07 Aralık 2000 22:00

Üç doğru pas yetmiyor

Serdar Akar'ın yeni filmi "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar" bugün gösterime giriyor. "Dört doğru pas yüzde doksan goldür" denilen filmdeki son pasın eksiklikleri gol olmasını engelliyor, ama oynanan futbol seyirciyi tatmin ediyor.

Paylaş
Üç doğru pas yetmiyor
Şenay Aydemir
İlk uzun metrajlı filmi "Gemide"nin afişinde "Bir memleket gibidir gemi" sözünü kullanan yönetmen Serdar Akar bugün gösterime girecek olan ikinci filmi "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar"da ise "Hayat futbola benzer, fena halde" cümlesini filmin afişlerine yazdırmış. Ancak "Gemide" filmini izleyip geminin içinde memleket arayanların uğradıkları hayal kırıklığı yeni filmde daha az görülüyor.
Serdar Akar, hayatın futbola benzediği yılların öyküsünü anlattığı filmde, bu iki kavramın birbirleriyle ilişkisini kuruyor fakat; filmin toplamının bugünle bağlantısı aksıyor. Zira futbol mu değişti yoksa hayat mı bilinmez şimdi aralarında uçurum varmış gibi görünüyor.
"Dar Alanda Kısa Paslaşmalar" uzun süresine rağmen seyirciyi sıkmayan, eğlenceli bir dram olarak nitelendirilebilir.
Müjde Ar, Savaş Dinçel, Uğur Polat, Sezai Aydin ve Erkan Can gibi yılların tiyatro ve sinema ustalarının oyunlarıyla (özelikle Savaş Dinçel'in Hacı rolünde gerçekten etkileyici bir oyun çıkarttığını belirtmek gerekiyor) Rafet El Roman gibi popüler bir yüzün bir aradalığı iyi harmanlanıyor. Bütün bunlara çok fazla görünmeseler de, belki de futbolun hayata benzediği dönemlerden kalma Metin Tekin, Tanju Çolak, Rıdvan Dilmen, Cüneyt Tanman ve Rıza Çalımbay gibi eski futbolcuların görüntüleri eklenince Dar Alanda Kısa Paslaşmaları'n ilk on biri seyirciyi mutlu edecek bir kadro oluşturuyor.
Futbol, futbol iken...
1982 yılında geçen filmde, Bursa'nın eski ve tarihi semtlerinden birinde mahalle sakinlerinin kurduğu amatör bir futbol kulübüdür Esnafspor. Brezilya milli takımına öykünerek benimsedikleri sarı-yeşil formaları ile Suat, Kıvırcık, Lango, Mercimek, Ateş, Onbaşı, Alağaçlı, Paşa, Boncuk, Selçuk, Niyazi, Turgay ve daha nicelerinin, mahallenin genç ve orta yaşlı delikanlılarının top koşturdukları; Fırıncı Hamdi'nin varını yoğunu ortaya koyarak kulüp başkanlığını üstlendiği Esnafsporluların en büyük tutkuları Amatör Kulüpler Ligi'nde şampiyon olmaktır. Mahalleye nereden ve nasıl geldiğini artık kimsenin anımsamadığı Hacı yürütmektedir beş yıldır takımın antrenörlüğünü.
Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın amatör kulüplerin profesyonelleştirilmesine yönelik mali destek kararı, Esnafspor'u da harekete geçirir. Ülküspor'un genç, yakışıklı ve hırslı yöneticisi Cem de, amatör kümeden, profesyonel lige geçmenin ve profesyonelliğin kendisine kazandıracağı avantajların farkındadır. Farklı yöntemler ve ilişkilerle önündeki engelleri aşmaya, takımına yeni futbolcular transfer etmeye çabalamakta; yıllardır Esnafspor'a başkan olmak için yanıp tutuşan Toraman'ı da elde etmeye çalışarak türlü dolaplar çevirmektedir. Cem'in transfer etmeye çalıştığı genç ve yetenekli futbolcu Serkan, Hamdi'nin borç alarak sağladığı para ile Ülküspor'a kaptırılmadan alelacele transfer edilir.
İki öykü, bir sonuç
Filmdeki iki ayrı, yok olma öyküsü de Serkan'ın mahalleye gelmesinden sonra yazılmaya başlanıyor. Birinci ve filmin temel hikâyesi olan futbol takımı, gençlerin kahve köşelerinde kalmadığı, günlerin faydalı bir uğraş için harcadıkları ve amatör bir ruhla mücadele ettikleri bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Ancak, değişen değerler ve toplumda yaşanılan çözülmenin izleri zamanla futbolda da kendisini gösteriyor. Filmin ikinci ve acıklı öyküsü ise; genel senaryo kurgusunun içinde kendiliğinen akıp gidiyormuş izlenimi veren, aynı yok oluşun bir başka ayağını anlatan aşk hikâyesi. Takımın Torba lakaplı kalecesi Nuri'nin mahallenin genç kızlarından Nurten'e duyduğu platonik aşk ve bu aşkın sıradışı gelişimi, bir başka çözülmenin hikâyesi olarak alt bir metin oluyor filmde. Zira, nasıl ki, Esnafspor saf, temiz ve amatör bir spor anlayışının çözülüşünü anlatıyorsa; bu aşk hikâyesi de, çözülmenin bir diğer yanını aktarıyor.
Hayat futbola benzer
Serdar Akar, Önder Çakar'la birlikte senaryosunu da yazdığı filmde, '80 sonrasında, toplumdaki çözülmenin, kolektif hayatın dağılışının öyküsünü anlatmayı deniyor. "Hayat futbola benzer, fena halde. Hayatta çok yetenekli olabilirsin. Ama iyi bir takımın yoksa hiçbir şey yapamazsın" diyen Hacı gibi, kolektif çabanın önemi bir kez daha vurgulanıyor.
"Dar Alanda Kısa Paslaşmalar", iyi yönetimi, teknik olanakları, görsel özellikleri bakımından tatmin edici. Oyuncuların rollerinin hakkını verdiklerini belirtmek gerek. Ancak, oyuncular tarafından çok beğenilen senaryo kimi açıklar veriyor. Kısa film geleneğinden gelen bir yönetmen olan Serdar Akar, filmdeki kimi kısa öyküleri yarım bırakıyor. Örneğin, Hacı'nın ölümünün ardından, içine bir merak düşen seyirci, kimdir, neyin nesidir sorularıyla baş başa kalıyor. Eğer bilinçli bir tercih değilse, kimi karakterlerin önceleri ve sonraları bilinemezlik içine sokuluyor. Aynur, Cem ve Hacı...
Aslında bu üç isim, çözülmenin ve çözülmemenin önemli simgeleri. Bu açıdan da nereden gelip, nereye gittikleri de önem kazanıyor.
Bir başka eksiklik ise hikâyenin geçtiği dönemin toplumsal karakterinin film dışı tutulması. Bu durum, öykünün sadece futbol öyküsü olmadığı yönündeki görüşleri zayıflatırken, çözülmenin toplumsal kaynaklarıyla ilgili bağlantıları da seyircinin hafızasına bırakıyor. Bu da filmin zaman zaman dar bir alana sıkışmasına neden oluyor.
Film oyunculuğu, yönetimi ve Fahir Atakoğlu tarafından yapılan müziğiyle üç doğru pas yapıyor. Ancak son pas olan senaryodaki birkaç eksik, atağın gol olmasını engelliyor.
ÖNCEKİ HABER

Genelkurmay:

SONRAKİ HABER

İşkencecilere af baskısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...