08 Aralık 2000 22:00

Artık yaşa(ya)mıyorlar!

1996 yılında, değişik cezaevlerindeki ölüm oruçlarına katılan Çiğdem Kazan, Ali Ekber Akkaya ve Delil İldan'ın sağlıklarını geri getirmek artık imkânsız.

Paylaş
Artık yaşa(ya)mıyorlar!
Beyda Yıldız
Ağızlarından dökülen ilk sözcük "Hatırlamıyorum." Onlar hatırlamıyorlar, hatırlayamıyorlar! Tarihlerine ilişkin pek çok şey, onlar için artık yok. Pek çok şey silinmiş. Devlet de kendi payına düşen anımsamama görevini yerine getiriyor. Örneğin; 1996 yılında 12 kişinin ölümünü hatırlamıyor, örneğin, bu ölüm orucu sonrası, neredeyse yaşayan ölülere dönen ve halen cezaevlerinde olan tutukluları hatırlamıyor ya da kısa bir süreliğine 'affederek' serbest bıraktığı ve 'Tedavi edilsinler tekrar cezaevine girsinler' dediği, ancak, tedavi edilmeleri için cebinden tek kuruş harcamadığı kişileri hatırlamıyor. Onları tekrar cezaevine 'tıkacağı' günü ise bir unutmaya izin vermeksizin hatırlıyor.
1996 yılındaki ölüm oruçları sonrasında sakat kalan Çiğdem Kazan, Ali Ekber Akkaya ve Delil İldan artık tek başlarına hayatlarını sürdüremez durumda. Bir çocuk gibi sürekli bakım altında tutulan bu insanlar, yarın öbür gün 'iyileşirlerse' tekrar cezaevine girecekler.
'Hayatımdan bir kesit, tamamen yok'
Çiğdem Kazan'ın (34) 1996 ölüm orucu günlerinin bir bölümü, hafızasında yok. Sakarya Cezaevi'nde katıldığı ölüm orucunda, yitirdiği sağlığını geri getirmek, artık neredeyse olanaksız. Kazan, CMUK 399'uncu maddesi gereğince tedavisinin yapılması için tahliye edilmiş. Adli Tıp Kurumu (ATK)'nun verdiği rapora göre Kazan açlık grevleri sonrasında Wernicke-Korsakof hastalığına yakalanmış. Yani beyin hücrelerinin işlevini yerine getirmemesi sonucu vücudun işlevsiz hale gelmesi durumu. Kazan, yavaş yavaş, yorularak, elinden geldiğince bir şeyler anlatmaya çabalıyor. Önündeki çay fincanını, büyük çabalarla tepsiden alıyor. Ayağa kalkıp yürümesi yine oldukça zor. Kazan, bugün, kendi hayatını sürdürecek işleri yapmaktan yoksun. Tedavilerine kendisini ilerletemediği için ara vermiş.
Tedavi olamıyor
Ali Ekber Akkaya (32). O da yaşamının bir kesitini hatırlamıyor. "Ölüm orucunun, 50'inci gününden sonrası hafızamda yok" diyor. Ancak ailesi, Akkaya'nın geçmişine ilişkin de pek çok şeyi unuttuğunu söylüyor. Akkaya da Wernicke-Korsakof raporuna sahip. Akkaya 1992 yılında gözaltına alındı. İstanbul 3 No'lu DGM'de, Dev-Sol ana davasında sanık olarak idamla yargılanıyor. Ölüm orucu süresince Bayrampaşa Cezaevi'nde bulundu. Tahliye edildikten sonra Çapa Tıp Fakültesi'nde tedavi edildi. Ancak maddi imkânsızlığı nedeniyle tedavisini sürdüremedi. Ölüm orucu günlerini şöyle anlatıyor Akkaya; "Çok zor konuşuyorduk. Görüşe, yakınlarımızın morali bozulmasın diye çıkıyorduk." Kendi tabiriyle başından ayaklarına kadar ağrıları var. Hareket etmekte zorlanıyor. En büyük yardımcısı annesi Melek Akkaya.
Artık konuşmak istemiyor
