29 Ekim 2000 22:00

Kaçak binalara dokunulmuyor

Gecekondu mahallelerini ablukaya alan yerel yönetimler, sıra şirketlere gelince inşaata bir tuğla da kendileri koyuyorlar.

Paylaş
Kaçak binalara dokunulmuyor
Halil İmrek
Birinci derecede deprem bölgesinde bulunan Adana'da, dev kaçak yapılar birbiri ardına yükselmeye devam ediyor. Kent ve kentli hakkını ihlal eden ve genellikle şirketler ile kamu kuruluşları tarafından inşa edilen ruhsatsız yapıların açılışları "görkemli" törenlerle yapılırken, belediyeler ise bu türden kaçak yapılaşmaları teşvik ediyorlar.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Adana İl Koordinasyon Kurulu'nun, kaçak yapılaşmayla mücadelesi ise tüm zorluklara karşın ısrarla sürdürülüyor. TMMOB İl Koordinasyon Kurulu, son olarak, İçişleri Bakanlığı'na, Seyhan Nehri kıyısında yükselen plansız ve kaçak yapılar hakkında suç duyurusunda bulundu. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve ilgili kurumlara da gönderilen dilekçede TMMOB'a bağlı şubelerin imzası bulunuyor.
Polis kaçak yapı inşa ediyor
Seyhan Nehri kıyısında yapımı devam eden Adana Emniyet Müdürlüğü Sosyal Tesisleri hakkında TMMOB Adana İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Hasan Balıkçı tarafından, İçişleri Bakanlığı'na gönderilen şikâyet yazısına istinaden Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen cevap yazısında adeta kaçak yapılaşma savunuldu. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen cevap yazısında; şikâyet konusu edilen Seyhan İlçesi Karalar Bucağı, 21M1 pafta, 3878 ada, 2 parselde kayıtlı 3799 M2 nolu arsa üzerindeki sosyal tesis için hazırlanan projenin; kıyı şeridinin genel görünümünü bozmayacak, arka planda yer alan binaların manzarasını engellemeyecek şekilde iki katlı olarak tasarlandığı iddia edildi. Açıklamada, hazırlanan projeye göre ruhsat alınması için Seyhan Belediyesi'ne müracat edildiği, alınan cevapta, bahsedilen bölgenin 08.02.2000 tarih ve 91 sayılı kararla uygulama imar planının yapılmış olduğu ve nazım imar planına uygun olarak resmi kurum alanı olarak ayrıldığı, ancak büyükşehir belediyesi başkanlığınca imar planı onaylandıktan sonra başvurulması gerektiği bilgisinin verildiği belirtildi. Emniyet Genel Müdürlüğü açıklamasında, bu görüşmelerin arkasından Seyhan Belediyesi ve DSİ'nin katkıları ile projesi hazırlanan sosyal tesis inşaatına başlandığı ifade edildi.
TMMOB ise daha önceden, basın açıklamaları ve yetkili mercilere verdiği şikâyet dilekçelerinde, "Kıyı kenar çizgisi içindeki kaçak yapılarıyla dillere destan olmuş Menderes Bulvarı'nda, sosyal tesis değil, bir karakol binası kaçak olarak yükseliyorken, zihinlerimize şu soru takılıyor; binanın açılışını sayın İçişleri Bakanımız mı yapacak?"
Adana kaçak inşaat cenneti
Adana'da, kaçak olarak yükselen yapıların açılışlarına belediye başkanlarından bakanlara kadar geniş bir kesimin katılması da, artık sıradan bir görüntü haline gelmiş durumda. Örneğin, ruhsatsız adliye sarayının temelini, dönemin adalet bakanı atmıştı. Dilberler sekisinde bulunan ve 11 bin 200 metrekareyi kapsayan Adana Ticaret Odası (ATO)'na ait Fethi Kamış Sosyal Tesisleri de imar izni olamadan açıldı. Adana Ticaret Odası'nın yaptığı kaçak sosyal tesisin açılışında; Adana Valisi Oğuz Kağan Köksal, DSP milletvekili Ali Tekin, Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, Adana Eminiyet Müdürü Şükrü Yetimoğlu, TOBB Genel Başkanı Fuat Miras'ın da aralarında bulunduğu kalabalık bir bürokrat kesim hazır bulundu.
Kamuoyunda "Çamlıca Arsaları" olarak bilinen botanik hayvanat bahçesi reaksiyon alanını konut alanına çevirme girişimleride tepkilere karşın gündemden düşmüyor. TMMOB'ye bağlı çok sayıda oda, mahkeme kararları doğrultusunda, Çamlıca arsalarının reaksiyon alanı olarak düzenlenmesi gerektiğinin altını çizerek, başlatılan inşaat çalışmalarına son verilmesini istiyorlar. Ancak, Çamlıca Arsaları'nda da inşaat çalışmaları aralıksız devam ediyor. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


İngiltere dünyaya ölüm sattı
Afrika'dan alınan AIDS'li kanların uluslararası bir çete tarafından Türkiye'ye satıldığı iddiasının ardından, deli dana hastalığıyla ilgili korkunç bir iddia daha gündeme geldi. İngiliz Observer gazetesinde dün yayınlanan habere göre, İngiltere, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bazı ülkelere, deli dana (BSE) virüsü içeren onbinlerce ton sığır yemi sattı.
Yıllar süren ihracat
Gazetede yayınlanan Anthony Barnett imzalı habere göre, İngiliz hükümeti, BSE içerdiği düşünülen sığır yemlerini, "İngiliz sığırları için çok tehlikeli" bularak azgelişmiş ülkelere ihraç etti.
Kesilen hayvanların et ve kemiklerinden yapılan söz konusu yemler, Mart 1988'den itibaren yıllar boyunca, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok ülkeye gönderildi.
İngiliz hükümeti, aynı yıl, insan ve sığırlarda ölümcül olan deli dana hastalığının kaynağının, bu yemler olduğunu saptamıştı. Bunun üzerine, Temmuz 1988'de yemlerin İngiltere'de satılması yasaklandı. Bundan bir hafta sonra da, Avrupa Birliği durumdan haberdar edildi. Ancak hastalıklı yemlerin uluslararası alanda yasaklanması, ancak Mart 1996'da, yani sekiz yıl sonra mümkün oldu. Bu tarihe kadar da, İngiltere devleti "Zarardan kâr çıkarmak" için elinden geleni yaptı.
Kraliyet Gümrük Müdürlüğü verilerine göre, 1989 yılı içinde İngiltere, AB ülkelerine 25 bin ton, çoğu Afrika ve Ortadoğu'da bulunan azgelişmiş ülkelere ise 7000 ton hastalıklı yem sattı. 1991 yılında, AB'nin uyguladığı yasak nedeniyle Avrupa'ya satış sıfıra düştü. Ancak azgelişmiş ülkelere yönelik ihracat, 30 bin tona yükseldi. Yıllar boyunca İngiltere'den hastalıklı sığır yemi alan ülkeler, Observer tarafından şöyle sıralandı: Türkiye, Çekoslovakya, Nijerya, Tayland, Güney Afrika, Lübnan, Kenya, Liberya, Porto Riko ve Sri Lanka.
Deli dana krizi ile ilgili yapılan resmi yazışmalar, bu ölüm ticaretinin, Tarım Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı yetkilileri arasında tartışmalara yol açtığını da gösteriyor. Örneğin, 15 Temmuz 1989'da hükümetin veteriner yetkilisi Keith Meldrum tarafından İngiltere Sığır Veterinerleri Birliği'ne yazılan bir mektupta, ihracat savunuluyor. Meldrum, mektupta, "Diğer ülkelere, et ve kemikten yapılan yem satmayı ahlaki olarak yanlış bulmuyoruz. Bu yemler, bu ülkelerde domuz ve kümes hayvanlarını beslemek için de kullanılabilir" diyor. Ocak 1990'da ise, hükümetin sağlık yetkilisi Sir Donald Acheson, Meldrum'u uyarıyor: "Bu İngiliz ürünlerinin, diğer ülkelerde sığırlara yedirilmesini önlememiz gerek. Bunu yapmazsak, BSE ile ilgili yaşadığımız sorunlar diğer ülkelere taşınacaktır. Gelecekte, diğer ülkelerdeki besin zincirine BSE'yi sokmanın sorumlusu olarak görülme riskini almak, büyük bir öngörüsüzlüktür."
Ancak bu açık uyarılara rağmen, İngiltere, hastalıklı yemleri yurtdışına satmayı sürdürdü. Şubat 1990'da, Sağlık Bakanlığı'ndan Dr. Hilary Pickles, hükümetin tavrının "sorumsuz" olduğunu belirtiyordu. Hükümete bağlı bilim çevreleri ise, deli dana hastalığının riskleri hakkında diğer ülkeleri uyaran "bilimsel makaleler" yazdıklarını söyleyerek, sorumluluktan kurtulmaya çalıştılar.
Konuyla ilgili görüşü alınan uluslararası hayvan sağlığı örgütü OIE'den bir yetkili, sekiz yıllık ihracatın ardından, Türkiye ve diğer ülkelerin içinde bulunduğu tehlikeyi şu sözlerle anlattı: "Eğer bu yemler ihraç edildiyse ve satın alan ülkeler bunları sığırları beslemek için kullandıysa, ineklerin hasta olma riski söz konusudur. Biz sadece BSE ile ilgili bize bilgi veren ülkeler ile ilgili bilgiye sahibiz. Bu nedenle, örneğin Afrika'da bir ülkede, sırf bize bilgi vermediler diye BSE'ye rastlanmadığını söyleyemeyiz."
ÖNCEKİ HABER

Bağımlı bir ülkede yaşıyoruz

SONRAKİ HABER

Şiirin sivri dilli gönül yarası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...