03 Aralık 2000 22:00

Çağdaş müziğin kurucularından

Özellikle folklor müziğimiz üzerine yaptığı armonileri ile Ulvi Cemal Erkin adı kültür tarihimizin sayfaları arasında hakettiği değeri daima alacaktır.

Paylaş
Çağdaş müziğin kurucularından
Ulvi Cemal Erkin, Türk Beşleri diye adlandırılan cumhuriyet Türkiye'sinin ilk kuşak bestecileri arasında yer alan, müzikle dolu dolu, coşkulu, lirik ve geniş halk kesimlerine kolay ve en çok ulaşan bestecilerimizdendir.
1906 yılında İstanbul'da müzikle uğraşan bir aile çevresi içinde doğan ve yetişen Erkin, küçük yaşta piyano öğrenmeye başladı ve giderek piyanistliği ciddi bir uğraş, yaşamını yönlendirecek bir sanat olarak algıladı. 1925 yılında devletin burslu öğrencisi olarak Paris'e gönderildiğinde bu tutku onun tüm hücrelerine işlemişti.
Bu nedenledir ki bugün durduğumuz yerde "Piyano, Cemal Erkin demektir" dersek yanılmış olmayız. Ancak o yalnız piyanist olarak yaşamını idame ettirecek/sürdürecek nitelikte bir insan değildi. İçindeki sanatsal yaratma tutkusu derin ve zengin iç dünyası, onu besteciliğe yöneltecekti, yöneltti de. Paris'e piyano öğrenimi görmeye gittiğinde orada müzik kuramını öğrendi ve bestecilik üzerine eğitim aldı.
Paris'te eğitim aldı
Gerek romantizm ve gerekse romantizm sonrası resim, edebiyat ve müzik akımlarının odağı haline gelen Paris'te, 19. ve 20. yüzyıl Fransız müziğini tanıma, yorumlama ve özümleme olanağını buldu ve kendi müzik dilini bulmasının yolunu kendisi açtı. Kalıcı eserlerinden biri olan "İki Dans"ı öğrencilik yıllarında bu şehirde tamamladı. Piyano için tasarlanan bu eser, orkestra için hazırlandı. Daha bu ilk eserinde, çok yalın, doğal, doğal olduğu ölçüde sağlam ve doygun bir armonik yapıya sahip, coşkulu, romantik ve lirik anlatımıyla kendine özgü çizgiler belirginleşmiştir. Sanatçı, sanatsal yaşamı boyunca bu özelliklerini geliştirip, olgunlaştırdı.
Müziğe aklın kulağıyla değil, yüreğinin kulağıyla yaklaştı. Geleneksel müziğimize, halk ezgilerine yaklaşımı da bu duygu evreni içinde oldu. Halk ezgilerini seçiminde ve onların çok seslendirilişinde ve düzenlemesinde de bu duygusal yaklaşım vardır. Halk türkülerine dayalı koro eserlerini uzun yıllar yönetmiş bir sanatçı olarak halk türkülerine yaklaşımındaki özen, derin bir güven getirmiştir. Halk müziğini gerçek sahiplerine, Anadolu insanına ulaştırarak, onların etkilenerek sahiplenmelerini, coşmalarını, duygusallaşmalarını vb. sağlamıştır. Keza bunu, insan sesine dayalı diğer eserlerinde piyano müziklerinde, senfonilerinde, oda müziklerinde, konçertolarında artan bir yoğunlukta sürdürmüştür.
Eserlerinde geleneksel ezgilerin çekiciliğini araştırıcı-yaratıcı bir algılama yöntemiyle öne çıkartan U. Cemal Erkin, yeni klasikçi eğililimine karşın, "yeni ve dolgun bir armoniyle etkileyici ezgisel ve ritmik yapılanmayı ustaca kullanmış, parlak orkestralamanın yetkin örneklerini vermiştir." (Ahmet Say)
Eserlerini eşi seslendirdi
Bestecimizin eserlerinin bir çoğu yurtdışında çeşitli ülkelerde seslendirildi ve büyük bir hayranlıkla dinlendi. Bunların bir kısmını bizzat kendisi yönetti. Piyanolu veya salt piyano için yazılmış eserlerinin bir çoğunu eşi, piyanist ve piyano öğretmeni Ferhunde Erkin seslendirmiştir. Ferhunde Erkin'in Ulvi Cemal Erkin'in piyano eserlerinin yaygınlaşmasında ve sevilmesinde küçümsenmeyecek payı vardır.
İlk gençlik yıllarından itibaren gerek tekniği gerek anlatım gücü ve gerekse coşkusuyla dinleyicinin gönlünde taht kuran Ulvi Cemal, 1940'lı yılların ortalarına kadar piyanist olarak konser etkinliklerinin önde gelen sanatçısı oldu. Sonraki yıllarda konser piyanistliği yerini giderek orkestra yönetmenliğine ve piyano öğretmenliğine bıraktı. Yanı sıra, batıda üretilen bazı operaların da dilimize uyarlanması yönünde büyük çabaları oldu.
Ulvi Cemal Erkin'in Birinci Senfoni'si yurtdışında seslendirilmiş ilk ulusal senfonidir. İkinci Senfoni'si de plağa alınmış ilk ulusal senfoni olma özelliğiyle müzik tarihimizdeki yerini almıştır. "İkinci Senfoni" ilk olarak Temmuz 1958'de Karl Oehring yönetimindeki Münih Filarmoni Orkestrası tarafından çalınmış ve Bavyera radyosunda yayınlanmıştı. Bir yıl sonra da kendi yönetiminde Fransız Radyo Senfoni Orkestrası seslendirmişti. Türkiye'de ilk kez 1962 yılında Ankara'da çalınmıştı. Bundan bir yıl sonra A. Adnan Saygun ile birlikte Moskova ve Bakü'de kendi yapıtlarını yönetmek üzere Sovyetler'e çağrıldılar. Bu konserlerden sonra Sovyet Müzik eleştirmenleri Saygun ve Erkin'in müziklerindeki uslup zenginliğini ve bu müziği Türk folklorunun zenginlikleriyle ilişkilendirerek övgüler yağdırmışlardı.
16 Mart 1963 tarihli Ulus gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyledir: "... Moskova ve Bakü'de düzenlenen ve bizzat sanatçılarımızın yönettiği konserlerde Ulvi Cemal Erkin'in İkinci Senfoni'si ve Keman Konçertosu ile Adnan Saygun'un ikinci ve üçüncü senfonileri ve piyano konçertosu çalınmıştır. Sovyet basınında konserler ve sanatçılarımız hakkında müspet ve sitayişkar yazılar yayımlanmıştır. Bu yazılarda Sovyet müzik eleştirmenleri, sanatçılarımızın eserlerindeki usülün zenginliğini ve bu müziğin Türk folklörünün zenginlikleriyle olan derin bağlarını belirtmektedirler.
Ulvi Cemal Erkin'in, senfoni ve özellikle keman konçertosu imaj tazeliği, orkestrasyon zenginliği, halk dansları ritmlerinin ustaca kullanılması bakımından bakımından kuvvetli bir etki yaratmıştır."
Erkin'in Sovyetler'e gidişi ilk değildi. 1936 Eylül'ünde bir inceleme gezisi için Sovyetler Birliği'ne giden kırk Türk öğretmenin arasında yer alıyordu.
Zengin renkler kazandırdı
Her büyük sanat ustasının insanı şaşırtan, kafasını karıştıran bir niteliği vardır. Bilinen ve bilinmeyen yönleriyle, yaratıcılıklarıyla çoğunlukla bizleri hayretler içinde bırakırlar. Örneğin Schumann'ın daha yirmidört yaşında iken fantezi yazacak kadar olgunlaşması, Mozart'ın dört yaşındayken beste yapması ya da onbir yaşında Bastien ve Bastinne'i harika bir müzik anlayışıyla kaleme almış olmasını öğrendiğimizde nasıl ki hayretler içinde kalıyorsak, çağdaş müziğimizin temsilcilerinden biri olan Ulvi Cemal Erkin de ulusal müziğe getirdiği zengin renklerle bizlerde coşku dolu bir hayranlık uyandırır.
Senfonileri, piyano ve keman konçertoları, sonatları, küçük ve büyük orkestra parçaları, bale ve benzeri sahne müzikleri ve irili ufaklı otuza yakın eseriyle, özellikle folklor müziğimiz üzerine yaptığı armonileri ile Ulvi Cemal Erkin adı kültür tarihimizin sayfaları arasında hakettiği değeri daima alacaktır. Ulvi Cemal Erkin 15 Ellül 1972 yılında ardında onlarca eser bırakarak yaşama veda etti.
ÖNCEKİ HABER

Ereğlili emekçilerle dayanışma

SONRAKİ HABER

FP'li Esengün siyasi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...