Delil İldan 26 yaşında. 1996 yılının Mart ayında Bayrampaşa Cezaevi'ne girdi. Kısa bir süre sonra da ölüm oruçlarında yer aldı. MLKP davasından idamla yargılanıyor. O da diğer arkadaşları gibi Wernicke-Korsakof hastası. 24 Mart 1998 tarihinde tedavi amaçlı cezası ertelendi. 2 yıldır kültür-fizik tedavisi görüyordu. Ancak maddi yetersizlik nedeniyle artık tedavi olamıyor. İldan, konuşmuyor. Ailesi, onu, ölüm oruçlarından önce, 'oldukça heyecanlı, girişken biri' olarak tanımlıyor. Ancak artık o günlerden eser yok. Kendisine 'ölü' gözüyle bakıyor. İyileşme yönünde bir adım atma heyacanını yitirmiş. Bir çocuk gibi bakıma ihtiyacı olan İldan'ın bütün ihtiyaçları ailesi tarafından karşılanıyor. İldan, sorduğumuz hiçbir soruya cevap vermedi.
Cezaevleri, 1996'daki ölüm orucuna katılıp, sakat kalan tutuklularla dolu. Hiçbiri için, şu ana kadar, herhangi bir tedavi başlatılmadı. Birçoğunun beyni, işlevini yitirdi. Bu tutukluların birçoğu, Wernicke-Korsakof hastası. Ve bugün yine, birçoğu, sakat kalmalarına rağmen, F tipi cezaevlerinin de ortadan kaldırılmasını amaçlayan ölüm oruçlarının içinde yer alıyor. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Kıbrıs'ta binler yine alandaydı
Nazlı Şahin
Önceki gün, meclis önünde ekonomik paketin, meclis alt komitesinde görüşülmesi sırasında eylem yapan ve komisyona geri adım attırarak, görüşmelerin ileri bir tarihe ertenlenmesini sağlayan Kuzey Kıbrıslı emekçiler bir kez daha eylemdeydi. Genel grevi kararlı bir şekilde sürdüren emekçiler, İnönü Meydanı'nda yaptıkları mitingde, IMF ve Ankara patentli paketi kabul etmeyeceklerini bir kez daha haykırdılar.
Lefkoşa'da Peyak önünden yürüyüşüye geçen yaklaşık 20 bin kişi, Girne Kapısı, meclis önü ve saray önünde polis barikatıyla karşılanmasına rağmen, kararlı bir şekilde, "Bu memleket bizim, biz yöneteceğiz", "Susma, sustukça sıra sana gelecek", "Faşizme geçit yok", "Hükümet istifa, Denktaş istifa" sloganlarıyla miting alanına kadar yürüdü.
Mitingde sırasıyla, KıbrısTürk Öğretmenler Sendikası Başkanı Mehmet Süleymanoğlu, Belediye Emekçileri Sendikası Başkanı Gülev Sıdal, Kıbrıs Türk Amme Memurları Başkanı Ali Seylani TÜRK-SEN Başkanı Önder Konuloğlu, Ortaeğitim Öğretmenleri Sendikası Başkanı Ahmet Barçın birer konuşma yaparak, paket geri alınana kadar grevlerini sürdüreceklerini ifade ettiler.
Yönetenler ihanet ettiler
KıbrısTürk Öğretmenler Sendikası Başkanı Mehmet Süleymanoğlu, yaptığı konuşmasında, "Akın akın geldiniz. Alanlara kararlılık taşıdınız, bir haftadır grev ve mitinglerde onurunuzla direndiniz. Direnişimiz kararlılıkla sürecektir. Bu ülkeyi biz batırmadık, biz soymadık, yağmalamadık. Hırsızların kimler olduğu bellidir. Ankara çıkışlı ekonomik ve siyasi dayatmalara koltuk çıkan Denktaş, Eroğlu ve Akıncı bu halkı temsil edemez" dedi. Artık geri dönüşün olmadığını, "Bu Memleket Bizim Paltfomu'nun gösterdiği doğru hedefe doğru hızla gidilmesi gerektiğini belirtti. Yönetenlerin Kıbrıs Türkü'ne ihanet ettiklerini, "İş, ekmek, özgürlük" haykırışlarını boğmaya çalıştıklarını, ama kendilerinin boğulmalarına izin vermeyeceklerini dile getiren Süleymanoğlu, "Birlik olalım. Zafere yürüyelim. Zafer direnen emekçinin olacaktır" dedi.
Konuşmacıların sözlerinin sık sık, "Yaşasın devrim ve sosyalizm" sloganıyla kesildiği mitingde, "Ankara paranı, paketini ve uşaklarını istemiyoruz" pankartı taşındı.
ÖNCEKİ HABER

Baro Başkanı Sayman:

SONRAKİ HABER

İnsan hakları; bir gün gerekir!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa