21 Ekim 2000 21:00

OHAL'de sağlık manzaraları

OHAL, Diyarbakır'da sağlığı da bozdu. Aşırı göç nedeniyle nüfusu artan Diyarbakır'da yetersiz altyapı ve sağlık hizmetleri nedeniyle salgın hastalıklar yeniden tehlike saçmaya başladı.

Paylaş
OHAL'de sağlık manzaraları
Ali Rıza Kılınç - Mehmet Aslanoğlu
Diyarbakır'a Lice'den göç etmiş bir ailenin 6 yaşındaki kızı, Tenzile Erdoğan, 10 Ekim tarihinde 'difteri' teşhisi konduğu Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi İntaniye Servisi'nde hayatını kaybetti. Basit bir aşılamayla önlenebilecek ve son 20 yıldır ülke genelinde sadece 50 vakaya rastlanan hastalıktan bir çocuğun ölmesi bölgede temel koruyucu sağlık hizmetlerin verilmediğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Sorunu; "Devletin 1960'lı yıllardan bu yana koruyucu sağlık hizmetlerinden yataklı sağlık hizmetine ağırlık vermesiyle başladı. Devlet, halkın hastalanmamasını önlemesi gerekirken hastanelere hizmet verildi. Bölgemizde sağlık sorunları tespit edilirken uzman hekim ve hastane eksikliği üzerinden tartışılıyor. Oysa amaç hasta olan insanı tedavi etmek değil hastalığa yol açan sebepleri ortadan kaldırmaktır" diye tanımlayan Diyarbakır Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Necdet İpekyüz, bölgede 20 yıldır olağanüstü koşulların yaşanmasına rağmen halkın bu dönemde olağan sağlık hizmetlerinden bile yararlanamadığını vurguladı.
Bölgeye derhal personel atanmalı
Hekimler, 1996 yılından bu yana Sağlık Bakanlığı'na bölge özelinde çocuk felci aşısıyla birlikte diğer aşıların da yapılması gerektiği yolunda başvuruda bulunduklarına, ancak yetkilerin bu konuda duyarsız kaldığına dikkat çekti.Hükümetin ve Sağlık Bakanlığı'nın konuya ciddiyetle yaklaşmadığını söyleyen Necdet İpekyüz, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde sağlık denince akla gelen ilk şeyin hastane ve doktor eksikliği olduğunu anlattı. Tenzile Erdoğan'ın ölümünün "Hastane erken müdahale etseydi.... Hasta oldu hastaneye gitti" sözleri üzerinden tartışıldığını belirten İpekyüz, ciddi bir sorun olan sağlığın bu noktadan tartışılmasının çözüm getirmeyeceğini söyledi. İpekyüz sözlerine şöyle devam etti; "1960'lı yıllarda devlet veremle savaş, sıtmayla savaş adı altında bu hastalıkları yok etti. Biz şimdi 2000 yılındayız. Daha fazla sağlık çalışanı var, daha fazla hekim var, daha fazla iletişim var ancak bu hastalıklar bölgede maalesef korkunç artmış. Tenzile aşıyla önlenebilecek bir hastalıktan öldü. 1996 yılında Silopi'de buna benzer bir olay yaşanmıştı. Burada insanların hasta olmaması için her türlü çalışmaların yapılması gerekiyor." Hekimler, bölgedeki insanların ilk etapta başvurabileceği, danışabileceği sağlık kurumlarının sayısının artırılması gerektiğini belirtiyorlar. Diyarbakır merkezdeki sağlık ocaklarının sayısının iki katına çıkması, personel olmadığı için kapalı olan sağlık evlerine bir an önce personel atanması, ve insanların bir an önce aşılanması; acil olarak yapılması gerekenler arasında değerlendiriliyor. Necdet İpekyüz söz konusu eksikliği şu sözlerle tarif etti: "Kuşkusuz, bölgemizde hastaneye ve uzman hekimlere ihtiyaç var. Ama asıl ihtiyacımız sağlık ocakları, sağlık evleri ve sağlık ocaklarını anlamına uygun bir şekilde çalıştırmak. Bugün sağlık ocakları az olduğu için hastanelerdeki arkadaşlarımız tedavi yerine muayene ve sevklerle uğraşıyor. Sağlık ocakları köylerde kapalı. Bir an önce birinci basamakta çalışacak personel sayısının artırılması ve aşılama bir an önce yükseltilmeli. Bugün Diyarbakır'da insanlar temuz su içemiyor, kanalizasyonlar açıkta, çöpler tehlike saçıyor, insanlar iyi eğitim alamıyor, iyi beslenemiyor. Bu koşullar göz önüne alındığında halk sağlığının sadece sağlık görevlilerinin işi olmadığı ortaya çıkacaktır."
ÖNCEKİ HABER

Belediyeler denetimsiz

SONRAKİ HABER

Deprem vergileri bankalara mı gitti?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...