dış görünüşü Avrupa'ya yabancı. Bu tipler görsel sanatlarda yer almamalı. Tipleri yaratıcılıklarına da engeldir. Onlar bu yüzden papağana benzerler. Dilleri de tuhaf; tıslayarak, homurdanarak, mırıldanarak ve tiz bir tonda konuşurlar. Üstelik soğuk ve iticidirler. Bunlarda insani değerler bulunmaz. Bunların dillerinden arınmak gerekir.
Dış görünüşleri, dilleri, davranışları Avrupa'ya aykırı olduğundan bunlar sanata da aykırılar. Zaten beş duyuları aynı zamanda çalışmaz. Algılamaları zayıftır. Sanatta yaratıcılıkları da yoktur. Bu nedenle Yahudi sanatçı da yoktur."
Wagner yalnız Yahudi düşmanlığı yapmakla kalmaz, tüm Avrupa halklarına karşı da kinini kusmaktadır. Ona göre Cermenler dışında tüm halkları bozuk ve çürümüştür. Sağlam olan tek ırk, Cermenlerdir. Bunun içindir ki Avrupa'da yeni bir düzenleme istemektedir. Bu düzenlemeyi yapacak olan da saf ve temiz kalmış Cermen ırkıdır. 1850 yılından sonraki eserlerini çoğunlukla bu duygu ve düşüncelerle yazmıştır.
Hitler'in ilham kaynağı
O dönemde Wagner'e karşı çıkanların çoğunun onu insan olarak görmemelerinde ne kadar çok haklı olduklarına, Wagner'in düşüncelerini öğrendikçe hak vermemek elde değil. Hitlere karşı kinimiz ve öfkemiz ne ise, Wagner'e karşı da odur. Hangi millet hangi millete "Kendi kendinizi yok etmek koşuluyla kendi kendinizi kurtarın; ama umutmayın ki sizin kurtuluşunuz yok olmanızdadır" diyebilecek kadar insanlıktan çıkmıştır. Faşistlerin dışında. Hitlerin, Wagner'e niye bu kadar çok sarıldığını bu satırları okuyunca daha iyi anlıyoruz.
ÖNCEKİ HABER

F tiplerinde hazırlık cuma günü başladı

SONRAKİ HABER

Ecevit katliamı öve öve bitiremedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...