10 Aralık 2000 22:00

Bir 'el koyma' öyküsü

Çocuklar üç yıl boyunca yaz tatillerinde çalışarak ortaya çıkardılar, kendi tatil köylerini. Ermeni çocukların bu emeklerine, 1979 yılında "devletin çeşitli tehlikelerle karşılaşacağı ve türlü sakıncalar doğabileceği" gerekçesiyle

Paylaş
Bir 'el koyma' öyküsü
Rojda İldan
İnsan Hakları 2000 etkinlikleri kapsamında TÜYAP'ta açılan bir sergi tarih boyunca yapılan binlerce gasptan birini, bir "el koyma" öyküsünü anlatıyor. İHD İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon'un hazırladığı sergide, Tuzla Ermeni Çocuk Kampı'nın 1950'li yıllarda başlayıp, 1979'da zorunlu olarak biten "kısaltılmış" öyküsü anlatılıyor.
1996 ve 1997 yıllarında da açılan sergide "Bir El Koyma Öyküsü" fotoğraflar ve alt yazılarla aktarılıyor. Hikâyenin başladığı zaman, 1950'li yıllar; yer İstanbul Gedikpaşa Ermeni Kilisesi'nin, Anadolu'dan gelen yoksul ve kimsesiz çocukları barındırmak için kullanılan en alt katı. Yetimhanede barınan 60 kadar çocuk, Gedikpaşa İncirdibi Protestan İlkokulu'nda eğitim görüyorlardı. Tatil dönemlerinde ise çocuklar ya yetimhanede kalıyor ya da köylerine gidiyorlardı.
Bu, çocukların eğitiminde bir sorundu. Çünkü uzun yaz tatilleri çocuklara Ermenice'yi unutturuyordu. Her eğitim dönemi başında çocuklara önce tekrardan Ermenice öğretiliyordu. Bunun üzerine Kilise vakfının yöneticileri çocukların betonlar arasında kalmadan ve anadillerini unutmadan bir yaz geçirebilecekleri bir kamp yapmaya karar verdiler.
1962'nin Kasım ayında Tuzla'da bir arazi alındı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Valiliğin izin belgeleri tamamlandı, arazi satın alındı, kilise adına tescil ettirildi; komisyonun deyimiyle "Her şey yasalara uygundu."
Tuzla'da alınan bu araziyi kampa dönüştürmek kolay olmadı. Tuzlalı Hasan Kalfa ve beraberindeki yaşları 8-12 arasında değişen 30 çocuk arsanın alınmasından sonraki ilk yaz tatili gece gündüz çalıştı, amelelik yaptı. Çadır kazıkları çakıldı, su çekmek için kuyu yapıldı, temel için denizden taş ve kum taşındı, ağaçlar dikildi, bostan yapıldı...
Bu işlerin hepsini çocuklar yaptı, yıllarca yaz tatillerinde çalışarak, kendi tatil köylerini yaratmak için. Üç yıl süren çalışmalarında çocuklar, hem çalışıp hem eğlendi. Kampları tamamlandı. Çocuklar yaz kamplarında hep beraber oynuyor, hep beraber spor, ders yapıyor, hep beraber üretip, çalışıyorlardı. Kamp 21 yıl açık kaldı, 21 yılda 1500 çocuk bu kampta kaldı.
Çocukların elleriyle yaratılan bu küçük dünyanın ömrü pek uzun sürmedi. 23 Şubat 1979'da Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kartal 3. Asliye Hukuk Hakimliği'ne başvurarak vakfın elindeki tapunun iptal edilmesini ve arazinin eski sahibine verilmesini istedi. Mahkeme dört yıl sürdü, tapu eski sahibine verildi.
Bu kararın, Yargıtay'ın 1974 yılında azınlık vakıflarının mülk edinmelerinin yasadışı olduğuna karar vermesine dayanılarak alındığının belirtildiği kitapta, el koymanın asıl gerekçesi ise Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kararının gerekçesinde açıklanıyor:
"Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır. Çünkü tüzel kişiler gerçek kişilere oranla daha güçlü oldukları için, taşınmaz mal edinmelerinin kısıtlanmamış olması halinde, devletin çeşitli tehlikelerle karşılaşacağı, türlü sakıncalar doğabileceği açıktır..."
ÖNCEKİ HABER

Tekstil işçisi birlik istiyor

SONRAKİ HABER

Nice'de hassas uzlaşma

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa